Hayatlarını roman olarak görenler var, haklı olabilirler, ama tek bir roman türü olamayacağı gibi tek tip roman kahramanı da yok. Hangi tür romanın kahramanısınız acaba? Kiminle konuşsam, “benim hayatım roman” diyerek başlıyor söze ve kendi hayatını anlatmaya başlıyor. Rus edebiyat eleştirmeni ve kuramcısı Mihail Bahtin’in roman sınıflandırmasına bir bakalım (Söylem Türleri, Metis). Bahtin, roman türlerini […]

Siz, roman kahramanları!

Hayatlarını roman olarak görenler var, haklı olabilirler, ama tek bir roman türü olamayacağı gibi tek tip roman kahramanı da yok. Hangi tür romanın kahramanısınız acaba? Kiminle konuşsam, “benim hayatım roman” diyerek başlıyor söze ve kendi hayatını anlatmaya başlıyor. Rus edebiyat eleştirmeni ve kuramcısı Mihail Bahtin’in roman sınıflandırmasına bir bakalım (Söylem Türleri, Metis). Bahtin, roman türlerini başkahraman imgesinin kuruluşuna göre dört alt kategoriye ayırıyor: Yolculuk romanı, sınanma romanı, yaşamöyküsel roman ve oluş romanı. Ve her roman türünün kendine özgü kahramanı var.

Sürekli hareket ediyor, çok farklı mekânların içinden geçiyor ve değişmeden kalmayı becerebiliyorsanız, yolculuk romanı kahramanı olabilirsiniz. Bahtin’e göre bu tür romanlarda kahramanın hiçbir ayırt edici özelliği yoktur, mekânda hareket eden salt bir nokta. Anlatıda kahramanın hareketi, dünyanın mekânsal çeşitliliğinin sergilenmesine yarıyor sadece. Toplumsal çeşitlilik, içinden geçtiği mekânlara yansıtılmıştır ve statiktir. Dünya, farklılık ve zıtlıkların mekânsal dizilişi, yaşam ise zıt koşulların birbiriyle yer değiştirmesi. Başarı ile başarısızlık, mutluluk ile mutsuzluk, zafer ile yenilgi arasında savrulursunuz, ama boyutsuz bir nokta olma özelliğinizi korumuşsunuz. Sizin için zamanın hiç önemi yok. Tarihsel zamanın yokluğundan dolayı bir yazar olarak, sosyokültürel olgular arasındaki ilişkilere, içsel bağlantılara dair bir içgörünüz olamaz, farklılıkları ve benzerlikleri vurgulamakla yetinirsiniz. Bu yüzden yabancı toplumsallıkları ve yaşam biçimlerini egzotik olarak algılarsınız. Yeryüzü, statik dekorlardan oluşmuş farklı sahnelemelerdir, dekor değişir, ama siz değişmediğinize göre paket turlarla seyahat eden bir turistsiniz. Korunaklı kılıfınızın içinden izliyorsunuz dünyayı, ne dünya size dokunur ne de dünya size. Büyük başarı!

Sınanma romanında ise yeryüzüne sınanmak için gelmişsiniz. Yeryüzü inandığınız, savunduğunuz değerleri erozyona uğratmak, sizi baştan çıkarmak için elinden geleni yapar ama siz baştan çıkmaz, idealleriniz uğruna ölmeyi göze alır, ama asla yeryüzüne yenilmezsiniz. Ve değişmeden kalırsınız. Bağlılık, cesaret, erdem, asalet, inanç, sınanacak özellikler. Romanın başında kahraman neyse, sonunda da odur, onca serüvenden değişmeden çıkmayı başarmıştır. Kahramanın sabitliği, dış dünyaya da yansıtılır; dış dünya yine tarihsellikten yoksundur. Kahraman ile dünya arasında gerçek bir etkileşimden söz edilemez. Dünyanın kahramanı etkileyecek gücü yoktur, sadece sınar onu. Kahraman da dünyayı etkileyemez; sınavlardan geçip düşmanlarını ortadan kaldırırken dünyanın toplumsal yüzü değişmeden kalmıştır. Dünya sizin değişmez inançlarınız için bir sınav yeridir sadece. Ve sınavlardan nasıl da başarıyla geçtiğinizi anlatırsınız. Büyük başarı!

Yaşamöyküsel romanda başarı/başarısızlık, çalışmalar ve işler, itirafnameler, krizler ve yeniden doğmalar vardır. Kahramanın nitelikleri, romanın en başında verilmiştir. Romanın akışı içinde kişi kendisi olarak kalır. Olaylar kişiyi değil, kişinin yazgısını şekillendirir. Yaşam öykünüzün roman olduğu düşünüyorsanız, kendinizi merkeze koymuş ve dünyayı salt bir dekor olarak kullanmışsınız demek ki. Dünya sizin etrafınızda dönüyor.

Oluş romanında ise zaman insanın özüne katılır ve olay örgüsüyle birlikte roman kahramanı da değişir. Kahraman yeryüzüne tutunmak için bağlantılar icat ettikçe yeryüzünün tarihine katılır; etkilenmiş ve etkilemiştir. Ve hayatını anlatırken olup bitmişliği bildiren “dır” larla bitirmez cümlelerini, açık bırakır. Hayatı açık yapıttır, yeryüzüne, ilişkilere. Deleuze’ün dediği gibi, “Yazmak, …bir süreçtir, yaşanabilir ile yaşanmışı boydan boya kateden bir yaşam geçişidir, … oluştan ayrılmaz.” Yaşam, birlikte yazdığımız ve yazdıkça kendimizi icat ettiğimiz bitimsiz bir roman. Kahraman anlatırken “ve”lerle bitiştirir başına gelenleri ve başına geleceklere ise hazırdır, yeryüzünün devinimlerine ve devrimlerine. Bırakınız, sözcüklerinizin arasına yeryüzü girsin!