Ülke, her gün olağan dışı olaylar yaşıyor.

Toplum üretimsizlik, işsizlik ve pahalılığa batık ekonomisiyle; dört bir tarafta çuvallayan dış siyasetiyle, her gün biraz daha dinselleşen eğitimiyle; söndürülemeyen orman yangınlarıyla, önlenemeyen sel taşkınlarıyla bunalmış durumdadır. Bunun tek sorumlusu, ülke yönetimini tek kişi olarak kendisine indirgeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onun irili ufaklı ortakları ve destekçileridir.

Bu akıl almaz gidişi durduracak, başta devletin yeniden yapılanması olmak üzere sorunlara somut çözüm önerileri üreterek bunları seçmene sunacak ve iktidara gelip bu gidişi tersine çevirecek olan da yalnız ve ancak muhalefet partisi ya da partileri olabilir.

Ancak, muhalefet kanadında yaşanan gelişmeler seçmene iktidarın yerini alacak güçlü bir seçeneğin ortaya çıktığını somut olarak kanıtlayamıyor.

DOĞUM ÇOK, ANCAK…

Haziran 2018’de yapılan seçimlerden sonra, ikisi iktidardaki AKP’den, üçü de ana muhalefet CHP’den olmak üzere toplamda, dile kolay, beş yeni parti doğdu. Parti kurma bir siyasi iddia işidir.

AKP’den ayrılanların kurduğu Deva ve Gelecek partileri, seçimlerden önce MHP’den ayrılanların oluşturduğu İYİ Parti gibi geçmişin geleneksel merkez sağ siyasetini yeniden canlandırmaya çalışıyorlar.

Aynı iddiayı taşıyan bu üçlünün önemli bir “ortak özelliği” daha var; siyasetlerini sadece iktidarı eleştirmeye odaklı yürütüyorlar.

İlginçtir, CHP’den ayrılanların kurduğu üç partinin de tıpkı merkez sağ partileri gibi bir “ortak özelliği” var. O da şudur: bunların ne yaptığı belli değil. Sergileyebildikleri bir iddiaları da yok; üstelik düşünsel kimliksizlik yaşıyor ve sürekli yalpalıyorlar.

Bunların içinde, CHP Genel Başkanının Dış Politika Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz tarafından ilk kurulan ve adı-sanı artık pek duyulmayan Yenilik Partisi’nin, geçtik yeniliği, ülkenin enkaza dönüşen dış politikası konusunda bile sesi çıkmıyor. Şişli eski Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün kurduğu Türkiye Değişim Hareketi de genellikle sessizliğini koruyor. Bu parti geçenlerde, “Yangınları ve selleri siyaset malzemesi yapmayalım” gibisinden bir açıklama yaptı. Aslında böylelikle iktidarın işine yarayan bir siyaset yaptığını ya anlamıyor; ya da anlamaz görünerek oy alabileceğini sanıyor.

CHP’den ayrılanların kurduğu üçüncü parti için ise ayrı bir başlık açılması gerekiyor.

MUHALEFETE MUHALEFET!

Örgütlenme çalışmalarını sürdüren Memleket Partisi’nin Genel Başkanı Muharrem İnce, işi gücü bırakmış, CHP’nin iki çok başarılı büyükşehir belediye başkanıyla çatışıyor; muhalefete muhalefet yapıyor.

İnce, önce Adana, geçtiğimiz günlerde de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlarını afişlerinin toplatıldığı gerekçesiyle “sen kimsin” diyerek suçladı.

Adana Büyükşehir Belediye Başkanına: “Zeydan Karalar, Muharrem İnce afişlerinden ne istiyorsun? Niye indirttin zabıtaya? Burası İnce Memed’in memleketidir. İnce Memed gibi davran, Abdi Ağa gibi davranma” diyor İnce,

“İnce Memed” çağrışımıyla Muharrem İnce, yanından geçmediği halde solculuk mu yapmak istiyor, belli değil. Ancak, Zeydan’ı soldan vuramayacağını bile bilmiyor ve doğal olarak saçmalıyor.

İzmir olayı İnce için daha da sorunlu. Pazar günü yapılan İl Kongresi sırasında partisinin afişlerinin Büyükşehir Belediye ekipleri tarafından toplatıldığını öne süren İnce, Başkan Tunç Soyer’e:

“Kimsin sen de benim afişlerimi söküyorsun” diye soruyor ve devam ediyor, “Tunç Soyer. Sen afiş toplatmayı AKP’den mi öğrendin? Seçilmiş Belediye Başkanı olman sana afiş toplatma hakkı vermez! Memleket Partisi’nin afişleri senin bildiğin afişlerden değildir. Onlarda belediye rantı yok, hazine parası yok, alın teri var.”

Başkan Soyer, afişlerin toplatılmasına ilişkin gerekli açıklamaları yaptıktan sonra İnce konusunda, yorum gerektirmeyen şu sözlerle son noktayı koyuyor:

“Daha yola çıkarken bizimle bile kavga etmeniz, gelecek için umut kırıcı olduğu kadar aydınlatıcı da oldu... Halk her zaman gerçeklerin yanındadır ve onu karanlıkta bırakanları asla unutmaz.”