TBMM’ye vurulan ters kelepçe olarak Cumhur İttifakı, şimdi Türkiye’yi kelepçelemek istiyor. Nisanda seçim yasası değişikliği, şimdi basın ve sosyal medya ile sürmekte. Seçim yasası, serbest yarış ortamına son vererek demokratik siyaset alanını daralttı. Basın ve sosyal medya düzenlemesi ise demokratik toplumu baskılamaya yönelik. Tek kişi iktidarı ve sürekliliği için dayatılan 2017 Anayasa kurgusunun yasal alt yapısı olarak tasarlanan düzenlemelerin amacı, demokratik muhalefete TBMM ve CB seçimlerini kazanma yolunu tıkamak. Bunlara eklenen “sivil anayasa”(!) sloganı ne anlama geliyor?

NE İSTEDİNİZ DE YAPAMADINIZ?

“İçimizde ukde kalan bir diğer mesele de ülkemizi yeni, sivil, demokratik yöntemlerle inşa edilmiş, kapsayıcı, sade ve vizyoner bir anayasaya kavuşturmak. Yeni anayasa konusunda 2013 ve 2021 yıllarında yaptığımız samimi çağrılar maalesef ülkemizi böyle bir kazanımla buluşturmaya yetmedi. İlk çalışma, Meclis’teki ortak komisyonda tıkandı. İkinci çağrımıza da somut hiçbir yanıt alamadık…” (1 Ekim, TBMM, CB Erdoğan).

"Yeni anayasa Türkiye'nin değişmez gündem maddesidir... Dört anayasanın hiçbiri olağan dönemde hazırlanmadı. Anayasalar korku değil güven üstüne bina edilmelidir.” (Adalet Bk. Bozdağ, 3 Ekim).

Bellek bobinini 15 yıl öncesine sarıyor: Başbakan’ın ‘sivil anayasa’ istemi üzerine Prof. Özbudun ve arkadaşlarınca hazırlanan taslak nerede? AKP, bunu TBMM gündemine neden getirme yerine, 2007, 2010 ve 2017 değişikliklerini yaptı.

2007’de, 367 krizi bahanesi ile halkı aldatarak CB’yi genel oyla seçme yolu açıldı. 2010’da yargı erkini yürütme güdümüne koyarken, “ortağımız bizi aldattı” dendi. 2017’de ise, anayasal denge ve denetim düzenekleri silindi. FETÖ ile ilk kapışmaları ardından, “ne istediler de vermedik?” (2014) diyenlere, Anayasa için 2017 değişikliğinde, “ne istediniz de yapamadınız?” sorusu yöneltilmeli.

NEDEN KADAVRA ANAYASASI?

“Allah’ın lütfu” denen darbe girişimi bahanesiyle ilan edilen OHAL ortamı, “anayasa dayatması” için kullanılarak değişiklik, ‘sivil ölü kadavraları’ üzerine inşa edildi. OHAL KHK’leri, bir tür ‘giyotin’ olarak kullanıldı. Darbe girişimi ile ilişkileri bir yana, cemaat tarzı örgütlenmelere karşı olan on binlerce kişi, ‘yargısız infaz’ yoluyla ‘sivil ölü’ haline getirildi. Dahası, ağaç kabuğu reva gördükleri “sivil ölü kadavraları” savrulurken için kendileri için çok katmanlı yasal sorumsuzluk duvarı ördüler. Değişikliğe ‘hayır’ diyenleri sindirmek için OHAL ortamında devlet olanaklarını seferber ederek kurdukları baskı ile sonuç alamayanlar, YSK gibi anayasal kurumları da kullanarak zorlama ‘evet’ sonucu elde ettiler. Sözün özü; 2007’de ‘sivil anayasa’ ile yola çıkanlar, 2017’de Cumhuriyet’in eşit yurttaşlarını zifiri karanlıkta kalleşçe kurşunlayarak ortalığa saçtıkları ‘sivil ölü’ kadavraları üzerine Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY)’yi kurguladı.

1 ŞUBAT 2021 VE SONRASI

Millet İttifakı, anayasa çalışmalarını somutlaştırmaya başladığı bir sırada 1 Şubat 2021’de yeniden ‘sivil Anayasa’ çıkışı yapıldı. AKP ve MHP, çalışmalara başladıklarını açıkladı. MHP, 100 maddelik metnin ana çizgilerini kamuoyu ile paylaştı.

Demokratik anayasa çalışmalarının, geçiş dönemi programı ile pekiştirmeye çalıştığı bir sırada, 1 Ekim ve sonrası çıkışları, anayasa gündemi yaratmak mı, gölgelemek mi? Kadınların kamu hizmetlerinde kıyafet özgürlüğüne ilişkin CHP’nin yasa önerisine karşı, AKP, anayasal düzenleme önerisi ile karşılık verdi.

YENİ TUZAKLARA HAYIR!

2013’te TBMM’de Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasını yıkan AKP.

2017’de, anayasal ve siyasal kazanımlarımızı silen AKP-MHP.

2021’de anayasa çalışması başlattıklarını beyan eden AKP-MHP.

2022’de, “İkinci çağrımıza da somut hiçbir yanıt alamadık” diyen de AKP.

‘Pes’! dedirten bu zihniyet ve tavra karşı, başta CHP ve Millet Masası bileşenleri, her zamankinden daha uyanık olmak tarihsel yükümlülüğü ile karşı karşıya.