Kadınlar Âlemi aslında başka örneklerine de rastladığımız “erkekler dünyadan silinse ne olur” kurmacalarından biri ama tek bir farkla! Bu kez bunu bir kadın yazıyor ve hayır, kitap kesinlikle dünyada kalan son erkeğin gözünden anlatılmıyor. Ya da kadınlar erkeksizlikten karalar bağlayıp bir süre sonra birbirlerini yiyip silinip gitmiyorlar.

Sokak ateşinden ütopyaya

HAZAL BAYDUR

Variety dergisine göre gelecekteki işlerini yakından takip etmemiz gereken on animasyon sanatçısı var. Bunlardan biri de Disney TV, Cartoon Network ve Nickelodeon gibi kanallara animasyonlar yazan, yöneten ve storyboard’lar çizen Aminder Dhaliwal.

Dhaliwal, bu kanallardaki geleneksel işlerden oldukça farklı bir dünyayı bize sunduğu Kadınlar Âlemi çizgi romanını aslında bir Instagram serisi olarak tasarlamış. Büyük bir kitle tarafından sevilince de kitaplaştırılması kaçınılmaz olmuş. Karikatürlerinin bu kadar sevilmesi şaşırtıcı değil. Dhaliwal, bu fikri bir kadın yürüyüşü ertesinde bulduğunu söylüyor. Kadınlarla gece vakti topluca yürümenin, slogan atmanın, sonsuz bir güven içinde huzurlu hissetmenin ertesinde evine dönerken içinde sadece kadınların olduğu bir evren hayal etmiş ve bu fikir didaktik olmayan neşeli bir feminist çizgi romana evrilmiş.

Bahsettiği bu güvenli alan hissine İstanbul’daki feminist gece yürüyüşlerinden aşinayım. Bu röportajı okumak da kitapla ilgili tam olarak ifade edemediğim bu tanıdık hissi bana açıklamış oldu, sonsuz bir güven içinde huzurlu hissetmek. Kitap işte bu hissin etrafında önce yazarın yaşadığı ülke olan Kanada’da sonra da pek çok ülkede ve dilde kendine yer buldu. Türkçesi ise 2021 yılında Yabancı Yayınları tarafından yayımlandı.

Kadınlar Âlemi, genetik bir bozukluktan ötürü erkeklerin neslinin yavaş yavaş azaldığı ve nihayetinde birkaç kuşak sonra tükendiği bir gelecekteki kadınların yaşamını izliyor. Dhaliwal’in kurduğu bu dünya erkek neslini görmüş yaşayan son kişi olan kadim büyükanne Ulaana ile erkeğe ve erkekliğe dair hiçbir fikri olmayan bir kasaba dolusu kadını içine alıyor. Yani aslında başka örneklerine de rastladığımız “erkekler dünyadan silinse ne olur” kurmacalarından biri ama tek bir farkla! Bu kez bunu bir kadın yazıyor ve hayır, kitap kesinlikle dünyada kalan son erkeğin gözünden anlatılmıyor. Ya da kadınlar erkeksizlikten karalar bağlayıp bir süre sonra birbirlerini yiyip silinip gitmiyorlar. Kitap içinde yaşamak isteyeceğimiz bir ütopya sunuyor; savaşlar, ekonomik ve ekolojik krizler, açlık, husumet, nefret yok. Hatta feminizm de yok. Çünkü buna ihtiyaç duyulacak bir döngü kalmamış durumda. Üstelik sınırların dahi olmadığı bu dünyada her şey çok kapsayıcı görünüyor. Bu genetik yıkımda yitime uğrayan tek şey erkekler değil bizzat erkekliğin kendisi olmuş gibi görünüyor. Patriarkanın güçlü olduğu tüm kaleler ve kol kola yürüdüğü kapitalizmin sınıfları, hiddeti ve gizli oyunları da harabeye dönmüş durumda. Öyle ki tarihin derinliklerinde karşılaştıkları baba figürünün neye benzediğini merak eden bu kadınlar hep birlikte bir baba figürü yapmaya koyuluyorlar. Kendi kurallarını koyan ve kuralların dışına çıkan her organizmayı cezalandırmaya ant içmiş bir baba figürü tahayyül edemeyen kadınlar için yaptıkları şey dev bir çalı çırpıdan fazlası olmuyor. Bu dünyada her şey o kadar yerli yerinde ki eskiye dair herhangi bir şeyi canlandırmaya çalışmak sadece bir hortlak yaratmaya sebep olur belki de.

Hangi Kadınlar?

Judith Butler’a göre, “Toplumsal cinsiyet normları, üretildikleri ölçüde, kendileri de aktarılmaları esnasında normları değiştirebilme kapasitesine sahip olan bedensel pratikler tarafından davet edilir ve aktarılır. Normun aktarılma tarihinin eksiksiz bir anlatısını sunmak mümkün değildir: anlatısallık, onun tarihini tamamen gizlemese bile tek bir başlangıç noktasını da açığa vurmaz.” (Butler, 2009) Kadınlar Âlemi’nde de buna paralel bir cinsiyet anlatısı görüyoruz. Atalarından aktarılan toplumsal cinsiyet normları bir noktada alışkın olmadığımız şekilde farklılaşmış ve fakat bu tam olarak ne zaman yaşanmış bilemiyoruz. Bu dünyanın, eski dünyadaki erkek neslini görmüş son üyesi olan kadim Ulaana erkeklerin penis, kadınların vajinayla tanımlandığı bir zamanda büyüdüğünün altını çiziyor ve kitabın kapsayıcılık tonunu mükemmel bir şekilde özetleyen o cümleler de elbette onun ağzından dökülüyor, “Özellikle herhangi bir şeyin senin kadınlığını tanımladığını düşünmüyorum. Her kadın regl olmaz, her kadının memeleri yoktur. Her kadın dünyaya çocuk getirmez.” Bu yüzden burada dışlanmaya yer yok. Kadınlar Âlemi’nde cis kadınlar da trans kadınlar da non binary’ler de kendilerine yer bulabiliyor; ırk ve yaş gözetmeksizin toplumun sevgi değer bir bireyi olarak barışçıl bir şekilde hayatını sürdürüyor.

Bunun yanında eski dünyaya ait cinsiyetçi şakaları bilen tek kişi olan Ulaana’nın bu şakalardan bazılarını yapmadan duramaması Dhaliwal’in sınırlayıcı olmayan mizah tonunu iyi yansıtıyor. Hemen her karikatür bir şaka içeriyor ve bu şaka genellikle kelime oyunlarına ya da kendini tekrar etme güldürüsüne dayanıyor. Eski dünyaya dair yapılan varsayımların gerçeklikten oldukça uzak olmasının ironisi de bir güldürü ögesi olarak sık sık karşımıza çıkıyor. Başlangıçta Instagram postları olarak tasarlanan kitabın yer yer popüler kültüre yaslanması anlaşılır gelebilir. Fakat özellikle Zor Ölüm ve John McClane şakalarıyla Amerika’daki feministlerin neredeyse ilahlaştırdığı Beyonce ve Oprah Winfrey gibi figürlerin olmadığı bir ütopya sanırım Batı için hâlâ pek mümkün değil. Öte yandan Dhaliwal’in karikatürlerindeki komedi ve dramın dozu nokta atışı çizimlerle güçlendirilince yer yer kahkaha atmak yer yer gözlerin dolması kaçınılmaz oluyor. Özellikle karakterlerin mimikleri kitabın mizah üslubunu belirleyen en önemli noktalardan biri.

Aminder Dhaliwal’in ütopyasında zorunlu mastektomi, regl sancısı ve anksiyete atakları var. Daha önce bunların olduğu bir dünyayı ütopyadan saymazdım belki de. Ancak erkeklerin neslinin tükendiği bu dünyada kadın olmayı ve içselleştirdiğimiz tüm korkuları kucaklamayı örgütleyen bir dayanışma ağı var. Artık sözleri erkekler tarafından kesilmeyen kadınların kendilerini ifade etmek için öğrenmeye çalıştıkları yeni bir dil var. Günümüz dünyasında hâlâ ne çok şeye gereksiz yere cinsiyet atandığını fark etmemizi sağlayan sağlam gözlemler var. Ve bir de eski dünyadan geleceğe sadece cinsiyetçi şakaları değil aynı zamanda mükemmele yakın bir humus tarifi taşıyan büyükanneler var. E daha ne olsun.

* Butler, J. (2009). “Toplumsal Cinsiyet Düzenlemeleri” (Çev. Begüm Kovulmaz). Feminizm sayısı içinde, Cogito, Sayı- 58. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.