Sokakta herkese sanatıyla seslenip, renkleri, neşeyi, farklı sesleri paylaşan İlayda Eliş, “Renkler özelliklerini yitirmeden birbirine karışıyor, yan yana duruyor, hoşgörüyle harmanlanabiliyor. Biz neden yapamayalım?” diyor.

Sokak galerimiz, sokak hepimizin

Deniz Zeka

İlayda Eliş’in Yolculuğu; Hippilerin rastlantısal sanat uygulamaları veya Pollock'un harekete dayalı soyutlamalarıyla yankılanan bir yolculuk…

Biraz bize hayat yolculuğundan söz eder misin? Amphora kimdir? Sanatçı yanını nasıl besler?
Amphora, sanatı gibi yaşayan, değişen ve gelişen, doğayı ve toplumu yansıtmayı amaçlayan bir sanatçı. 1994 Ankara doğumluyum. Paris'te yaşıyorum. İç mimarlık ve senografi eğitimi aldım, master düzeyinde eş zamanlı Sorbonne’da 'tiyatro ve diğer sanatlar' ve 'sanat tarihi' eğitimi alıyorum. Küçük yaşlardan itibaren sanatın birçok alanıyla ilgilendim. Birbirinden farklı bu kültürlerle olan ilişkim de, beni toplumsal duyarlılık, insan, hoşgörü ve bir arada yaşama konularında sorular sormaya yöneltiyor.

Klasik ebru sanatı tekniğini çağdaş sanat ve sokak sanatıyla harmanlayarak kendi üslubunu geliştirmektesin. Sanatın, birbirinden farklı kültürlerle olan ilişkin, toplumsal duyarlılığın, hoşgörün ve bir arada yaşama konularında hangi soruları sorduruyor sana?
Bunca kavga, mücadele niye? Gülümsemelerimizi, renklerimizi kaybettik. Onları aramalıyız. Birlikte yaşamayı, yeni umutları, yeni hayalleri, dilekleri, yeni başlangıçları ve yeniden doğuşları bulabilmek için nasıl bir yolculuğa çıkmalıyız? Çevremizle, kendimizle kurduğumuz bağlar ne kadar güçlü, ne kadar farkındayız?

Paris sokaklarında iz bırakmaya başlayan bir sanatçısın, vizyonunu ifade etmek için hangi disiplinlerden yararlanıyorsun?
Ebru sanatı, heykel, alçı kalıplama, çizim ve kolaj, yerleştirme… Farklı birçok teknikten yararlanıyorum. Malzeme, mekân ve bunların kullanımının çeşitliliği ve farklılığının her seferinde başka bir anlam kattığına ve yaptığım şeyleri güçlendirdiğine inanıyorum.

Bu yolculukta sana kimler eşlik ediyor? Neler yapıyorsunuz? Sanatın sunumu sizde bildiğimiz anlamda gerçekleşmiyor sanırım? Paris’in duvarları birer tuval sizler için. Mekân otoritesini yitiriyor, sanat küçük elit bir grubun beğenisine sunulmuyor? Bu konuda neler söylersiniz?
Le Mouvement diye ana faaliyetlerini Paris’te gerçekleştiren bir sanatçı kolektifinin bir parçasıyım. Mouvement hareket demek Fransızca’da. Biz de hareketimizi sokakta yapıyoruz. Birçok farklı disiplinden sanatçı barındırıyor. Ortak çalışmamız olan şemsiyelerin yanı sıra her sanatçı kendi sesini çıkarıyor sokakta. Şemsiyeler 2013’te 3 kurucunun başlattığı bir proje. Paris’in yağmurlu havasında bize bir sığınak sağlıyor, bir araya gelme, birlikte yaşama yeri. İnsanlar şemsiyenin altında buluşup güzel bir ilişkiye başlıyorlar. Şemsiye burada onları koruyan bir sembol. İlişkilerini sağlamlaştırdıklarında ise şemsiyeye ihtiyaçları kalmıyor ve şemsiye uçuyor. Bir arada yaşamanın, hoşgörünün, hayat neşesinin, aşkın yankısı bu eserler. Bir araya gelen her sanatçı da benzer mottoyla yola çıktığı için bu toplulukta. Sokakta herkese seslenmeyi, bu renkleri, neşeyi, farklı sesleri herkesle paylaşmayı amaçlıyoruz. Belirlenmiş, sınırlanmış, keskin mekânlara ihtiyacımız yok. Sokak bizim galerimiz. Sokak hepimizin. Herkesle birlikte olmayı, yakın ilişkiler kurmayı seviyoruz.

Sokaktan geçenlerle şiirsel bir bağ kurduğunu söylüyorsun. Bunu biraz daha açabilir misin?
Sokakta çok fazla şey oluyor. Güzeli, çirkini, iyisi, kötüsü… Gerçi kim belirliyor güzeli, çirkini? Sokak zor, karmaşık, zamansız bir yer. Ben ve bizler burayı anın belirsizliğinde, kaosunda koşuşturanlar için bir durağa çeviriyoruz. O an orada olmasak da bir şeyler paylaşıyoruz eserlerimiz aracılığıyla, bir bağ kuruyoruz. İşte bu bağın, paylaşımın zamansızlığı, dolaylı ya da dolaysız var oluşu, onca farklı şeyin içinden geçerkenki yanılsaması bana şiirselik gibi geliyor. Tanımadığım insanlarla kurduğumuz bağ da şiirsel bir bağ oluyor.

sokak-galerimiz-sokak-hepimizin-972809-1.

Ebruların genel teması nedir? Dünyayı sanat kurtaracak diyorsun? Ebru sanatı ve dünya barışının benzerliği üzerine neler söylersin?
Bir arada yaşamak, eşitlik, hoşgörü, iç içe geçmişlik... Nereden geldiğimizin, nasıl göründüğümüzün, ne yaptığımızın bir önemi olmaksızın yan yana durabilmek. Sahip olduğumuz tek kimliğin, insan olmanın hafifliğini ve gereğini yansıtmak amacım. Kadın, erkek, farklı diller, farklı dinler, farklı kültür ler olsun, birbirimize karışalım. Renkler özelliklerini kaybetmeden birbirine karışabilir, yan yana durabilir. Renkler hoşgörü içinde harmanlanabilirken biz neden yapamayalım?

İnsan ömrü bir kozmik toz zerresi kadar kısa. Bu dünyadaki kavga niye? Neden bu kavga? Sanat bizi nereye taşır?
Sanat bize soru sordurur. Bizi farkındalığa iter. Herkesin kendi öyküsünü yazmasına da izin verir, yazılan öykünün başkalarına aktarılmasına da. Ben bu kavgalar, inatlar, bağlar, insan üzerine öyküler yazıyorum. Bazen eserlerimi öykülerimle birlikte paylaşıyorum, bazen de başkalarının kendi öykülerini yazmasına alan açıyorum. Öyküler dediğime bakmayın, bu her şey olabilir. Bizim milyonlarca rengimiz, şeklimiz, gülüşümüz var ve hepsi bir arada güzel. Bu öyküler bizi kaybettiğimiz renklere, gülüşlere, umutlara taşır.

Ebruyu farklı formlar üzerinde çalışıyorsun. 8 Mart 2021 Manifesto’nun araçları da kadın memeleri üzerindeki ebrulardı. Bu çalışmaların neyin çığlığıydı?
Bu eserler için çok baskıcı olmamaya özen göstermekle birlikte çıkış noktam memeleri özgürleştirmek ve normalleştirmek. Baskıcı olmamaya özen göstermekten kastım, projemi insanlarla paylaştığımda çok farklı bakış açılarıyla karşılaştım. Kimi için sokaktaki memeler; doğurganlığı, anaçlığı, sokaktan fışkıran hayatı simgelerken kimi için kadına şiddete karşı renkli bir başkaldırıydı. Bu işe başlarken amacım kadın olmaktan ve vücudumdan duyduğum gururu, memelerimin çıplaklığının yadırganacak ya da örtülmesi gereken bir şey olmadığını vurgulamaktı. Neden benim memelerim çıplakken kabul görmüyor da bir erkeğin memeleri kimseyi rahatsız etmiyor? Sonraları farklı bir sürü bakışla karşılaştım ve bu çeşitlilik hoşuma gitti. O yüzden amacımı sorduklarında kısaca anlatıyorum ve onlara istediklerini düşünmeleri için alan bırakıyorum. Ama 8 Mart için manifestom; kadın cinayetlerine, kadına şiddete, tacize, tecavüze, bunun kabul edilemez bahanelerine sessiz kalmayıp renklerimizi, dillerimizi, gülüşlerimizi, müziğimizi, sanatımızı, kadın olmaktan ve vücutlarımızdan duyduğumuz gururu her fırsatta dile getireceğimiz. Çıplak memelerimiz birer seks objesi ya da onlara izinsizce dokunabilmeniz, bize ve bedenlerimize saygısızca saldırabilmeniz için birer davetiye değildir.