Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, "Önümüzdeki iki yılda iktidar eliyle kurgulanmış kimlik siyasetini çok daha göreceğiz. AKP, Türkiye’de kutuplaşma yaratacak her konuyu kullanacak. Çünkü başka hiçbir vaadi kalmadı" diyor.

Siyaset bilimci Korkmaz: AKP, kutuplaşma yaratacak her konuyu kullanacak

Filiz GAZİ

Uzun bir dönemdir siyasetçiler, gazeteciler ve yurttaşın konuştuğu konular ortaklaştı. Bu konular; yargıdan bürokrasiye yolsuzluğu ortaya saçılmış bir iktidar, yoksullukla yaşamaya çalışan milyonlar ve olası seçimde muhalefetin nerede ve nasıl konum alacağı gibi başlıkları içeriyor. İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz ile seçim arifesinde partilerin olası hamlelerini, Diyanet’in neden her konuda görüş açıklayan bir kurum haline geldiğini, bu tip hamlelerin neye ve nelere işaret ettiğini ve muhalefetin laiklik konusundaki tutumunu konuştuk.

Hayat pahalılığı, işsizlik, ev, yurt bulamayan üniversite öğrencileri, üst gelir ve alt gelir arasındaki açılan makas ülkenin gerçek gündemi. Tüm bu olana bitene karşı muhalefet yeterince konum alabiliyor mu?

Muhalefet dediğimizde çok çeşitli aktörleri var ama şunu söyleyebilirim: Artık bazı meselelerde çok daha etkili bir muhalefet var. İki yıl önce gençlerin güvencesizliği, siyasete katılımı, gelecekten beklentileri, gündelik hayattaki dertleri gibi konular üzerine bir rapor yayınlamıştık. Şimdiye baktığımda gördüğüm şu: Siyaset, gençleri dinlemeye başladı. Onların temel sorunlarına dair hâlâ yeterli olmasa da çözüm önerileri üretmeye başladı. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz hafta gençlere bir takım vaatlerde bulundu. Barınma sorununu nasıl çözeceğini, TOKİ’yi nasıl kullanacağını anlattı. Belediyeler eliyle barınma, gıda, pandemi sırasındaki temel ihtiyaçlar gibi sorunlara bir takım çözüm önerileri sunulmaya başlandı. Seçim çanları çalmaya başlarken daha etkili muhalefet görme olasılığımız yüksek. Eskiden muhal afet hem kimlik siyasetine sıkışırdı hem de iktidarın açtığı alanda faaliyet gösterirdi.

‘Sınıf mücadelesinin önünü açacak bir muhalefet tarzı oluşmaya başladı’ diyebilir miyiz?

Evet. Eskiden iktidar ekonomik vaatlerde bulunabiliyordu. Yurttaş ise ekonomik sıkıntıları bugünkü kadar derin hissetmiyordu ama bugün iktidar mevcut ekonomik sorunlara hiçbir şekilde çözüm öneremiyor. Diğer taraftan muhalefetin ekonomik sorunları göz ardı etme gibi bir lüksü de yok. O yüzden muhalefet, tüm renkleri ile sosyal adalet konusunda birleşiyorlar.

AKP iktidarına karşı ittifakta her yol denenmeli mi? Yoksa uzun vadeli bir strateji mi izlenmeli?

Türkiye’de muhalefet seçimi kazanmak zorunda. Eğer ilkeler doğrultusunda olmayan bir adaylık tartışması yapılırsa bu HDP’yi tartışmalardan uzak tutabilir. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, zaman zaman ‘İttifaka girme talebimiz yok ama ortak adayı destekleriz’ diyor. Türkiye’de şu şartlarda muhalefetin seçimi kazanabilmesi için bir arada hareket etmesi gerekiyor. Olabilecek en geniş ittifakı kurması gerekiyor. İYİ Parti-HDP gerilimi, iktidarın HDP’yi terörize etmesi gibi konular HDP’yi kurulacak ittifakın dışında tutabilir. Kürt hareketinin seçim ittifakında yer almasa dahi Millet İttifakı ile diyalog kurmasının yolunu açabilecek hamleler önemli. Hem Demirtaş’ın hem de Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları bu açıdan önemli.

‘MUHALEFETİN SÖYLEMLERİ YAYGINLAŞIYOR’

‘Muhalefet kazanmak zorunda’ dediniz. Bu da ister istemez adaya kilitliyor. Muhalefet cephesi nasıl bir adayda uzlaşmalı?

Bir kere kazanması en yüksek aday olmalı. Tanınırlığı yüksek ve Türkiye’deki çok farklı kesimlerin desteğini alabilecek, Kürt seçmeni tarafından kabul gören bir aday gerekiyor. Murat Somer, Edgar Şar ve ben bir rapor yazmış ve şöyle bir öneride bulunmuştuk: Ortak adayla birlikte sembolik, kilit pozisyonlarda yer alacak isimlerin açıklanacağı bir kabine. Böyle olursa aday ve kampanya çok kişiselleşmeden bir ortak hedef çerçevesinde gidilebilir. Kürtlerin de güvenini kazanmış biri de bu kabinede yer alabilir ve bağ güçlenebilir. Dünyada popülist liderlere karşı başarı kazanmış farklı örneklere baktığımızda seçim stratejisi güderken birkaç şey dikkatimizi çekiyor. Ortak hareket etmek…

Bir taraftan da ortak hareket etmek Türkiye solu için çok zor…

Çok zor ama geçiş dönemi için ortak hareket etmekten başka şansın olmadığını düşünüyorum. Kutuplaştırıcı politikaları aşmak gerekiyor. Barışçıl, pozitif bir dille kampanya yapmak gerekiyor. İktidarı desteklemiş olanlara negatif mesajlar verilmemesi de önemli. Seçim propagandası tekniği çok negatif yapılırsa, o zaman seçmen tehdit hisseder. Özellikle kararsız seçmen… CHP, ittifak stratejisinde birbirinden çok farklı muhalefet partilerini bir arada tutmaya, ittifakı genişletmeye çalışıyor. Bir taraftan kendi seçmenini de mobilize etmesi lazım, diğer kararsız seçmenden de oy alması lazım. Bu propagandayı zorlayan bir iş… O yüzden bize atıl kalıyor gibi gelebilir. Ama son dönemde bir takım başarılı olmuş örnekler de var. İşte bu ‘128 milyar nerede?’ sorusu. Mesela Bahçeli geçen, muhalefetin adaylarını konuşurken ‘Beşli çete’ ifadesini kullandı. Eskiden Erdoğan’ın böyle söylemleri yerleşirdi. Şimdi muhalefetin söylemleri yaygın söylem olmaya başlıyor.

Bütün dünyada muhafazakâr partiler kitlelere ulaşmada dini aparat olarak kullanıyor. AKP’de bunun en iyi örneklerinden diyebiliriz. Diyanet her konuda açıklama yapıyor. Bu toplumun önemli bir kesiminde tehdit olarak algılanıyor. Suni gündem olarak değerlendirenler de var. Siz yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de laiklik meselesini yeniden tartışmanın çok önemli. Ama bunu iktidarın, kimlik siyaseti tuzağına düşmeden yapmak lazım. İktidarın laiklik gibi, Türk- Kürt meselesi gibi yani Türkiye toplumunda her dönem tarihsel, sosyolojik olarak muhalefeti bölebilecek her türlü söylemin kullanılarak araçsallaştıracağını düşünüyorum. Diyanet’in bütün kurumların üzerinde bir kurum gibi konumlandırma çabası iktidarın bir politikası. Evet, bir taraftan gündem değiştirme ama bir taraftan da iktidarın uzun erimli Diyanet’e önemli bir güç veren politikasının bir yansıması… Fakat şunu vurgulamak istiyorum ki, önümüzdeki iki yılda iktidar eliyle kurgulanmış kimlik siyasetini çok daha göreceğiz. AKP, Türkiye’de kutuplaşma yaratacak her konuyu kullanacak. Çünkü başka hiçbir vaadi kalmadı.

AKP’nin laiklik konusunda attığı adımlara karşı muhalefetin reaksiyonunu yeterli görüyor musunuz?

Zor bir soru… Yeterli değil ama zamanı mı derseniz, zamanı da değil. Muhalefet bu konuda pasifize olsun demiyorum ama iktidarın bugün kullanacağı konulardan biri de muhalefetin dindar insanları hedef alabileceği söylemi. Medya bu kadar kontrol ediliyorken, muhalefetin kendini anlatma olanakları çok kısıtlı ilken laiklik tartışması gündeme geldiğinde ne yazık ki geri planda kalınabiliyor. Haliyle o topa girmeyi çok stratejik bulmuyor olabilirler. Kılıçdaroğlu, göreve geldiğinden bugüne bu meseleyi CHP ile dindar insanlar arasında bir problem yaratacak bir şekilde politize etmedi.

Ne yapıyor peki?

Örneğin belediyelerde, parti örgütlerinde çeşitli pozisyonlarda çalışan baş örtülü insanlar var. Yani bir şekilde, bizim dindar insanlarla sorunumuz yok demeye çalışıyor. Laiklik tartışması eğer çok doğru yönetilemezse muhalefetin aleyhinde olur diye düşünüyorum. Bu nedenle muhalefet için hassas bir konu olması doğal.