Wang Hui, bu kitabında, 20. yüzyıl boyunca Çin’de yaşanan politika değişikliklerine odaklanıyor ve Çin’in dünü ile bugününü tartışırken, yeni bir süper güç olma yolunda hızla mesafe kat eden ülkenin bu konumundan hareketle çıkan tartışmalara da ilerici bir perspektifle yaklaşıyor

Siyasal devrimlerin ve dönüşümlerin odağından geleceğe uzanan bir araştırma: Çin’in Yirminci Yüzyılı

Duygu Ergün

Çinli bilim insanlarının Dünya’nın yörüngesine bir fotonu ışınladıklarını bildirmelerinin üzerinden iki ay geçti. Çin, başarıyla sonuçlanan deneyin “kuantum interneti için ilk adım” olduğunu belirtiyor. Böylece, gelecekte, organları oluşturan parçacıkların ışınlama yoluyla kopyalanarak veri hâlinde depolanabileceğini ve ihtiyaç duyulduğunda bu veri depolarındaki organ parçacıklarıyla tedavilerin yapılabileceğini söylüyorlar. Bu vesileyle diyebiliriz ki, Uzay Yolu filmlerinde sık sık izleyicinin karşısına çıkan “ışınlanma” teknolojisi, yavaş, ancak emin adımlarla gelişiyor!

2000 yılında dünya imalat sanayisinin yüzde 7’sini üreten Çin’in bu rakamı 2011 sonunda yüzde 19,8’e çıkarması ve her geçen gün daha da arttırması bu ülkeyi her köşe başında karşımıza çıkarıyor. Üç yüz milyonu aşan işçi kapasitesiyle “dünyanın fabrikası” hâline gelen Çin, pazar gücü sayesinde dünyanın diğer ülkelerindeki insanlara yakın dururken, aksine kendi kültürüne, kendi insanına uzak kalabiliyor. Şöyle ki, 1910’lu yıllarda Çin’de hâkim olan “emekçiler kutsaldır” düşüncesi, şimdilerde yerini çoktan kapitalizmin “getirilerine” bırakmış durumda. Yirminci yüzyıl Çin’inde siyasetin temelinde sınıflar ve sınıfın siyasi partisi varken, şimdilerde bunlar yok sayılarak, “gelişme” üzerine odaklanan çağdaşlaşma kavramları öne çıkıyor.

Peki, Çin, üç yüz milyonu aşan işçi nüfusuyla dünyanın fabrikası hâline gelirken neden on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda ürettiği türden bir işçi sınıfı siyaseti güdemiyor?

Değişen Çin
Bu soruya derli toplu bir yanıt verebilmek için, kuşkusuz ki belirli bir tarihsel/teorik birikim ve Çin’in siyasetini yakından takip eden bilgi akışıyla birlikte, belirli bir akademik bakış da etkili olacaktır. İşte, geçtiğimiz aylarda Yordam Kitap’tan çıkan yeni bir kitap, bu niteliğe sahip bir yazarın Çin’e ilişkin güncel ve tarihsel tartışmalara özgün katkılarını sunuyor: Çin’in Yirminci Yüzyılı, ülkesi Çin’in yanı sıra Avrupa ve ABD’de yaptığı akademik çalışmalarla, Çin üzerine aydınlatıcı bir külliyatın oluşmasına önemli katkılar sunan Wang Hui’nin bir eseri.

siyasal-devrimlerin-ve-donusumlerin-odagindan-gelecege-uzanan-bir-arastirma-cin-in-yirminci-yuzyili-355868-1.Hui, 2004 yılında yayımladığı The Rise of Modern Chinese Thought (Çağdaş Çin Düşüncesinin Doğuşu) adlı kitabının önsözünde “‘Uzun yirminci yüzyılda Çin Devrimi, Çin toplumunun temel yapısını kökten değiştirdi. Çağdaş Çin kimliği sorununu açıklamak için yalnızca ‘Çin’ kategorisinin sürekliliğine güvenmek yetmez. Bu konuda başka tarih araştırmalarının yeni aydınlanmalar sağlayabileceğini umuyorum,” diyordu. Çin’in Yirminci Yüzyılı kitabında ise bu görüşlerine şunu ekliyor: “Yirminci yüzyıl, Çin’i öyle bir konuma getirmiştir ki geçmişine bakıp ilerisini görmek ya da kestirmek olanaksızdır; bu nedenle ‘Çin’den söz edebilmek için bu yüzyılın açıklanması gerekir.” Öyle de yapıyor yazar; 1911 Devrimi’yle başlayıp 1970’lerin ortalarındaki Kültür Devrimi’yle birlikte günümüze kadar gelen sürecin belli başlı meselelerini inceliyor ve bunları üç ana başlık altında ele alıyor: siyasi bütünleşme, kültür ve siyaset, halk savaşı.

Siyasi bütünleşme, kültür ve siyaset, halk savaşı
Hui, “siyasi bütünleşme”yi bir süreç olarak değerlendiriyor ve bu süreci devletin yönetim bütünleşmesi olarak değil, toplumsal seferberlikle kendini yeniden tepeden tırnağa yapılandırması olarak yorumluyor. Ona göre, siyasi bütünleşme, imparatorluktan ulus-devlete doğru yaşanan dönüşümdür. Tabii sürecin en mühim özelliği de siyasileşmedir. Hui, tüm bunları halkın egemenliği, parlamento, sınıf-devlet ilişkisi gibi meselelere odaklanarak anlatıyor. Hatta The End of Revolution (Devrimin Sonu) kitabından yaptığı alıntıyla bu süreci, “parti devlet”ten “devlet parti”ye dönüşme olarak da özetliyor.

Hui’nin “kültür ve siyaset” altında incelediği konular ise Doğu-Batı, Asya-Avrupa eksenindeki kültür ikilikleri. Yazar, bunu dönemin gazete ve dergilerinde yer alan tartışmalara değinerek ve bunları birbiriyle karşılaştırarak yapıyor. Okur nezdinde de bir tür düşünce tarihi okuması sağlıyor.

Hui, “halk savaşı”nın genel anlamda askerî bir harekât değil, toprak reformu ve köylü sınıfının gündeme gelmesiyle eşleşen devrimci bir süreç olduğunu belirtiyor. “Yirminci yüzyıla özgü koşullarda halk savaşı, siyasi yapısı ve kendini ifade biçimleriyle yeni bir siyasi özne yaratan bir süreçtir,” diyor. Hui, bu kısmın temsiline Mao’yu koyarak, savaş felsefesi ve Çin dış politikası üzerinde de duruyor. “Savaş, siyasetin uzantısıdır; halk savaşı siyasetin en yüksek biçimidir,” diyen Hui bu düşüncelerini, bu bölümde Mao’dan bolca alıntı yaparak genişletiyor.

“Çin, dünya kapitalist sistemi içindeki yükselişini sürdürecektir ama iktisadi gelişmeyle çelişkiler kendiliğinden ortadan kalkmayacaktır.”

Kitabın sonunda Wang Hui’nin Foreign Theoretical Trend’de yayımlanan bir söyleşisi yer alıyor. Hui’ye göre, “Çin, dünya kapitalist sistemi içindeki yükselişini sürdürecektir ama iktisadi gelişmeyle çelişkiler kendiliğinden ortadan kalkmayacaktır. Toplumsal dengesizlik uzunca bir süre daha bizimle olacaktır. Süren sanayileşme ve kentsel alanın devasa genişlemesi, enerjiye ve öteki kaynaklara olan talebi körükleyecek, bu da uluslararası çatışmaları keskinleştirecektir. Aslında iktisadi gelişme ile toplumsal çelişkilerin birikimi arasındaki bütünleyici ilişki, kapitalizmin süregelen bir özelliğidir.”


Wang Hui, bu kitabında, 20. yüzyıl boyunca Çin’de yaşanan politika değişikliklerine odaklanıyor ve Çin’in dünü ile bugününü tartışırken, yeni bir süper güç olma yolunda hızla mesafe kat eden ülkenin bu konumundan hareketle çıkan tartışmalara da ilerici bir perspektifle yaklaşıyor. Çin’in Yirminci Yüzyılı, dünyadaki gelişmelere ve Çin’in yükselişine ilgi ve merak duyan okurlar için önemli bir boşluğu dolduracak.