İstanbul seçimi çeyrek asırdır kenti, on yedi yıldır da ülkeyi tek başına yöneten siyasal İslamcılar için sonun başlangıcı demek. Kaybedilenin sadece İstanbul, kaybedenin ise Binali Yıldırım olduğunu sanmak eksik bir okuma olur. Kaybeden siyasal İslamcılıktır. Alınan ağır yenilginin hem iç, hem de dış politikada önemli kırılmalara yol açması kaçınılmaz. Tarihi yenilgi sonrası iktidar cephesindeki kıpırdanmalar […]

İstanbul seçimi çeyrek asırdır kenti, on yedi yıldır da ülkeyi tek başına yöneten siyasal İslamcılar için sonun başlangıcı demek. Kaybedilenin sadece İstanbul, kaybedenin ise Binali Yıldırım olduğunu sanmak eksik bir okuma olur. Kaybeden siyasal İslamcılıktır. Alınan ağır yenilginin hem iç, hem de dış politikada önemli kırılmalara yol açması kaçınılmaz.

Tarihi yenilgi sonrası iktidar cephesindeki kıpırdanmalar anında kendisini göstermeye başlarken, seçimin dış politikadaki en önemli yansıması büyük bir kozun Erdoğan’ın elinden kaçması olacak. Bugüne kadar zaferle çıktığı bütün seçimlerin ardından soluğu dışarıda alan, sandıktan çıkan sonuçları dış politikada pazarlık unsuru olarak kullanan Erdoğan, ilk olarak bu kozunu kaybetmiş oldu. İçeride olduğu gibi dışarıda da derin bir çıkmaza giren AKP/Saray rejimin her hamlesi dış politik sorunları derinleştirmekten öteye geçmiyor. Yenilgi ülkeyi krizden krize sürükleyen AKP/Saray rejiminin oldukça hassas bir dönemine denk geldi.

S-400/F-35, Doğu Akdeniz, İdlib başta olmak üzere önemli kırılmalara yol açacak krizlerle boğuşulurken, bu sonuçlarla Erdoğan’ın elindeki koz da bir hayli zayıfladı. Artık sonuçları masaya sürüp “pazarlığa” tahvil edecek bir zafer yok ellerinde.

PAZARLIK KOZU GİTTİ

S-400 krizinde ABD, Doğu Akdeniz krizinde AB, İdlib-Fırat’ın Doğusu krizinde Rusya ile sıkıntılar yaşayan iktidarın heybesine eklenen seçim yenilgisi, bir haftalık diplomasi trafiğine çıkan Erdoğan’ın işlerini daha da zorlaştıracak.

Dışarıya karşı pazarladığı “sandık gücü” gücünün eskisi gibi alıcı bulmayacağı aşikar. Özellikle S-400 konusunda ABD ile yaşanan derin krizde İstanbul seçiminin sonucu önüne çıkacaktır. Erdoğan şahsında cisimleşen AKP/Saray rejiminin bu kez eli pek güçlü değil. Erdoğan’ın seçim yenilgisi diplomatik temaslarda etkili olacak.

Erdoğan ilk olarak Japonya’daki G-20 Zirvesi’nde derinleşen S-400 krizinin gölgesinde ABD Başkanı Donald Trump ve krizin bir diğer tarafı olan Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir araya gelecek. Erdoğan yönetiminin aldığı ağır yenilginin farkında olan Trump’ın bu yenilgiyi açık şekilde Erdoğan’a karşı kullanma ihtimali yüksek. Uzun bir süredir dış politikasını iki küresel gücün kendi aralarındaki çekişmesinden faydalanma üzerine kuran, ABD’ye karşı Rusya’yı, Rusya’ya karşı ABD’yi koz olarak ortaya atan AKP’nin iki tarafı da idare ederek yol alma kurnazlığının da sonuna gelindi. Washington’dan gelen “ya S-400 ya F-35” çıkışı rest olmaktan çıkarak tehdide dönüşmüş durumda.

KAYBEDEN SADECE AKP DEĞİL

Siyasal İslamcılık sadece Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’da kaybetti. AKP/Saray rejiminin 31 Mart ve 23 Haziran yenilgileri siyasal İslamcı zihniyete karşı Ortadoğu’da esen dalgadan bağımsız değil. Kaybetme emareleri çok önceden görülmeye başlanmıştı.

On yedi yıl önce ekonomik krizin etkisi, emperyalist güçlerin icazetiyle işbaşına gelen Siyasal İslamcılar için 23 Haziran tarihi itibariyle yolun sonu göründü. Sancılı geçen İstanbul seçimi sadece bunun teyidi oldu. Elbette ki kaybeden tek başına Siyasal İslamcılar değil. Yeni Osmanlıcılarla yaşanan dönemsel krize rağmen AKP/Saray rejimi ile birlikte ABD de kaybetti. Bir ABD menşei olan Siyasal İslamcılık elbirliğiyle piyasaya sürülmekle kalmamış, bütün bir Ortadoğu’ya ihraç edilmeye çalışılmıştı. Ancak siyasal İslamcılık bütün bir Arap/Ortadoğu coğrafyasında kaybetti. Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da, Suriye’de her tarafta ardı ardına kaybettiler. Siyasal İslamcı bağnazlığın baskıcı, otoriter, faşizan baskısı altında bunalan toplumsal muhalefetin, kadınların, gençlerin, laik, seküler, demokrat güçlerin direnci meyvesini vermeye başladı.

Elbette ki bu her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Sarsılmaz sanılan korku imparatorluğunda çok önemli bir gedik açıldı. Gezi’nin hafızalara kazınan sloganıyla söylersek, “Bu daha başlangıç.” Özetle siyasal İslamcılık için oyunun sonuna gelindi; Game Over yani “oyun bitti!”