Ah şu siyaset… Sen nelere kadirsin… Her seçim ve kongre dönemi siyasi çürümeyi ve yozlaşmayı daha da ayan beyan gösteriyor. Halk; siyaseti, toplumsal huzur, eşitlik, özgürlük, gelir dağılımda adalet, hukukun evrensel değerlerine bağlı bir sosyal devlet ve barışı sağlayacak bir umut olarak algılıyor. Kültürel, sanatsal, çalışma yaşamı, sağlık ve eğitim gibi insanların tüm yaşam alanlarındaki […]

Ah şu siyaset… Sen nelere kadirsin…

Her seçim ve kongre dönemi siyasi çürümeyi ve yozlaşmayı daha da ayan beyan gösteriyor.

Halk; siyaseti, toplumsal huzur, eşitlik, özgürlük, gelir dağılımda adalet, hukukun evrensel değerlerine bağlı bir sosyal devlet ve barışı sağlayacak bir umut olarak algılıyor.

Kültürel, sanatsal, çalışma yaşamı, sağlık ve eğitim gibi insanların tüm yaşam alanlarındaki sorunları giderecek umut olarak görüyor.

Ama halktan firar edip, sırça köşkelerde kurumsallaşmış neo liberal siyaset ve onun yarattığı siyasetçi türü böyle bakmıyor.

Onlara göre siyaset “sonuç alma sanatıdır.” Sonuç ile kast edilen ise “iktidar”! Tabii ki halkın değil, kişilerin iktidarı!

“Bilinçli” bir grup elitin, “bilinçsiz” halk çoğunluğu adına söz, yetki ve kararı ellerinde toplama hedefi olarak görülür.

“Sonuç almak” için her yol mübah sayılır.

Siyaseti ve siyasetçiyi iyi pazarlama sanatı olarak tanımlarlar.

İşportacılık yani! İşportacı politikacı, siyaseti ticari bir faaliyet gibi görür. Politikacının kendini allayıp pullayıp pazarlamasıdır. Sadece halka değil, güçlü olana da pazarlayabilme sanatı!

Bu siyaset tarzı, hakikatleri dile getirenleri ve eleştirel düşünceyi sevmez. Aksine elindeki cehalet ve gericilik tırpanıyla budamayı tercih eder.

Bu nedenle siyasal yozlaşma ve çürüme, toplumsal alandaki ilişkilere nüfuz ederek, daha da tehlikeli hale gelmiştir.

Peki Nedir Siyaset?

Dilsizleştirilmiş ve körleştirilmiş halkı “ikna” için uydurulmuş, dillilerin yalanlar kataloğu mu?

Yoksa koltukları ve statüleri koruma uğruna başvurulmuş bin bir suratlı düzenbazlık stratejisi mi?

Halkın hiçleştirildiği ve onun adına sözü, yetkiyi ve karar alma yetkisini tekeline alan elitlerin siyasi düzenbazlığı mı?

İktidarı korumak için vazgeçilmiş düşünsel değerler, ilkeler, ütopya ve ideolojilerin adı mı?

Nedir Siyaset?

Hakikatlerin tüm çıplaklığına rağmen, pervasız yalanlara mı sığınmak?

Haksızlık karşısında hakikatleri dile getiren sözü ve demokratik direnme hakkını toplumsal ve siyasal kültürden yok etmek midir siyaset?

Siyasal itiraz kültürünün canına ot tıkayıp, siyasal itaat ve dinsel biatın yolunu açmak mıdır? Siyasete fikri ve fiziki katılım hakkı yerine, iktidarların etrafında oluşan menfaat ve çıkar şebekeliğine katılım teşviki mi?

Nedir Siyasetçi?

“Önce halk” hamaseti, sloganları, googledan toplama aforizmalar ile üretilmiş kocaman bir yalan mı?

Aday gösterilmediği zaman, partisine, siyasal düşüncesine sırtını çevirip, dün küfür ettiği partilerde aday olmanın tükenmiş zavallılığı mı?

Hakikatlerle yüzleşmekten, eleştirilerden ve farklı düşüncelerden korkmak mı? Korktukça ötekileştiren, kutuplaştıran dile sığınıp suçlamak mı. Ötekileştirdiklerini dışlamak ve suçladıklarını mahkum ettirmek midir?

Kişisel amacına ulaşmak için insanları, her türlü aracı, dini, milliyeti kullanmanın meşru ve mübah sayan istismar ve yozlaşmamı dır?

Kimdir siyasetçi?

Siyaseti, ticari yatırım aracı olarak görerek, kişisel amaçlara ulaşmak için yozlaştırmak mı ?

Makamları rant, şan, şöhret, statü, sosyal güvence sağlama yeri olarak görmek midir siyasetçi?

Nedir siyasetçi ?

En basit bir toplantı ve dernek yönetmekten aciz, entellektüel cari açığı krizde, liyakatsiz ve emir kulu kişilere, devlet ve toplum yönetiminin yolunu açmak mı?

Unutulmamalı ki; siyasi yozlaşma ve çürüme, toplumsal kutuplaştırmayı ırkçılık, mezhepçilik ve bölgecilik üzerinden üreterek, onarılması zor büyük toplumsal tahribatlara yol açar. Sosyal parçalanma ve çözülme tehlikelerini artırır.

Çare ise, siyaseti toplumsallaştırmak, toplumu siyasallaştırarak, halkın kendi haklarına sahip çıkmasına yol veren politikaları üretmek ve desteklemektir.