Sokağa tepeden bakıp onu bayağılaştırmak, bir adım ötesinde de yağma, talan ve suçla özdeşleştirmek ne toplumsal tarihin gerçekleriyle örtüşür, ne de sola ait bir tavır olabilir.

Her nedense adına ‘sosyal’ denilen medyada (geleneksel medya da pek farklı değil ya) ABD sokakları hep yakıp yıkma ve yağma olarak resmediliyor. Sokaklara hâkim olan barışçıl kitle gösterileri olmasına rağmen.

Sokak hayattır ve hayatı ancak hayat içinde değiştirebilirsiniz!

Dün İ. Cihaner, muhalefetin “provokasyon” ve “tuzağa düşmeyelim” gibi gerekçelerle sokaktan uzak durmasının aslında tam da iktidarın istediği şey olduğunu anlattığı yazısında; “Sol siyaset sokakta; gençlerin, kadınların, yoksulların, göçmenlerin, ezilenlerin sesini duyarak kurulmayacaksa nerede nasıl kurulacak?” diye soruyor ve yazısını da “Sol; belki de her şeyden çok umut, cesaret ve eylemliliktir. Gerekçe korku ise ayıp, bilinçli siyasi taktik ise ölümcül bir hatadır” diye bitiriyordu.

Polisi ve askeri yanında, bir elinde İncil, parmaklarının ucunda da tivitırı olan Trump da sokağı lanetleyerek, “Şehrinizi geri alın. Siz yapmazsanız ben yapacağım” tehditleri savuruyor. Artık, onun ortaya bıraktığı lafı ister valiler alsın, ister elde bayrak, silah, dizlerinin altında boyunlarla “sosyal” medyada fotoğraflar paylaşan taraftarları, Trump için fark etmez.

Deleuze ve Guattari, “Faşizmi tehlikeli kılan, moleküler ya da mikropolitik iktidarıdır, çünkü o bir kitle hareketidir: Totaliter bir organizmadan çok kanserli bir bedendir” demişlerdi ya, günümüzün olağanüstü belirsizlikler dünyasında Trumpgiller de buna dayanıyor.

Eskinin faşizminde olduğu gibi ırkçılığı, toplama kamplarını, sömürgeciliği açıktan savunmuyorlar tabii ama krizlerle sarsılan kapitalizm koşullarında, orta sınıflar yoksulluğa düşer, yoksulluk ve işsizlik derinleşirken, bir işaretleriyle “sosyal” medyanın labirentlerinden hayatın gerçek sokaklarına akacak bir taban bulmakta da zorlanmıyorlar.

Gerçek sokaklarda yüz bulamayacak paranoya ve komplolar, o sanal sokaklarda “beğen”, “paylaş” ve “RT”lerle kol gezerek, aşırı sağ için en uygun zeminlere dönüşüyor. Trump tam da o zeminde “küresel yeni aşırı sağın maskotu” oluyor.

Hemen hiçbirimiz Müyesser’in “casus”luğuna inanmazken, “sosyal” medyada; “Gözaltına alınan E.B isimli Asker, Müyesser Yıldız ile 29 kez suç teşkil eden kritik görüşme gerçekleştirmiş. Libya Suriye ve İdlib’teki harekât planlarını sızdırdıkları ortaya çıktı.” diye avukatların bilmediği “kesin” bilgileri paylaşanlar ve mevcut iklimde inanılmaza inanan bir yargı var!

Önceki gün BirGün’de; “AKP Genel Merkezi’nde, ‘son dijital teknolojik yeniliklerle donatıldığı’ ifade edilen ‘Dijital Medya Takip Merkezi’ ismiyle yeni bir ofis kuruldu. Ofis, sosyal medyadaki siyasi tartışmalar için milletvekilleri ve teşkilat mensuplarına ‘içerikler’ üretecek” haberi ve “Bu hamle, ‘AKP yeni bir trol ekibi mi kurdu’ sorusunu akıllara getirdi” değerlendirmesi vardı.

Tam da Twitter, biraz da kullanılabilirliği zarar görmesin diye olsa gerek devlet-bağlantılı operasyonları deşifre edip; “AKP yanlısı siyasi söylemlerin yayılması için kullanıldığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güçlü destek verdiği görülmüş” 7 bin 340 hesabı kapattığını açıklarken.

Bu koşullarda sokağa sırt dönmek, hayata sırtınızı dönmektir! “Küresel yeni aşırı sağın maskotları”, “şehrinizi geri alın yoksa …” tehditleri ve polis zoruyla sokakları boş tutmaya çabalarken, öte yandan da kendi sanal sokaklarından mikropolitik faşist iktidarlara seslenerek topluma aşırı sağ bir format atıyorlar.

O formatın mayası sokaklar boşsa tutar!