Orman yangınları iktidarın “fıtratını” bir kez daha görünür kıldı.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, yangınlardan 15 gün önce “çakmak yaksalar haberimiz oluyor, Türkiye yangınlara müdahalede lider ülke konumuna yerleşti” diye övünmüş. Hani Tanrı kullarını “belayla imtihan eder” sözünü haklı çıkarır gibi “lider ülke” günlerdir yanıyor. Ne akılcı bir ön hazırlık varmış, ne organizasyon ve teknik donanım.


Yangın, yakacağı bir şey kalmadığında sönüyor. Yerel yönetimlerin, orman işçilerinin, sivillerin ölümü göze alarak ve maalesef ölerek, insanüstü çabaları olmasa felaketin boyutu daha da korkunç olacak. Lider ülkede, Haluk Levent ve Ahbap Derneği yangın söndürme helikopteri kiralamak zorunda kaldı. Orman yangınlarına hazırlıksız olunduğunu, felaket riskinin çok büyük olduğunu söylemekten, soru önergesi vermekten uzmanların, muhalefet partilerinin dillerinde tüy bitmiş.

Demem o ki, felaket göz göre göre geldi. Covid 19 salgınında da aynı anda hem en başarılı ülkeyiz hem de her gün ölüyoruz. Olası depremlerle ilgili de durum farklı değil.

***

İktidarın yangınla mücadelede verdiği tepkiler, çay fırlatmak, ağaç dikeriz zaten en çok biz diktik, milletimiz cömerttir ve sorumluluk yerel yönetimlerde şeklinde oldu. Bir de el altından sabotaj iddialarını kışkırtıyorlar. Sabotajı neden önlemediniz denmesin diye açıktan söylemekten kaçınıyorlar. Her türlü yetkileri var ama hiç bir sorumlulukları yok.

Türkiye’yi son yirmi yıldır yöneten “kadronun” ortak paydası siyasal İslamcılık. Ekonomipolitik tarihsel dinamikleri paranteze alırsak, bu kadronun fıtratını (karakter yapısı) bir saç ayağı oluşturuyor; acizlik, nefret ve haset.

Bilgisiz, eğitimsiz ve görgüsüz olduklarını en iyi onlar biliyor. O yüzden eğitimli insandan nefret ediyorlar. Üretebilecekleri hiç bir şey olmadığından üretilmiş olana haset ediyorlar. Ellerine geçirdikleri her fırsatta kendince düşman bellediklerinin ürettiklerini yıkıyorlar. Hıfzısıhha Kurumu ve THK sadece iki güncel örnek. Cumhuriyet’in kurduğu her yapıya, kuruma karşı aynı haseti yaşıyorlar. Çankaya Köşkü’nden Külliyeye geçiş, hem inşaat rantı hem de düşmanlık hissinin doyurulmasını sağlıyor. Nefret ve hasetlerinden bile para kazanıyorlar.

Kendi hallerini en iyi kendileri biliyorlar. Ormanlardan sorumlu bakan çok tipik bir örnek. O sıcak yangın alanında bile üzerinde adı ve makamı yazan yeleğini çıkartamıyor. Biyografisi babasının oğlu diye başlıyor ve Fethullahçılıktan tutuklu kardeşiyle mirastan dolayı mahkemelik. Erdoğan onu çağırdığında bakan yapılacağını anlamış ve hangi bakanlık verilse onu yapmaya hazır olarak gitmiş; kendisi anlatıyor bu şekilde! En küçük bir hakaret etmeden kendisini protesto eden köylü kadını, yaka paça gözaltına aldırıyor.

***

Peki kuşaklarının en “vasıfsızları” nasıl olup da makamların tümünü ele geçirebildiler? Yetiştikleri tarihsel dönemin özellikleri fikir verebilir. Altmışlardan seksenlere kadar olan dönemde eli kalem tutan, laik eğitim alan kuşak dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de anti emperyalist, bağımsızlıkçı oluyordu. O kuşağı ezmek için Komünizmle Mücadele Derneği, Milli Türk Talebe Birliği, Ülkücü Gençler Derneği gibi yapılar oluşturuldu. Bu gün iktidarda olanlar, bu yapılarda yetişenler ve onların çocukları. Ders çalışmadan sınıfları geçtiler, devlete sınavsız alındılar ya da Fethulahçıların yaptığı gibi sınavlarda kopya verilerek geçirildiler.

Bu halleriyle de emperyalizmin en kullanışlı aparatları oldular. Kendi küçük iktidarları ve yağmadan aldıkları paya fitler. Ama ülkenin toprağından ağacına, madeninden suyuna her zenginliğinin sömürülmesine de yardakçılık ediyorlar.

Eski tip sömürgecilik işgal ettiği yerleri eğitimle, kendine benzeterek sömürüyordu. Bu yaklaşım hep geri tepti ve bağımsızlıkçılığı güçlendirdi. Yeni tip sömürgecilik “yerelliğe” saygıda kusur etmiyor ve sömürdüğünün özüne dokunmuyor, tersine destekliyor.

Kışkırtıcı soru Londra’da hukuk eğitimi aldıktan sonra bağımsız Hindistan’ı kuran Gandi, Sorbon’da eğitim alıp Tunus’un Fransa’dan bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Burgiba ile Kasımpaşa’nın öz çocuğu RT Erdoğan’ı karşılaştırmak olabilir!