1 Kasım 2015’de yapılan seçimlerde AKP %49,5 oy aldı. Hiç kimsenin beklemediği bu sonuç moralleri çok bozdu. Günlerce televizyon açılmadı. Gazete okunmadı. Sosyal medyaya girilmedi. Hatta memlekete küsüp terk etme kararı alanlar oldu.

İnsanlar şöyle düşündü: “Boğazına kadar yolsuzluğa batmış, savaş suçlarına bulaşmış, ekonomiyi çökertmiş, dünyada yalnız kalmış bir Hükümet nasıl olur da % 49,5 oy alır! Bu durumda %49,5 oy almış bir hükümeti yenmek mümkün değil! O zaman batsın bu dünya çeker giderim memleketten!”

Durum bu kadar umutsuz mu? Bence değil. AKP tarihinin en güçsüz döneminde. AKP siyasi bir kadavra durumunda.

Bu durumu anlamak için filmi başa saralım. 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidarı kaybettiler. Üstelik dini siyasete alet etmelerine ve hukuk tanımadan devletin bütün imkânlarını kullanmalarına rağmen % 40 alabildiler.

Ancak 7 Haziran gecesi MHP’nin HDP’yi yok saymasıyla moral buldular. TBMM Başkanı’nı kaparak umutlandılar. Hemen yeni bir plan yaptılar. Sahte koalisyon görüşmeleri yaparken planlarını uyguladılar.

İlk hedef “Seni Başkan Yaptırmayacağız” diye yola çıkan ve beklenmedik başarı gösteren HDP oldu. Aldatma süreci buzdolabına kaldırıldı. Stratejik ortakları IŞİD’i hedef gösterip PKK’ya daldılar. Demirtaş’tan çok rahatsız olan PKK, tam AKP’nin istediği gibi savaşa savaşla karşılık verdi, dağdan şehirlere indi, özerklik ilan etti. Çatışmalarda yüzlerce can kaybı oldu.

Şehit cenazelerinde gösterilen tepkiler bastırıldı. Doğu ve Güneydoğu abluka altına alındı. Sokağa çıkma yasaklandı. Çıkan infaz edildi. Bütün bölge yarı açık cezaevine döndürüldü. Batıda yaşayan Kürtler Osmanlı Ocakları merkezli saldırılarla korkutuldu.

Hükümetin gözü önünde Ankara’da gerçekleşen bombalı saldırı sonrası 103 can verdik. Biz acılarımızı sarmaya çalışırken, Davutoğlu “oylarımız artıyor” diyerek büyük planı ağzından kaçırdı.

Siyasi varlığını HDP/PKK düşmanlığına indirgeyen MHP “Hani düne kadar ihanet sürecinde ortaktınız” diye bağırarak AKP’nin oylarını çalmasına engel olmaya çalıştı ama işe yaramadı. Milliyetçi Hayır Partisi diye adı çıkan MHP iyice eridi.

Müstakbel koalisyonun ortağı CHP, seçim süreci boyunca AKP’ye karşı tavrını yumuşattı. AKP’nin tek ve gerçek muhalifi CHP’nin muhalefetini yumuşatması MHP ve HDP’nin işini daha da zorlaştırdı. Çünkü CHP ağacı salladıkça meyvelerin çoğu MHP’nin, kalanı da HDP’nin kucağına düşüyordu.

CHP’nin koalisyon beklentisiyle vaat/proje odaklı yürüttüğü olumlu muhalefet AKP’yi meşrulaştırdı.

Bu arada dolar 3 TL’yi geçti. Finansman sıkıntısı başladı. Ekonomide alarm zilleri çalmaya başladı. Muhalif gazeteciler dövüldü. Gazete binaları basıldı. Televizyon ve gazetelere el konuldu.

AKP özetle seçmene “ya bize katlanırsınız, ya da canınızdan ya da malınızdan olursunuz” dedi. Valiler, kaymakamlar, savcılar AKP’ye oy toplamak için sahaya indi. Muhtarlar bir elinde havuç, bir elinde sopa olan tarafsız! Cumhurbaşkanı tarafından Ankara’da uyarıldı. Bu koşullar altında yapılan seçimlerde AKP oyların %49’unu gasp etti.

Bu durumu en iyi 7 Haziran’da AKP’ye oy vermeyen ama 1 Kasım’da AKP’ye oy veren muhafazakâr bir taksici anlattı. “Abi biz memnuniyetten değil mecburiyetten oy verdik!”

Şimdi bundan sonra olabileceklere bakalım; Üretmeyen, aşırı borçlu, yolsuzluklarla sakatlanmış bir ekonomi var. Kayıtdışı sokulan kara/gri para, daha fazla ekonomiyi taşımayacak gibi görünüyor. Tarihin en şiddetli ve en derin ekonomik krizi yaklaşıyor. Toplumsal kutuplaşma hâd safhada. İnsanlar PKK veya IŞİD tehdidi dolayısıyla sokağa çıkmaya korkuyor. Suriye üzerinden bir savaşın eşiğindeyiz. Davutoğlu ve Erdoğan gasp ettikleri %49’u bölüşemiyor. Özetle karşımızda siyasi bir kadavra var.

Bu kadavra 2073 planları yapıyor ama 2019’u görmesi zor görünüyor. Şimdi bu kadavrayı ait olduğu mezara gömecek siyasi kadro aranıyor. İşin bu kısmıyla ilgili tartışmaları önümüzdeki haftalara bırakalım.