Bir laboratuvardaki kobaylarız sanki.

Siyasi gücün, gerçeği ne kadar baskılayabileceğini ölçüyorlar üzerimizde.

Bir diktatörlüğün doğruları zihinlerimizden silip yalanı beynimize yerleştirebileceğine inanıyorlar.

Bıkmadan usanmadan binlerce kez deniyorlar.

Cevaplamaya yetişemeyeceğin kadar çok yalan, vicdanının acısına yetişemediği haksızlıklar içinde boğuyorlar.

Hakikate aç bırakıp her gün adalet duygumuza, yüreğimize neşteri saplıyorlar.

Biat etmesek bile yalanlarına alışmamızı, iktidar gücüyle çizdikleri sınırlar içinde düşünebilecek çaresizliğe hapsolmamızı hedefliyorlar.

O yavaş yavaş ısıtılmış tenceredeki kurbağa biziz.

Birden içine atılsaydık sıçrayacağımız kaynar suyun içinde yanıyoruz.

Şaşırma kabiliyetini yitirmeyi zeka zannedenler, fokurdayan suyun içinde sırt üstü yüzerken hayat dersi veriyor. Derileri etlerinden koparken buna alışmayanlara işkenceyi sıradanlaştırıyorlar. Oysa baskının dayanaklarından biri ‘hayreti yok etmek.’

Diktatörlüğün biat mıknatısı tüm menfaatçileri, kötü karakterleri çekiyor çeperine.

Ne roman ne de film.

Gerçek bir distopyanın labirentlerindeki karakteriz.

Hepimiz 1984 romanındaki Winston Smith ile işkence tezgâhındayız.

Ne ‘mavi-kırmızı hap’ tercihimiz var ne de ‘V’ gibi süper kahramanımız.

Ve şimdi, yine yeniden bir test…

Kağıdın tutuştuğu ‘451 Fahrenheit’ sıcaklığındaki aleviyle geliyor gerçek distopyanın kötü adamları.

★★★

CHP’nin hazırladığı ‘21 Soruda FETÖ’nün Siyasi Ayağı’ kitapçığı, mahkeme kararıyla yakılıyor.

İktidarın sopası haline dönüşmüş yargının bu kararı; bir dönüm noktasıdır.

Bir kitap yasaklanırken ana muhalefet partisinin faaliyeti de yasaklanıyor.

Hatırla…

O zaman Başbakan olan Erdoğan, Fethullahçıların devletteki örgütlenmesini anlatan Ahmet Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ kitabının yasaklanmasını nasıl savunmuştu. Avrupa Konseyi’ndeki toplantıda kitabı bombaya benzetmişti.

Şimdi;

Gerçek bombalarla 251 insanın katledildiği yolların nasıl döşendiğini unutturmak için kitap yasaklanıyor.

Bize düşen; Fahrenheit 451 romanındaki kitap ezberleyen bir direnişçi gibi geçmişi unutturmamak.

Bunun için hatırla;

Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Fethullahçıların tehdit olduğuna dair raporları hasıraltı etmekle övünmüşlerdi. 2016’da darbe yapacak generallerin önünü açmışlardı.

2010 Anayasa Referandumu’ndan sonra balkon konuşmasında okyanus ötesine selam gönderen kimdi, unutma.

Hatırla…

O referandumdan sonra yargıyı tamamen Fethullahçılara teslim etmişlerdi

Hatırla…

Binali Yıldırım, Bülent Arınç, Melih Gökçek, Bekir Bozdağ ve daha nicesi Meclis kürsülerinde, Türkçe Olimpiyatları’nda Fethullah Gülen’e övgüler düzmek için yarışıyordu.

FETÖ’nün hatıra parasını basmışlardı.

AKP’li vekiller Pensilvanya’ya toplu geziler düzenliyordu.

AKP, Fethullahçılara milletvekilliği dağıtıyordu.

Hatırla…

Kumpas davalarda yıllarca masumlar betonlara gömüldü. İftiraların yüküyle insanlar öldürülürken bu davaların savcılığını üstlenen siyasiler “Devlet bağırsaklarını temizliyor” diyordu.

Hatırla…

ÖSYM’de soruların çalındığı, KPSS’de şifreler olduğu ortalığa saçılırken AKP’liler yalanlıyordu.

Sakın unutma;

17-25 Aralık operasyonlarıyla suç ortaklarından biri diğerinin yolsuzluğunu ortalığa saçtı. Pensilvanya’ya sulh mektupları göndermişlerdi.

Aklından çıkarma;

81 ilin 74’üne Fethullahçı emniyet müdürü atayan onlardı.

Emniyet teşkilatından FETÖ’cü diye ihraç edilen 33 bin personelin atamasında onların imzası vardı.

Bakanlık kadrolarını, tüm bürokrasiyi, Fethullahçılarla doldurmuşlardı.

FETÖ ile gerçekten mücadele edemezlerdi çünkü suçun faili kendileriydi.

Rabbim de milletim de bizi affetsin’, ‘Ne istediler de vermedik’ noktasından kendilerinden başka herkesi FETÖ’cülükle suçlama cüretine geldiler.

Fethullahçılarla yıllarca mücadele eden gazetecileri, FETÖ sanığı savcıların hazırladığı iddianamelerle hapsettiler.

Hayatını kaybeden 251 insanı siyasi hesaplarına malzeme, FETÖ ithamlarını her kapıyı açan maymuncuk haline getirdiler.

★★★

Ve şimdi laboratuarda deney sürüyor.

Herkesin yalan söylediğini bilmesine karşın yalana devam edebilecek tıynette bir siyasi hareket sınırları zorluyor.

Millet İttifakı’nı parçalamak için ‘FETÖ’cü suçlamalarıyla yeniden sahnedeler.

Devleti Fethullahçılara teslim edenler, tek bürokrat atama yetkisi olmayan muhalefeti suçluyor.

Fethullah Gülen’e övgü videoları arşivleri dolduran yandaşlar, TV ekranlarında herkesi FETÖ’cü ilan ediyor.

Babası Ankara’yı parsel parsel Fethullahçılara verenin şaibeli kanalında Zekeriya Öz’ün heykeltıraşı başköşede.

FETÖ borsaları para basıyor.

Zaman gazetesinin eski sahibi Fettah Tamince, Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi binasını inşa ediyor.

Bülent Arınç Saray’da, beraat ettirilen damadı piyasada dolaşıyorken geçmişte Fethullahçıların kumpasıyla aylarca hapsedilen Müyesser Yıldız, Sincan Cezaevi’nde tutuklu.

Geçmişi unutturabileceklerini zannedenler kitapları yakmaya çalışırken herkes biliyor. Siyasi güçleri tükenirken bu işkence dolu deney sona yaklaşıyor.

Geriye sadece gerçekler kalacak.

Sakın unutma.