‘Sokağın kahramanları’
Fotoğraf: Camille Gharbi

SENA ÖZCANLI

Marguerite Stern, 28 yaşında podcast yapan feminist bir aktivist. Fransa’nın güneyi Marseillas’da kadın cinayetlerine dikkat çekmek ve kamusal alanda kadınlara yalnız olmadıklarını hissettirmek için başladığı duvar yazılamalarını Paris’e taşıyarak birçok kadına hem kendi sesini duyurdu hem de birçok kadının sesi oldu. Yaptığı duvar yazılamalarını kolektif bir eylem biçimine çeviren Marguerite ile konuştuk…

>> Erkek şiddeti ve egemenliğine karşı Paris sokaklarını birçok sloganla donattınız. Bizim favorilerimizden birisi ‘Héroïnes de la rue’ (sokağın kahramanları) oldu. Yazılama tarzınız çok sade fakat bir o kadar da dikkat çekici. Yaptığınız yazılamaların bu kadar etkileyici olabileceğini tahmin ediyor muydunuz?

‘Sokağın kahramanları’ yazılamasını sevmeniz beni çok mutlu etti, çünkü bu slogan aslında yazılamaların başlangıç sloganıydı! Fransa’da uzunca bir süredir kadın cinayetleri gündemde. Bunun üzerine Fransa’nın güneyinde bulunan Marseilles şehrinde, tek tek harfleri kağıtlara boyadığım ve sonra onları duvarlara yapıştırdığım şekilde bir yazılama tarzı geliştirdim. ‘Sokağın kahramanları’ bunlardan ilkiydi! Ardından, bu slogan podcastlerimin ismi oldu. Podcastlerimde bir feminist olarak kendi tecrübelerimden ve başka kadınların tecrübelerinden yola çıkarak kamusal alanda kadınların yerinden, nelerle mücadele ettiğinden, neler yaşadığından konuşuyoruz.

‘BENDEN TÜM KADINLARA BİR HEDİYE’: İÇİMİZDEKİ GÜCÜ UYANDIRACAK DUVAR YAZILAMALARI

Yazılamaları yalnız yaparken, diğer kadınlara da cesaret bulaştırmak için takılıp kaldığım sloganlardan başka bir tanesi ise ‘Bizler savaşçıyız’ olmuştu. Erkeklerin özellikle kamusal alandaki hegemonyası biz kadınların özgürlüğünü elinden alıyor ve bizi baskı altında hissettiriyor. İşte bu sloganları sokak duvarlarına taşıyarak yapmak istediğim şey kadınların sokaklarda dolaşırken bu sloganları görüp hissettiği güçle sokakları da kendilerine ait bir alan olarak görebilmesiydi. Bu yüzden bu sloganlar benim için, benden tüm kadınlara birer hediye gibi.

SOKAKLARDA VARIZ, SOKAĞIN BİR PARÇASIYIZ

Marseilles’da bu yazılamaları tek başıma yaparken bu kadar ses getireceğini ve yayılacağını hiç beklemiyordum. Paris’e taşındıktan sonra yazılamalar için daha fazla alan olduğunu gördüm ve birçok kadınla beraber daha fazlasını yapabileceğimi fark ettim. Çağrı yaptığım kadınlarla 14 Eylül’de ilk defa bir araya geldik ve bu buluşmadan sonra bir şekilde her gün toplanmaya başladık. Kadınlar bu yazılmaları yapmanın ne kadar basit ama bir o kadar da etkileyici olduğunu görünce sayımız ve buluşmalarımız gitgide artmaya başladı. Aslında bu kolay ve etkileyici tarz, benim ummadığım ancak sürpriz de olmayan büyük bir dayanışmayı beraberinde getirdi. Biz feministlerin, sosyal medyada gösterdiği söz birliğini ve dayanışmayı sokaklara taşımasını sokağın gerçekliğine olan etkisi açısından çok önemli buluyorum. Sokaklarda yürüyüş biçimimizi etkilemesi, sokaklarda var olduğumuzu hatırlatması ve bir parçası gibi hissettirmesi hatta tüm bunların, içimizdeki gücü uyandıracak ilhamı barındırması açısından, kendimiz için de, önemli bir değişiklik yarattığını düşünüyorum.

KIZKARDEŞLİĞİN SINIRSIZ GÜCÜ: BENZER BIR İSYANIN PARÇASI

>> Yaptığınız yazılmaların arasında Emine Bulut’un son sözlerinin ve onun isminin de olduğunu gördük. Hatta bunlardan bir tanesini Louvre Piramitlerine taşıdınız. Türkiye’de yaşayan kadınlar olarak bu dayanışmayı görmek bizim için çok anlamlı oldu.

Emine Bulut cinayetini bir arkadaşımdan duydum ve internette hikayesini okudum. Emine Bulut’un ‘ölmek istemiyorum’ sözü ve çalınan hayatı birçok kadının sesini temsil ediyordu. Böylece Emine Bulut’un ismini ve onun son sözlerini Louvre Piramitleri’ne ve Paris’teki birçok sokağa taşımaya karar verdik. Daha önceden edindiğim Türkiyeli feminist arkadaşlarım sayesinde aslında Türkiye’deki kadınların gündeminden ve Türkiye’de yaşananlardan haberdar oluyordum. Türkiye’deki baskı rejimine rağmen direnen kadınlar olduğunu görmek çok büyüleyici. Bu yüzden, kendimi benzer bir isyanın parçası gibi hissettim ve kızkardeşliğin sınırsız gücüyle dayanışma gösterdik. Aynı şekilde NAR Kadın Dayanışması’nın benzer bir dayanışma göstererek yaptığı ‘Héroïnes de la rue’ (sokağın kahramanları) yazılamasını görmek onca günün yorgunluğunu aldı ve muhteşem hissettirdi.

DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK TEK ŞEY: HAREKETE GEÇMEK

>> Irkçı ve dine dayalı politikalar karşısında, özellikle feminist grevlerle, bir barikat gibi yükselen kadınların sesi tüm dünya için eşit ve özgür bir geleceğe dair umut taşıyor. Bu durumu Fransa'da yaşayan bir kadın olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunun cevabını gerçekten bilmiyorum ancak inanıyorum ki eşit ve özgür bir dünya için mücadele etmiyor olsaydık her şey daha da yavaş değişiyor olacaktı. Sabırsız bir insan olduğum için uzun tahliller ve tartışmalardansa harekete geçmeyi tercih ediyorum. Dünyayı değiştirecek şeyin de bu harekete geçiş olduğunu düşünerek elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.