Size şiir bile yakışmaz

> ÖNDER GÖKSAL @ondergoksal

“Evet sırasıdır, ölümden konuşacaktık.”
Yürüdüğünüz topraklar aynı zamanda şairler mezarlığıdır, sürgün şairler vatanıdır, kül olmuş mısralar yığınağıdır, asılmış kafiyelerdir. 2 Temmuz 1993 Madımak katliamı onca canın yanında üç şairin de son durağı: Uğur Kaynar, Metin Altıok, Behçet Aysan.

Yerleşik bir yabancı
Şair 3 Temmuz 93 günü bir konuşma yapacaktı doğduğu yerde, Zara’da. Konuşmasının notlarını hazırlamış askılı deri çantasının içine bile koymuştu. Zaralılara Zara’yı anlatacaktı. Çocukluğunu anlatacaktı. ‘Kendi peşine düşmüş gönüllü bir Zara dışı sürgünüm.’ demeyi planlıyordu kendisi için.
Yerleşik bir yabancı olarak yaşadığından bahsedecekti, ister Zara’da ister Ankara’da yaşayayım hep yerleşik bir yabancı olarak tanıtacaktı kendisini hemşerilerine. Ve güldürecekti hemşerilerini anılarından dem vurarak: Buraların delisi meşhurmuş, polisi ve çarığı meşhurmuş sizden ayrıyken bunları öğrendim diyecekti… ‘Anlayacağınız size şiir bile yakışmaz.’ cümlesiyle sözü tebessüme bırakacaktı; ama dayanamayıp askılı deri çantasından çıkaracağı henüz yayınlanmamış şiirlerinden iki tane patlatacaktı. Olmadı.
Uğur Kaynar Zara’ya kavuşamadan bir önceki durakta yobaz dumanlara boğuldu. Yine kendi peşine düşmüştü şair… Nasıl olduysa yanan otelin enkazından o meşhur askılı çantası sapasağlam çıktı, o çantanın içinden de peçeteye yazılmış bir şiir:

“öldüğümde
doğduğum yere gidiyorum
yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği
işte böyle yeniyorum.”

Yandığımın resmidir
Hep hasret ile geçen bir ömürdür şairinki. Zorlukla geçen bir ilk gençlikten sonra Bingöl Lisesi’nde Felsefe öğretmenliğine tutunmuştu hayatı. Bolca şiir. Kendi deyimiyle hiçbir zaman Bingöl’deki kadar şair hissetmemiştir kendisini Metin ALTIOK. Ve hasret… kızı Zeynep’e duyulan amansız hasret. Sonra mektuplar… Zeynep’e mektuplar… Eşine mektuplar… Mektuplara gizlenmiş derin cümleler:

Bingöl iyice karıştı, hepimiz dehşetli huzursuzuz.”
(…)
“Bingöl’e gelir gelmez aldım kötü haberi; Şakir Elçi’yi kent alanında beş kurşunla vurmuşlar, şiir düşkünü güzelim Kürt Şakir kardeş öldürülmüş.”
(…)
“Bugün iki mektubun ve telgrafın birden geldi. Doğum günü armağanı oldu benim için.”
(…)
“Hep babanın var olduğunu bilerek yaşa.”


Bingöl’ün hasret yüklü günleri son bulur; önce Karaman’da kısa bir öğretmenlikten sonra geçirdiği hastalıktan dolayı malulen emekli olur ve Ankara’ya; edebiyat ile dolu günlere kavuşur. Şiir kitapları, söyleşiler, paneller peşi sıra gelir.
Şair bir gece hiç yapmadığı bir şey yapar. O güne kadar çıkmış kitaplarını imzalar ve eşine bırakır. Çıkarken de masanın üzerine kendisini çizdiği bir resim koyar sonra da eşine dönüp ‘Yandığımın resmidir.’ der. Ertesi gün de yanmaya Sivas’a gider. Onun yazdığı son ölüm şiiri otelde aynı kaderi paylaştığı arkadaşlarından biraz daha uzun olur. 2 Temmuz’da başlayan bu şiir 9 Temmuz’da Ankara’da son bulur:

“Sonunda kendime bir top yangın edindim,
Soluğumla besledim dudağımın ucunda.
Ömrümün külüydü savrulan hep ardımda,
Örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri
Yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla.” /Metin Altıok-Sis
(…)
Biz buralarda çocuklarımıza hala yeni ölümler miras bırakıyoruz. Alabildiğine acı ve kan bırakıyoruz… Aşklarımız ise ölü şairlerden kalan şiirlere iliştirilmiş kısacık yol üstü molaları.

“Yok başka bir cehennem
yaşıyorsun işte.” /Behçet Aysan-Sesler ve Küller