Sokağın  büyük iktidarın küçük çabası

Lucas Hirtz / Magdeburg

Yalnız küçük bir genç kızın dünya liderleri karşısında, sakin tavrıyla gerçekleştirdiği bilgi dolu konuşması değil, en az onun kadar etkileyici olan dünya çapında bir hareketin aynı anda ortak bir hedef ile hareket ediyor oluşu. Doğrusu bu çok sık görülebilecek bir durum değil. Yine böylesi genç bir kuşağın, protesto gösterilerinin sokağı bu denli uzun bir süre tutabilmiş olması da yeterince etkileyici. 20 Eylül de okul ve iş saati içerisinde gerçekleştirdikleri iklim grevine yalnızca Almanya'dan milyonlarca insan katıldı. İklim değişikliğine karşı sokağın bu denli hareketli olmasına paralel Alman devletinin, on üç saatlik oturumun ve büyük hararetli tartışmaların ardından iklim paketi çerçevesinde hazırladığı büyük şova da tanık olduk.


Çevre hareketini ve konunun uzmanlarını öfkeye ve hayal kırıklığına düşüren kabinenin Almanya için açıkladığı plan üretim esnasında açığa çıkarılan karbondioksit emisyonu için ton başına 10 Euro iklim vergisi alınması, 2026 yılından itibaren akaryakıt yoluyla ısınmaya son verilmesi ve demiryolları işletmeleri için getirilen milyarlara ulaşan vergi indirimi.

Akaryakıt yoluyla ısıtmanın kapsadığı alan ve etkisi açısından sınırlı oluşu, yasaklanmasının da büyük bir etki doğurmayacağı ortada. Demiryollarına ayrılan miktar ise doğrusu övgüye değer ama bunun insanların ulaşım alışkanlıklarında bir etki yaratıp yaratamayacağı ise şüpheli. Zira demir yollarının öncelikli hedefi uzak mesafeler arası seferleri içeriyor ve bu alanda kısa süreli uçuşlara rekabet geliştirebilmesi şart. Sıkça dile getirilen kısa süreli uçuşlara getirilecek bir yasağın önemli etkileri olmayacaktır. Hava limanlarının bulunduğu şehirler aynı zamanda zaten hızlı tren seferlerinin bulunduğu hatlar. Oysa otobanların trafiğine karsı demiryolu ulaşımının daha çekici hale getirilebilmesi elbette mümkün. Neden kısa mesafeli toplu taşıma araçları çoğu zaman boş ya da çok az yolcu taşıyor? Neden insanlar kısa süreli mesafeler de dahi kişisel araçlarını kullanıyor? Çünkü personel taşıma hizmetleri son derece yetersiz ve bisiklet yollarının durumu da malum.

Geriye büyük umutlar beslenen karbondioksit vergisi kalıyor. Bu vergiyle birlikte, bir ürün üretim esnasında daha fazla Karbondioksit açığa çıkarıyorsa, daha yüksek bir vergiye tabi olması, dolayısıyla ürünün daha az satın alınacağı fikriyle, daha az üretileceği ileri sürülüyor. Bu denli yetersiz bir öneri üzerinden koparılan fırtına ise inanılmaz. Özellikle üretici firmalar yerine emeğiyle geçinenlerin tüketim ilişkisi üzerinden vergilendirmenin uzun bir süredir iklim değişikliği sorununu inkâr edenlerin meseleyi nereye taşıyabileceklerinin bir örneği şimdilik.

Elbette serbest piyasa ekonomisi içerisinde ucuz bir ürünün daha fazla talep yaratması fikri kabul edilebilir. Fakat buradan bakıldığında 2030 yılına kadar kullanıma açık olan kömür gibi fosil yakıtların ucuzluğu ile rekabet edebilmek zaten mümkün olamaz. Bu sürenin de uzatılmayacağını garanti edemeyiz. Diğer bir sorun hangi ürünün ne kadar Karbondioksit salınımına neden olduğunu hem tespit edebilmek hem de bunu ücretlendirebilmek neredeyse imkânsız. Kısacası iktidarın iklim planı soruna tedavi olmaktan çok, bir koltuk değneği görevi görmekten öteye gidemiyor. Sermayenin daha fazla sorumluluk alması ise çoktan tüketiciye havale edilmiş durumda.

Sağcı her türden yaklaşımın umursamazlığı ve inkarına rağmen toplumun büyük bir kesiminin konuya reaksiyonu son derece yüksek ve dramatik iklim değişikliği karşısında son derece kaygılı. İktidarın büyük bir şov ile sunumunu yaptığı, inandırıcı olmaktan uzak bu paket, yalnız demokrasi için büyük bir utanç olmakla kalmıyor, iktidar bu paketle hem iklimi hem de kendini bitiriyor.

Çeviri: Gencay Sözüdoğru