Çağlan, bir arkadaşımızla Metallica konserine gidiyormuş. Dağ-taş siyah giysili çocuklarla doluymuş anlaşılan. İstanbul’u hep böyle hayal ettiğini söylemiş. Hiç şaşmam! Rock ve metal’i aşkla seven, koruyan, destekleyen, icracılarına kol-kanat geren Çağlan’ı en mutlu edecek hayal buydu elbette.

Kardeşimiz, meslektaşımız Çağlan Tekil buraları bıraktı gitti. Siyahlara bürünmüş bir melek oldu. Önce Safiye’den duydum öldüğünü. Sonra sosyal medyada gördüm. Ortak arkadaşlarımızı aradım. Doğruymuş! Beyin kanaması geçirip yoğun bakıma yattığına nasıl inanamadımsa, buna da inanamadım bir müddet. Onu da gene radyoda duymuştum. İstemeye istemeye inandım. Bir gün boyu elim varıp herhangi bir şey yazamadım. Onun “Laneth” programını yaptığı Radyo Eksen’in başındaki Gülşah Güray da Çağlan’ın ardından Twitter’da şöyle demiş:

“Üzüntümü anlatabilmemin imkânı yok. Onu burada kelimelere sığdırabilmemin bir yolu da yok. Boğazım düğüm düğüm. Çağlan’ımızı kaybettik... @caglantekil“

Ben de komşu NTV Radyo’da çalıştığım için onun ve Kanat’ın (Atkaya) program yaptıkları günlerde orada olmaya çalışırdım. Gelsinler, sarılalım, hasret giderelim, ayaküstü bir çift laf edelim. İkisi de eski arkadaşım, ikisini de çok severim. Tıpkı Facebook duyurumun görselini sayfasından aldığım Tolga Akyıldız gibi. Müzik arkadaşlığı, Çağlan’ın da bir söyleşide dediği gibi, aradan görüşemediğin uzun bir süre geçse de, muhabbete bıraktığın yerden başladığın bir arkadaşlık oluyor.

Hem bizim Çağlan’la muhabbetimiz sadece hal-hatır sorup iki müzik lafı çatmak değildi. Murat Beşer’in dediği gibi, “mümkünlerin kıyısında” dolaşan Çağlan beni kendi düzenlediği etkinliklere de çağırırdı. Bu sayede Laneth bir Gece etkinliklerinin ilkini ve üçüncüsünü, ya da “Bir başka ülkede ya da rock tarihinde pek muadili olmayan “ (Beşer) Dr. Razor feat. Dr. Skull’ı kaçırmadım. Başkaları da var ama asıl aklımda kalan bunlardır. Biri Salon İKSV’deydi, öteki de çocukluğumun Yıldız Sineması İf’de. Murat, “mekân değişmişti, ama düğün sahibi hep Çağlan Tekil idi” diyor, doğrudur. İlkinde kafama kazınmış (ama ne yazık ki kullanamadığım) Radical Noise söyleşisi var, ikincide de (gene eski arkadaş) Abdülika’nın plak kapağı olan o güzelim çizimi.

Çağlan’ı 90’lardaki Laneth fanzininden beri tanırım. En son da klasikleşmiş programı “Laneth” sayesinde Eksen Radyo’da beraberdik. Bu arada onu deli gibi koşturan diğer müzik işlerini, kimselerin cesaret edemeyip (ya da kıymetini bilemeyip) getiremediği gruplarla bize sunduğu konserleri unutamayız. Laneth Gece’ler benim zırt pırt ameliyat olup oramı buramı kırdığım bir döneme rastladı ama neyse ki gidebilmişim. Rock’la doğmasak da büyüdük, ileri yaş hediyesi metali de severim. Konserlerde üçte bir yaşımdaki izleyicilerden “Helâl olsun sana teyze!” övgüleri bile almışımdır.

Çalan-dinleyen bütün metalcilerin tanıdığı, sevdiği Çağlan ise, onu bazen iflasa götüren etkinliklerini düzenler, sonra da görünmemek için sütunların arkasında mevzi alırdı. Ara ki bulasın! Neyse ki izini arkadaşlardan sürerdim: Murat Beşer, vaktiyle Laneth’te Maruz Müşkül mahlasıyla yazan Kanat, Tolga, Süreyya, Güven… Harun Tekin’in dediği gibi, “İnce bir beyefendi ve aslan gibi bir metalci”.

Artık iyi bir yayıncı da olan Kutlukhan Perker, “Güle güle kardeşim, öbür tarafta görüşürüz” demiş. Can dostu Tolga ise, “Kardeşim bir başka sofrada buluşacağız. Yol biter yoldaşlık bitmez. Seni seviyorum” diye vedalaşmış onunla.

Kanat Atkaya ise 30 yıllık “altın yürekli” kardeşini, “Laneth’in, fotokopi bir “fanzin” olarak yola çıkıp memleketin rock müzik tarihinde “köşe taşı” olacak bir “tavrın” ebedi ve ezeli lideriydi. Hep kibardı, hep mütevazıydı, hep iyiydi” demiş

“Elveda Çağlan, görüşene dek elveda kardeşim.”

Çok önemli bir etkinlikte ille de konuşsun diye sahneye çıkarabilecek olsanız tek söylediği de bu olurdu zaten: Laneth olsun! Sonra da kaçardı. Bu sefer de kaçtı işte ama Barış Akpolat tepkisini Çağlan’ın Laneth’in ilk sayısındaki edito’su “Laneth olsun!”la veda etse de, ben Kutlukhan, Tolga ve Kanat gibi ona görüşene kadar veda etmek istiyorum.