Bir mafya liderinin sosyal medya aracılığıyla giriştiği ifşa, kentlerin imarı yanında siyasetin imar edilişine de ışık tutuyor. Baştan sona skandal niteliğindeki bu sürecin ayrıntılarında kaybolmak anlamlı değil! Diziye dönen ifşa sürecinin benim uzmanlık alanım olan imar kısmıyla ilgiliyim. Orada da söylenen özü itibariyle şu; bazı belediyeler geçtiğimiz dönemde belli kişileri ve şirketleri sağladıkları arsa, imar ayrıcalıkları vs. ile ihya ettiler. Dahası bu ihya sürecinde devletin kilit noktasında olan bazı siyasi aktörlerin de dahli ve ortaklığı var. Yani klasik mafya örgütlenmesi ya da yandaşlık temelli kaynak aktarım modelinden öte bir durumla karşı karşıyayız. İddia, somut olarak imar işleri üzerinden finanse edilen ve İçişleri Bakanı’nın merkezinde olduğu devlet içindeki bir derin örgütlenmeye işaret ediyor!

Bu ifşalar ve iddiaların ne kadarı doğru bilmek zor ama şu bir gerçek ki ortada yenilir yutulur cinsten olmayan ve dikkate değer bir bölümü muhatapları tarafından sessizlikle geçiştirilen suçlamalar var. Bir benzetme yapacak olursak; denizlerde yaşanan ve uzun süreli kötü kullanımın sonucu oluşmuş müsilaj benzeri bir felaketi, yine geç fark edilmiş biçimde siyasal ve toplumsal yaşamda deneyimliyoruz.

***

Bütün bu ifşa sürecinde yeterince üzerinde durulmayan bir garipliğe dikkat çekmek istiyorum! Bu resimde bir siyasi aktör olarak başta CHP olmak üzere muhalefet niçin yok? 20 yıla ve başta İstanbul olmak üzere büyük metropollere yayılan bir kirlenme ve çürümeden söz ediyoruz. Mafya lideri giderek genişleyen bir dizi gibi iktidarın nasıl işlediğini ve çürüdüğünü anlatıyor. Ancak anlattığı (derin) siyaset, iktidarla muhalefet arasında bir mücadeleye işaret etmiyor. Kavga, AKP’nin iktidarda olduğu merkez yönetim ve yerel yönetim birimleri etrafında bu kurumlara ve kullandıkları kaynaklara kimlerin hükmedeceğini yönelik veriliyor.

Siyasetin, iktidarla muhalefet arasındaki mücadelelerle değil de iktidar bloğunun iç çelişkileri etrafında tanımlandığı bir durumla ilk defa karşılaşmıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimiyle sonuçlanan “siyasi kutuplaşma” ve “mücadelede” de başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefeti resmin içinde görememiştik. Siyasetin, iktidar bloğu içindeki iki ana kesim arasındaki mücadeleye indirgenişini hatırlayın! Muhalefetin tartışmaya dahil edilişi, kimin yanındasınız sorusuna indirgenmiş; demokrasi güçlerinin temsilcisi Erdoğan’ın mı darbeci Fetöcülerin mi yanındasınız diye sorulmuştu!

***

Öyle ya da böyle yakın dönem siyasetine iktidar bloğunun kendi içindeki mücadeleler damgasını vuruyor. Bu yapılanma memleketin işsizlikten intihara, enflasyonundan çevre sorunlarına biriken çok sayıda sorununun tartışılmasına da olanak vermiyor. İktidarın çürüme süreci iç çatışmaları artırdığı ölçüde dışa yansıyor ve bunun adı da siyaset oluyor. Kuşkusuz başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere muhalefet bu çatışmaların yarattığı yıpranmadan beklenti içinde olacak. Bu durum, bir iktidar yolu da açabilir. Ancak bu olasılık ve olanaklar şu soruyu ortadan kaldırmıyor; muhalefet siyasetin merkezinde ilişkiler çatırdarken, niçin bu resmin bu derece dışında ve seyircisi konumunda?

Bu büyük soruyu ancak kısmi biçimde kendi alanım olan imar işleri üzerinden yanıtlayabilirim. Mafya liderinin sözünü ettiği bütün bu imar işleri sanıldığı kadar gizli saklı olmuyor. İster imar planı değişikliği olsun, ister bir kamu taşınmazının satışı ya da devri, söz konusu kararlar belediye meclislerine geliyor. Sorum şu; Esenyurt’ta mafya liderinin sözünü ettiği türden imar operasyonları yapıldığında mecliste alınan kararlarda muhafetin meclis üyeleri, il ve ilçe örgütleri ne yapmışlar?

Bugün mafya liderinin ifşa ettiği türden ilişkileri Esenyurt’ta başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin ortaya çıkarması gerekmiyor muydu?

Bana bu ilişkileri işleri bozulduğu için ifşa eden mafya liderinden dinlemek zül geliyor. Bir mafya lideri, adeta bir muhalefet partisi konumunu işgal ediyor! Tam da bu nedenle her aydınlattığı ilişki, bugünün karanlığını geleceğin karanlığına dönüştürüyor.