Sayıları artan propaganda içerikli TV dizileri iktidarın toplum mühendisliği araçlarından biri haline geldi. Sosyolog Özlem Akkaya, bu dizileri “Göstere göstere yapılan ideolojik propaganda” olarak yorumluyor.

Siyasal iktidarın rıza aracı diziler
Fotoğraf: Beyazperde

Emrah KOLUKISA

TV dizilerinin günlük hayata benzemesi, toplumun aynası olması hiç de şaşırtıcı değil elbette ama son yıllarda sayısı hızla artan ve ideolojik bir propaganda aracına dönüşen yapımlar başka tür bir toplum mühendisliğinin ürünleri şüphesiz. Kimileri tarihi anlatılar üzerinden İslam odaklı yeni bir ‘resmi tarih’ söylemi inşa ederek Osmanlıcılığı parlatırken kimileri de milliyetçiliği ve militarizmi ön plana çıkararak yakın tarihin çalkantılarına iktidarın gözlüğüyle bakıyor ve derin devletin şaibeli işlerini meşrulaştırmaya soyunuyor. Bu diziler hemen her kanalda karşımıza çıksalar da özellikle devlet kanalı TRT’den bu ideolojik pompalamanın yapılması ayrıca bir sorun teşkil ediyor elbette. Konuyla ilgili iki sosyoloğa kulak verdik ve yerli dizilerin arka planında nasıl bir zihinsel yapının olduğunu ve amaçlanan işe yarayıp yaramadıklarını anlamaya çalıştık.

DUYGU SİYASETİ

Yeditepe Üniversitesi’nden Sosyolog Dr. Öğretim Üyesi Özlem Akkaya bu tarz dizilerin çok da etkili olmadığı görüşünde. Akkaya düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Son yıllarda sayıları bir furya şeklinde artan asker/polis/istihbarat örgütü temalı militarist/milliyetçi diziler ya da Osmanlı’yı veya Selçuklu’yu konu alan Neo-Osmanlıcı dönem dizileri gibi propaganda amacını saklama gereği duymayan, hatta belli siyasi ajandalar paralelinde kanallara ve yapım şirketlerine ısmarlanan dizilerin, bütün popülerliklerine karşın izleyicilerin -en azından bütün izleyicilerin diyelim- davranış ve düşünceleri üzerinde doğrudan etkili olduğunu pek düşünmüyorum. Bazen sosyal medyada bu dizilerin özellikle erkek kahramanlarını rol model alarak onlar gibi giyinip kuşanan hayranlarının paylaşımlarına şahit oluyoruz. Bu içerikler, kimilerimiz için AKP iktidarını destekleyen kitlelerin “cehalet”ini teyit eden, gülünüp geçilecek bir mizah malzemesi, kimimiz için de bu dizilerin toplumda ne kadar etkili, dolayısıyla ne kadar tehlikeli olabileceklerine dair endişelendirici bir kanıt” diyor. 

Bu dizilerin bir propaganda aracı olduğunu ifade eden Akkaya, “Örneğin Ertuğrul Gazi’yi izleyip kılıç kalkanla oyuncak at üzerinde Ertuğrul Gazi gibi fotoğraf veren ve bunu sosyal medyada paylaşan bazı izleyiciler, muhtemelen yaptıkları şeydeki ironinin de bizzat farkındalar. Fakat tam da bunun verdiği keyif yüzünden böyle davranıyorlar. Dolayısıyla özellikle TRT ve ATV gibi kanallarda yayımlanan bu dizilere baktığımızda, dizilerin göstere göstere yaptıkları ideolojik propagandanın ki bunun en belirgin örneğini TRT’deki Payitaht dizisinde görüyorduk. İzleyicilerin dünya görüşlerini, yaşam biçimlerini, siyasal davranışlarını nasıl etkilediğini sormak yerine, dizilerin izleyicilere yaşattığı duygular aracılığıyla siyasal iktidarın varlığını nasıl kabul ettirdiğini, siyasal iktidara rızanın öfke, gurur, korku, heyecan, acıma, nostalji, haset gibi duygular aracılığıyla nasıl üretildiği sorgulamak, bu duygu siyasetine bakmak gerek” ifadelerini kullanıyor.

Özlem Akkaya, Yeditepe Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi, Sosyolog 

Akkaya, karakterlerin “Aileden biri” olarak gösterildiğine vurgu yaparak bunun neden önemli olduğunu, “Çünkü ‘aileden biri’ olarak gördüğünüz kimse yanlış da yapsa onu affedersiniz, hoş görürsünüz. Aileden biriyle daha kolay helalleşirsiniz. Böyle bir duygu yapısının izleyicilerin siyasal tutum ve davranışlarını etkilememesi mümkün mü? Doğrudan değilse bile, uzum erimde dolaylı etkileri mutlaka olacaktır. Dahası, bu dizilerin ürettiği milliyetçi fanteziler de sevimli hale geliyor ve bir nevi evcilleşerek gündelik hayatımızın kılcal damarlarına kadar sızıyor. Yani belki bu dizileri severek izleyen herkes, dizinin yaydığı milliyetçi/militarist propagandanın etkisiyle toplumsal yaşamda karşılaştığı her ‘öteki’ye; etnik, dinsel, mezhepsel, sınıfsal, cinsel vb. açılardan farklı olanlara, ‘aileden olmayan’lara sırf bu yüzden sembolik ya da fiziksel şiddet uygulamıyor. Ancak bu dizilerin ve kurguladıkları cinsiyetçi, militarist, erkekçi hayal evreninin böyle bir şiddeti meşrulaştıran, doğal ve normal, hatta sempatik gösteren bir etkisi var. Asıl tehlikenin burada saklı olduğunu düşünüyorum.”

TARTIŞMA ARACI

Bilgi Üniversitesi’nden Sosyolog Prof. Dr. Erkan Saka ise hükümetlerle TRT arasındaki ilişkinin yeni olmadığını söylüyor ve bazı yapımların doğrudan gündeme dair mesajlar vermesinin çok da şaşırtıcı olmadığını vurguluyor. Saka, “Hükümetlerle TRT arasındaki ilişki yeni değil. Hatta diziler bağlamında da doğrudan bir ilişki var. Bunların etkisini ölçmek zor ama TRT’nin erişiminin ülke çapında oluşu en azından daha çok vatandaşa gösterim potansiyelini gösteriyor. Son dönemde etki gücü eskiye göre artmış olabilir: 1- Çok daha güçlü ve yaygın bir iktidar. 2- Teknik anlamda gelişmeler 3- Türk dizilerinin beklenmedik bir global erişime ulaşması. Yine de etkinin sınırlı olduğuna inanıyorum. Özellikle hükümetin gündemini yansıtmak amacıyla yaratılan dizilerin gündemden etkilenmemesi mümkün değil. Ancak bu kadar doğrudan ve didaktik etkilenme dizinin gücünü de azaltan bir şey. Artık vatandaşlar yalnızca TRT dizilerine maruz kalmıyor ki. Kalite karşılaştırması yapmak için çok seçenek var. Senaryoların zayıf ve doğrudan mesaj içeren olmasını teknolojik efektlerle vb telafi etmek istiyorlar ama bu da ne kadar ikna edici olabilir emin değilim. Bu durumun ötesinde şunu da belirtmek lazım. Türkiye’de birçok sorun kamusal alanda doğrudan tartışılmak yerine dolaylı olarak TV dizileri ve diğer popüler kültür ürünleri üzerinden gündeme geliyor. Ne yazık ki bu da bir yere kadar yüzleşmekten kaçınmak demek oluyor” diyor.

Erkan Saka, Bilgi Üniversitesi Prof. Dr., Sosyolog