Siyasette kadının yeri / kadının siyasette yeri

Gülizar BİÇER KARACA - CHP Denizli Milletvekili

21. yüzyılda yaşanan gelişmeler insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı, değişken ve yarattığı krizlerle baş etmek giderek zorlaşıyor… Sürekli bir değişimin hızını yakalama telaşı içerisinde, insanlığın kendi eliyle oluşturduğu ‘yok etme’ politikalarının dayanılmaz ağırlığının altında “Daha iyi ve yaşanabilir bir dünya nasıl mümkün?” sorusuna yanıt arıyoruz. Yanıtlarımız, yöntemlerimiz, söylemlerimiz farklı ancak insanlık tarihinin başlangıcından bu yana değişmezler ve temel sorular üzerinde ısrarla düşünmemiz ve yöntemlerimizi, söylemlerimiz, eylemlerimizi değiştirmemiz artık acil ve zorunlu… İçinde yaşadığımız ataerkil sistemde hegemonyayı yeniden üretmek isteyenlerin, iktidarlarının değişmezliğine inananların, statükonun “şekil değiştirmesi” ile kendi eşitsiz dünyalarını dayatan politika yapıcıların karşısında “eşit, özgür ve adil” bir dünya özlemini, “erkek adalet değil gerçek adalet” arayan kadınların taleplerini siyasette daha görünür kılmaya uğraşıyoruz. Yeni toplumsal hareketler, eylemler, itirazlarla kadınları baskı altına alan, evlere hapseden politikaların yanlışlığını sorguluyoruz. Ataerkil sistemin kılık değiştirerek kadınlara “reva görmediği” haklar konusunda ısrarlı bir karşı duruş var ve biz kadın politikacılar olarak hem on binlerce yıllık eşitsizliğin sona ermesi hem haklarımızın tırpanlanmaması için “siyaset”i yeniden kurgulayan, eşitsizlik, haksızlık ve tahakküme son verecek tarafta yer alıyoruz.

Toplumun her alanında var olan ancak çoğu zaman emekleri, varlıkları görünmez kılınan kadınların siyasette, ulusal parlamentolarda temsiliyetleri elbette ki yetersiz. Toplumun farklı kesimlerinden kadınların, çifte ayrımcılığa uğrayan kadınların çeşitliliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yeterince temsil edildiğini ne yazık ki söylemek mümkün değil… Kadınların siyasetin her alanında yer almasını teşvik edecek politikalar yetersiz, özellikle kamu kurumlarında, yönetim kademelerinde, yerel yönetimlerde daha çok yer alması gereken kadınlara bir tahammülsüzlük pompalanıyor, kadınların hak arayışı engellenmek isteniyor ve siyasal haklarını geriye götürecek sistemli saldırıların örgütlendiği bir ‘erkek akıl’ muhafazakârlaşma ile birlikte kadını siyasette ancak kendisinin istediği, belirlediği kadar görmek istiyor.

Biz; kadınlar için politikayı kadınlarla birlikte yapmak zorundayız. Kadınlar için de en iyisini ben bilirim diyen “tek adam” anlayışına bu yüzden aklımızı teslim edemeyiz. Geçmişimizden aldığımız güçle elde ettiğimiz hakları da, tırnaklarımızla kazıyarak yaşamak istediğimiz bugünü de, hayal ettiğimiz geleceği de, insan’ı ‘adam’lıkla özdeşleştirip kadını görmezden gelen ‘teksesliliğe’ emanet edemeyiz. Hepimizin ortak akla, ortak deneyimlere, ihtiyacı var. Eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi dışlayan, mevcut iktidarın taşıyıcısı olan ‘kadın’ siyasetçilere bakıp kadınlar temsil ediliyor demek ne yazık ki sorunları çözmediği gibi, kadın politikacılar ‘var’mış gibi bir ‘temsiliyet krizi’ yaratıyor. Tam da bu noktada, siyasete rağmen, erkek siyasetçilerin ‘erkek’çe siyaset tarzına rağmen ‘kadın bakış açısıyla’ siyaset yapmanın önemi ortaya çıkıyor. Siyasette temsil kadar ‘nasıl siyaset yapıldığı’ önem kazanıyor. Bir başka yönü ise; siyasette kadın olarak yer alabilmek kadar ‘var olmaya devam edebilmek’. Bu noktada siyasette kadının temsili kadar, temsiliyetinin devamı gerekiyor ki Türkiye’de erkek siyasetçilerle karşılaştırıldığında kadın siyasetçilerin siyasette ne kadar süre devam ettiklerine bakıldığında sonuç kadınların aleyhine… Biz ‘şiddetsiz, sömürüsüz, eşit’ bir dünya talebini her fırsatta dillendirirken ‘sistemli, planlı ve saldırı’ diye tanımlanacak bir şiddetin doğmasında gönül isterdi ki AKP’nin kadın milletvekilleri buna seyirci kalmasın, körüklemesin… Yaşananların bir sonuç olduğunu ve topluma ‘örnek’ olamadığını görmek, o yumruklaşmaların ortasında kalan ve sona ermesi için çaba gösteren bir kadın vekil olarak gerçekten üzücü… İtiraz ederek, siyasetin yöntemini de, araçlarını da söylemini de değiştirmek için samimi bir çabayı örgütleyebilirsek, şiddetin her türlüsüne her yerde, her şeye rağmen karşı çıkabilirsek, ‘şiddetsiz iletişim’i gerçekleştirebilirsek, kadınların dayanışmasını siyasette de mümkün kılabilirsek, kadın cinayetlerinin, istismarların, her türlü şiddetin önüne geçmemiz mümkün. Yeter ki susmayalım, itiraz etmekten, yanlışa yanlış demekten ve tüm kadınlar için hayal ettiğimiz dünyayı kurma sorumluğumuzdan vazgeçmeyelim ve ‘kadın’ olmanın zorlukları aşmak anlamına geldiğini unutmayalım… Emekleriyle var olan, var eden, görünmez kılınsa dahi buradayım diyen tüm kadınlara selam olsun…