Smirne 1985… Giancarlo Marini’nin İzmir notları

Çeviri: Efe Yelbuğa- 35Punto

Haziran 1985, Kenan Evren darbesinin izleri yeni yeni siliniyor. Hem Türkiye’de, hem İzmir’de ANAP’ın iktidar olduğu yıllar… İtalyan La Stampa gazetesi muhabiri Giancarlo Marini iki haftalığına İstanbul ve İzmir hakkında bir haber yapmaya geliyor.

Marini, Cumhuriyet ile birlikte adeta küllerinden doğan şehri dışarıdan bakarak nasıl yorumluyor, gözlemleri neler? Aşağıdaki metin, İzmir ile ilgili arşiv taraması yaparken bulduğumuz otuz yedi yıllık bir gezi yazısının Türkçe çevirisidir. Alışılagelmişin dışında bir dil ve yorumların yanı sıra günümüzde de sıkça tartışmalara konu olan çarpık kentleşme hakkında ilginç anekdotlar sizleri bekliyor.

LEVANTEN KOKULU İZMİR

…İzmir’e vardığınızda İstanbul’dan bambaşka bir şehirle karşılaşıyorsunuz. Şehrin yakın tarihinde başına gelen en talihsiz olay; Kurtuluş Savaşı kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün, 9 Eylül 1922’de şehre girmeye hazırlanırken çıkan yangın ve bu yangınla şehrin önemli bir bölümünün kül olması oldu.

Binlerce yıllık tarihi boyunca birçok kez yağma ve depremle harap olmuş “Neşeli İzmir’in” eşsiz, ahşap evleri, bu yangında onları yutan dev alevlerin arasında bir hafta içinde can verdi.

Bugün külleri üzerinden yeniden doğan İzmir, Türkiye’nin en modern şehirlerinden biri olma yolunda ilerliyor. Kent, vızır vızır çalışan bir ticaret limanının yanı sıra, kısa zamanda Ortadoğu’nun en önemli etkinliği haline gelen uluslararası bir fuara da ev sahipliği yapıyor. Tarım ürünleri; özellikle de pamuk ve tütün ticareti ile zenginleşen, istikrarlı ve barışçıl burjuva sınıfı; kentin ekonomik kalkınmasının da temellerini atıyor.

Ne yazık ki şehir merkezinde betonarme, yüksek binalarla çevrili, düzenli ve geniş caddelerin arasında Efsanevi Amazon kraliçesi Smyrna tarafından kurulduğu rivayet edilen ve zamanla güçlenen antik kentin atmosferini hissetmek neredeyse imkânsız. Yangın İzmir’de tarihin neredeyse tüm izlerini silmiş. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Rodos Şövalyeleri’ne, Büyük İskender’den Marcus Aurelius’a; körfezi çevreleyen her tepede hüküm sürmüş önemli medeniyetlerin ve tarihi şahsiyetin izleri artık belli belirsiz bir siluet, bir hayalet gibi şehirde geziniyor.

Eski Agora’nın birkaç kalıntısı, arkeoloji müzesindeki birkaç çini, kent merkezindeki 16. Yüzyıl camileri ve tabi ki tüm şehre hâkim Kadifekale… İşte bunların yardımıyla gözlerinizle göremeyeceğiniz eşsiz tarih mozaiğini ancak hayal gücünüzle yeniden diriltmeniz mümkün oluyor bu bahtsız şehirde.

Kadifekale, Büyük İskender’in bir generali tarafından Pagos Dağı’nda inşa edilmiştir; birbirini takip eden hükümdarlar tarafından büyütülmüş, güçlendirilmiş ve yıllar içinde çeşitli askeri mimarinin işaretlerini taşıyan müstahkem bir kale konumuna getirilmiş. Yangının arkasında bıraktığı acılar bir yana oteller, restoranlar, gece kulüplerinden oluşan modern, çekici yapısıyla İzmir; Ege kıyılarını tanımak için ideal bir başlangıç noktasına dönüşüyor. Zamana meydan okumak ve bu coğrafyanın ihtişamını hissetmek için, şehri bir bilezik edasıyla çevreleyen, Yunan ve Roma uygarlıklarının diğer önemli şehirleri olan Didim, Bergama, Milet, Priene, Efes antik kentlerini de gezinize kolayca ekleme imkânınız İzmir’in cazibesini artıran başka bir unsur. Özellikle de Efes! Üç yıl Efes’te yaşamış Aziz Paul: “Var mı Efes’ten büyüğü? Var mı buradan güzeli?” diye anlatmış burasının güzelliğini… Efes, Helen egemenliği sırasında her zaman önemli bir merkezdi. Filozof Eracilate, ressam Parrasio, jinekoloji üzerine tarihte ilk çalışmayı yapmış doktor Sorano bu kentte dünyaya gelmiş sayısız tarihi figürden sadece birkaçı. Gün batıp, turistler ve fotoğraf makinaları şehrin mermer sokaklarını boşalttığında Efes’in tüm ihtişamı gözler önüne seriliyor. Geçmişte buradan gelip geçen, burada yaşayan insanların seslerini duyuyorsunuz adeta buradan ayrılırken. “Tekrar gelin, yine gelin” diyorlar arkanızdan. (06/06/1985 - Giancarlo Marini)