HDP’ye açılan kapatma davasının özeti bu. Mehmet Ağar’ın, “Dağdan inip düz ovada siyaset yapsınlar”ından sonra gelinen nokta bu: Siyaset yasak!

Kime mi yasak? Sadece HDP ve iddianamede isimleri sayılan 697 kişiye derseniz yanılırsınız. Kurtarmaz.

Büyük ve küçük ortağıyla iktidarın düşüşü öyle durdurulamaz bir şekilde sürüyor ki… Kendi yaptıkları anketlerde bunu en net gören de kendileri. “İktidarın düşüşü” derken, kastettiğim iktidardan düşüş değil. Bu öyle kendiliğinden olmaz.

Kastettiğim, AKP yanlısı olanıyla olmayanıyla bütün anket şirketlerinin her ay yaptıkları araştırmaların gösterdiği oy kaybı. AKP’nin desteği eriyor, MHP’nin desteği eriyor, Erdoğan’ın desteği eriyor…

Eğer bir “sandık siyaseti”ne fit olacaksak ve kurulduğundan beri demokrasi ile sandığı eşitleyen AKP, sandıktan çıkan sonucu kabul ederek siyaset yapmaktan vazgeçmemişse, bu gidişle ve mevcut sistem içinde bir seçimi kazanmasının imkânsıza doğru gittiğini görüyordur.

Yıllar sonra yeniden ısıtılan andımız tartışmasını, “siyasi parti kapatmayı tarihe gömdük” övünmelerinden parti kapatma noktasına gelinmesini, attığı bir tivit nedeniyle başörtüsüne özgürlük mücadelelerinin önünde gitmiş insan hakları savunucusu bir vekilin milletvekilliğinin düşürülmesini ve bütün bunların insan hakları eylem planları söylemine paralel yürütülmesini siyaset biliminin ve aklın ölçülerine vurarak açıklamak isterseniz, kutuplaşmayı iyice keskinleştirerek tabanı konsolide etmek ve böylece bir baskın seçime gitmek diyebilirsiniz.

Seçim yasası değiştirilip baraj yüzde 5-7 arası bir yere çekilirse küçük ortak da bir kazaya uğramaz!

Gelin görün ki, Türkiye’de siyasetin olağan bir akıl yürütme ve geçmişin deneyimlerinden hareketle analiz edilmesi artık pek mümkün değil.

HDP’nin kapatılmak istenmesi ve ona gelene kadar yaşanan çok sayıda olay gösterdi ki, AKP ve Erdoğan’ın yaptıkları, artık on yıllar boyunca aynı düşünce sistematiği içinde hareket ettikleri Gül, Arınç, Babacan, Davutoğlu gibi isimler tarafından bile anlaşılmıyor.

Eğer hesap HDP’nin devre dışı bırakıldığı koşullarda bir baskın seçim değilse, fazla siyasi ve ekonomik manevra alanı kalmamış AKP ve Erdoğan’ın (belki “fazla” yerine “hiç” demek de mümkün) bir düşüş halinde gördükleri her dala tutunma çabasıdır.

Ancak bu, muhalefet için bir rahatlama nedeni değil. Böylesi durumlar, baskının olağanüstü artarak eskisini aratacağı, toplumsal muhalefet açısından en tehlikeli ve eğer gerekli hazırlıklar yapılmamışsa da muhalefeti tamamen dağıtabilecek durumlardır.

HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar, Meclis konuşmalarını ve beraatla sonuçlanmış davaları da kanıt sayarak yüzlerce HDP’liye siyaset yasağı isteyen iddianamenin “tarihe kara bir leke” olarak geçeceğini, diğer eşbaşkan Pervin Buldan da 6 milyon olan oylarının 12 milyona çıkacağını söyledi.

Öyle mi olur, böyle mi olur bilemem. Ancak, iktidar partileri bu adımı iktidarlarını garantiye almak için atmışlarsa, yetmeyeceğini söyleyebilirim.

Onlar için garanti olacak tek şey, siyaseti bütün muhalefet için yasaklamak! Ve korkarım şimdiden gerekli tepkiyi göstermezler ve “olan HDP’ye oluyor, bize ne” tavrı sergilerlerse muhalefetin başına gelecek de budur.

Geçen yıl aralıkta bir AKP grup toplantısında, “Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millisini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır” demişti Erdoğan. Gidiş o gidiş, muhalefetin her formu için siyaset yasaklanırsa, iki partili bir sistemimiz olur, AKP iktidar, MHP de muhalefet görevini üstlenir. Alın size iktidarın da muhalefetin de en yerli ve millisi!

Ötesini düşünmek de bu tanıma uymayan muhalefete kalıyor!