Geçtiğimiz cumartesi akşamı 6 muhalefet partisinin lideri bir masa etrafında buluştu. Bu buluşma, uzun bir mutfak çalışmasının neticesi, parti heyetleri arasında nicedir devam eden görüşmelerin belirli bir “olgunluğa” geldiğinin göstergesi. Buluşma sonrasında yapılan kısa açıklamada, 6 partinin detayları belirlenmiş bir hükümet sistemi modeli üzerinde anlaştığı ve bunu ay sonunda kamuoyuna açıklayacakları kayıt altına alınmış oldu. Ayrıca liderler, nasıl bir geçiş süreci öngördüklerini de netleştirip seçmenle paylaşacaklarını taahhüt ettiler.

Liderlerin yan yana fotoğrafı, bizzat muhalefet sözcüleri tarafından “tarihi buluşma”, “dönüm noktası” gibi sıfatlarla duyuruldu. Diğer yandan bu masanın “bayat bir restorasyon” masası olduğu, kendisine atfedilen değeri asla taşımadığı eleştirileri de kimi muhalif öznelerce dile getirildi. Ancak bu iki zıt yorumla mesafelenerek, somut durumun bir başka tahlilini yapmak pekâlâ mümkün. Zira bardak ne o kadar dolu, ne de tamamen boş.

Önce bardağın dolu tarafına bakalım. 6 partinin, iktidarın tüm sabotajlarına rağmen, birlikte çalışıp demokratik dönüşüm iddiası olan bir taslak üzerinde mutabık olması küçümsenecek bir iş değil. Farklı siyasal geleneklerden gelen bu partiler, asgari bir program etrafında birleşilebileceğini göstererek önemli bir adım attı. En azından sistem düzeyinde seçmene ne vadedileceği şekillendi. Bu durum, iktidar kanadının “daha ne istediklerini bile bilmiyorlar” propagandasını büyük ölçüde etkisizleştirme potansiyeline sahip. Üstelik masada temsil edilen partilerin örgütlerinde belirli bir özgüven ve heyecanın ortaya çıkması da kuvvetle muhtemel.

BARDAĞIN BOŞ TARAFI

Bunları söylemekle yetinip 6 partinin övgüsünü toplayacak çok sayıda kanaat önderi çıkacak; ancak bir de bardağın boş tarafı var. O “boş” kısmı konuşmazsak politik sorumluluğumuzu yerine getiremeyiz. Bir defa bu “masa”, sistem değişikliği vaadi ile toplumsal talepler arasındaki ilişkiyi kurabilmiş bir masa değil. Hâlbuki geniş halk kesimlerinin yaşadığı ekonomik, politik ve toplumsal sorunlar, halkın yine izleyici koltuğuna sıkıştırıldığı bir sistemsel restorasyonla giderilemez. Masadaki liderler, seçim sandığı haricinde kitlelere siyasal katılım kanallarını açmanın yollarını aramıyor, tüm enerjilerini ittifak içi konsolidasyona harcıyor. Siyasal değişim ile örgütlü-örgütsüz toplumsal taban arasında organik bir bağ oluşturma hedefleri olmadığından “mutabakat” da liderler arası mutabakata hapsedilip derinleşme-toplumsallaşma şansını yitiriyor.

Bardağın boş tarafında bir de hesap hatası var. CHP dışında masadaki tüm partiler, kendilerini dev aynasında görüyor. Örneğin İYİ Partililer sık sık CHP’ye “elense çekiyor”; kâh belediyelerde yeteri kadar sözleri geçmediğini söylüyor kâh Kılıçdaroğlu’nun Kürt meselesine göz kırpan açıklamalarını eleştiriyorlar. HDP çıkışlarıyla “en milliyetçi biziz”i kanıtlamak isterken, dolaylı yoldan iktidar propagandasının değirmenine su taşıyorlar. Deva-Gelecek-Saadet, “endişeli muhafazakâr miti”ni CHP’ye dayatıyor. Güç ilişkilerinden kopuk, sürekli gönlünün hoş edilmesini bekleyen bir muhafazakâr seçmen hikâyesi anlatıyorlar. Bu hikâyeye piyasacı bir “büyüme” sosu ekliyorlar. Deva Partisi kendini AKP’nin kentli tabanının “doğal temsilcisi”; Gelecek Partisi muhafazakâr alimlerin, kanaat önderlerin “anavatanı” zannediyor. “Ben olmazsam iktidarı mağlup edemezsiniz” mesajı, o “masanın” üstünde kapalı zarfın içerisinde duruyor.

BU MASADAN NE ÇIKAR?

Sağ bagajın bu kadar ağır olduğu, laiklik-kamuculuk-anti emperyalizm gibi temel prensiplerinin adının dahi geçmediği bir masadan “dört dörtlük” bir demokratikleşme projesi çıkması olası değil. Bunu CHP kadrolarının bir kısmı, dillendirmeyi uygun bulmasa da biliyor. Bu gerçeği açıktan ifade eden sosyalistlerin de zaten masada yer almak gibi amacı yok.

Hakları için sokaklarda mücadele eden; elektrik ve doğalgaz zamlarını protesto eden ya da sendikalı olduğu veya zam istediği için işinden atılan, barınamayan, geçinemeyen milyonlarca insanın gözünün yalnızca “masada” olduğunu zannetmek, pek ayakları yere basan bir politik çıkarım olmasa gerek. Halk, muhalif siyasi öznelerden “yanmaz yapışmaz” görünümlü bir mutabakattan fazlasını bekliyor. Toplumsal muhalefetin halkla buluşmada Meclis muhalefetinin çok ötesine geçtiği bugünlerde, ya kurumsal siyaset kendisini gözden geçirecek ya da iktidar ile birlikte fatura ödemeye razı olacak.