AKP’nin üç alanda yarattığı hoşnutsuzlukların 31 Mart yenilgisinin taşlarını döşediğini söyledim. Otoriterlik, İslamcı-muhafazakarlık ve neoliberal politikalardan doğan hoşnutsuzluklar karşısında, başarılı bir muhalefet bloğu oluşturulduğu noktada, AKP ciddi bir darbe aldı. Şimdi bu üç rahatsızlığın kurum ve kitlelerini bir arada tutabilecek bir projeye ihtiyaç var. Otoriter ve kendine referanslı hale gelen yönetim anlayışı, başta CHP, İyi […]

AKP’nin üç alanda yarattığı hoşnutsuzlukların 31 Mart yenilgisinin taşlarını döşediğini söyledim. Otoriterlik, İslamcı-muhafazakarlık ve neoliberal politikalardan doğan hoşnutsuzluklar karşısında, başarılı bir muhalefet bloğu oluşturulduğu noktada, AKP ciddi bir darbe aldı.

Şimdi bu üç rahatsızlığın kurum ve kitlelerini bir arada tutabilecek bir projeye ihtiyaç var. Otoriter ve kendine referanslı hale gelen yönetim anlayışı, başta CHP, İyi Parti ve HDP yanında geniş halk kesimlerini de birleştiren ortak nokta olarak öne çıktı. Bu ortaklaşmadan yola çıkarak önümüzdeki dönemin mücadele stratejisi de belirginleşmeye başladı. Sorunların “başkanlık sistemine” geçişle ağırlaştığı ve bu nedenle de parlamenter sisteme dönülerek çıkışın mümkün olacağı, başta CHP olmak üzere çeşitli kesimlerce ifade ediliyor.

Daha önceki bir yazımda, kendine referanslı iktidar kavramına başvurarak, siyasal iktidarların kendi içine dönme eğiliminin yapısal bir durum olduğuna işaret ettim. Sistemler, belli bir güce eriştikten sonra dışarıdan giderek daha az girdi almaya ve diğer koşullar da uygunsa otoriterleşmeye ve içe kapanmaya başlıyor. Ancak AKP otoriterliğinin tek kaynağı bu türden iç dinamiklere sınırlı kalmadı; muhafazakar-milletçilik ve neoliberal politikalar geçtiğimiz dönemde otoriterleşmeyi ciddi biçimde beslediler.

AKP’nin muhafazakar-milliyetçi stratejisi, toplumu biz ve öteki olarak kutuplaştırmakla kalmadı, aynı zamanda dışladıklarını cezalandırmaya yöneldi. “Ceza devleti”, otoriterliği besleyen önemli bir kaynak haline geldi.

Aynı şey neoliberal politikaların uygulanma sürecinde de ortaya çıkmadı mı? “Ben burada 40 milyar dolarlık projeyi uygularken, ÇED raporu, kamulaştırma, hukuki süreçlerle uğraşamam” diyen anlayış, önündeki yasal engelleri, ÇED muafiyeti, acele kamulaştırma ve yargıyı devre dışı bırakma gibi uygulamalarla by-pass etmedi mi?

O yüzden otoriterleşmeyi iktidarın kendi dinamiklerine bağlamak ve otoriteyi elinde tutan kişinin bir özelliği olarak görmek, belli yönleriyle geçerliliği olan bir teşhis olsa bile yetersiz kalıyor. Geldiğimiz noktada ortak hedefin parlamenter ya da melez bir sisteme dönüş olarak kurgulanması, güçlü ortak payda olması nedeniyle anlaşılabilir olsa bile, önemli sorunlar yaratması kaçınılmaz. Örneğin HDP, “parlamenter sistem tamam da, Kürt sorunu ne olacak” dediğinde ne olacak? Dahası ekonomideki çıkmazlar IMF ile masaya oturmayı kaçınılmaz hale getirdiğinde, muhalefet nasıl bir tavır alacak?

Dahası; sorunu otoriterlik, çözümü de parlamenter sisteme dönüş olarak koymak, siyaseti sadece toplumsal ve ekonomik sorunlardan koparmakla kalmıyor, aynı zamanda sorunun sahibi geniş toplum kesimlerini de siyasetten koparıyor. Burada derin bir tuzak var. Karşısına iktidarı kullanan otoriteyi alan ve onun kendine referanslı hale gelişini temel referans noktası haline getiren muhalefet anlayışları, toplumdan girdi almayı unuttuğu ölçüde, aynı tuzağa düşüyor ve kendine referanslı hale geliyor.

O yüzden siyasetin krizi AKP iktidarını alt etmekle çözülmeyecek; aşılması gereken aynı zamanda siyasetin kendine referanslı hale gelişidir.

AKP’yi bugün sorgulatan önemli bir neden temsili demokrasinin krizinde oynadığı rol oldu. Ama unutmayalım aynı temsil krizi, iktidara gelişinde de önemli rol oynamıştı. Bu tür bir tekrarın ötesine geçilecekse siyasetin alanının, otoriterlik ötesi sorunları da tartışmaya açarak, genişletilmesi gerekiyor. Ama hepsinden önemlisi, bu tartışmaların geniş halk kesimlerine açılmasına ihtiyaç var. Popülizmi halka seslenme olarak görmenin ötesine geçip, “halkın seslenmesi” olarak görmenin zamanı gelmiştir. Siyasetin genişleme yanında, derinlik kazanmaya da ihtiyacı var.