Bir Galatsaraylı olarak son bir ayda çektiğimi anlatmaya gerek yok sanırım. Rakiplerden gelen tüm yorumları çaresiz sineye çekip ömüzdeki maçlara bakıyoruz. Sezon başından beri Galatasaray'ın halini konuşuyoruz. Bitmeyen bir kaos hem yönetimde hem futbolcularda dolayısıyla da taraftarlar arasında devam ediyor. Avrupa'da durum gittikçe kötüye giderken prandelli'nin yaptığı "Önceliğimiz lig" açıklamasının ardından Başakşehir hezimeti "acaba hoca hangi ligden bahsediyor?" dedirtti. Sonrasında korkulan Kasımpaşa maçından son dakika kurtarmak da yüreğimizi ağzımıza getirdi. Duygun Yarsuvat'ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra Prandelli'nin değiştiği ve artık katı bir hoca olduğu söylendi. Yatış kalkış saatleri kondu, takımca yemek yeme zorunluluğu getirildi ve antrenman programı değiştirilip, katılaştırıldı. Hoca bir de üç günlük kamp koyunca ortalık karıştı. Sözellikle Drogba'nın gidişinden sonra takımda daha da iyi işler yapan Sneijder kamp haberinin kendisine kısa mesaj yoluyla gönderilmesine sinirlendi. Manejerinin gereksiz açıklamaları, eşinin moral yemeğine davet edilmemesi derken oyuncu ile hocanın arası iyice açıldı. Son maçta Sneijder yedek kulübesinde kalınca olaylar iyice karıştı. Taraftar "Sneijder'i otururken izlemenin bile Selçuk'u oynarken izlemekten daha keyifli" yorumunu yaptı. Şimdi ise oyuncunun Kanada takımı Toronto'ya transfer olacağı; hatta geçmiş yıllarda kendisini Liverpool'da görmekten mutluluk duyacağını belirten Steven Gerard'ın da aynı takımın transfer listesinde olduğu konuşuluyor. Burak ve Selçuk yabancılara karşı kulis mi yapıyor bilmem ama formda bir Sneijder her eve lazım! 

Yeniden
Kasımpaşa maçının ilginç bir yanı da Sneijder'in yedek kalması kadar kadro dışı bırakılan ve hatta A takımı yemekhanesinde yemesine dahi izin verilmeyen Sabri Sarıoğlu'nun  ilk on birde yer almasıydı. Maç sonunda verdiği röportajda olayların neden bu hale geldiğini bildiği ama kendi ve camia için susup beklediğini söyledi. Daha önce Sabri'nin yönetim ve hoca hakkında dedikodu yaptığı söylenmiş bu nedenle cezalandırıldığı ileri sürülmüştü. Sabri kadro dışı kalmasının nedenini bildiğini ve sabırla beklediğini söyledi. Üstü kapalı bir biçimde de kimsenin arkasından konuşmadığını da ekledi. Bundan sonra ne kadar forma şansı bulur bilmem ama yokluğunda odasına "çöken" Chedjou'nun rahatını bozduğu kesin. Hiç bir şey olmasa Sabri hâlâ "ileryen günlerde daha iyi noktaya geleceğime inanıyorum." deyip bizi gülümseten bir adam...

Lanetli Forma
En son hem Arsenal hem de Dortmund maçında dört yiyen ve benim için artık ölü olan uğursuz formamı yakarak degnedeceğimi duyurmuştum. İkinci Dortmund maçına formayı elbette giymedim ama sonuç yine değişmedi. Kabus gibi yakamıza yapışan "o malum rakam" lanetlendiğimiz düşüncesini kafamda kesinleştirdi. Öyle ki bir ara kendimi "beş olsun da dört olmasın!" derken buldum. Hal böyle olunca önümde iki yol belirdi: Formayı giymediğim halde dört yedik sadece yakmak yetmez üzerime giyip yakayım ya da bu dört kabusu formanın kabahati değilmiş adam olup formadan özür dileyeyim. Kafam çok karışık...

Bir Ateş Yak
Aslına bakarsanız meşale dışarıdan bakıldığında tribün ortamının ateşini, coşkusunu yansıtan bir nesne. Bildik bileli tribünlere ama yasal ama yasa dışı yollardan sokuldu. Tribün şovlarında kullanıldı, rakipere göz dağı verildi. Ülkemiz de dahil olmak üzere dünyanın birçok yerinde stada meşale sokmanın ve yakmanın futbol izlrmekten men edilmek ve hapis dahil ağır cezaları var.  Ülkemizde bu cezaların uygulanması biraz ağır işlese ve "bize birşey olmaz abicilik" devreye girse de Avrupalı polislerin stat güvenliği konusunda en çekindikleri şey meşale. Yapılan anketlerde birçok taraftarı en çok korkutan ve hatta satada gitmesini engelleyen bir şey. 

Son Dortmund maçında yaşananlar da Türklerin meşale sevgisini bir kez daha ortaya koydu ki Arsenal maçında da aynı sebepten ara verilmişti. Tribünleri biraz daha yaşanır hale getirmek için meşaleye bir son vermeli. Yeri doldurulacak şey nasıl olsa bulunur.

Anketler İngiltere'de meşalenin küçük çocuklar üstünde stada sokulduğunu ortaya koymuş bizimse nasıl soktuğumuz herkesin malumu...