Ülkede en ucuz olan iki şey var. Birincisi emek, ikincisi ise emekçinin hayatı. Ancak gücünü örgütlülüğünden ve haklılığından alan emekçiler sermaye ve onun destekçileri iktidarın karşısına dikildi. Emek sokağa çıktı artık. Emeğin ve emekçinin isyanı sokağa taştı. Şimdi sokaklarda emeğin şarkılarını söyleme zamanı.

Sokaklarda emeğin rüzgârı esiyor

Rıfat KIRCI

AKP iktidarının 20 yıllık sermaye yanlısı, emeği yok sayan, örgütlenmenin ve mücadelenin önüne barikat kuran anlayışı işçiyi isyan noktasına getirdi. Tüm bunların üzerine bir de resmi enflasyonun yüzde 20 çarşı-pazar enflasyonunun yüzde 30’lara dayandığı günümüzde işçi ücretlere tek haneli artış önerilmesi tam bir hayal kırıklığı oldu.
İktidarın derdi sadece ücretlilerle değil. Başta tarım olmak üzere tüm üreticiler de büyük sıkıntı içerisinde. Son olarak Adıyaman’da tütüncülerin isyanı olayın geldiği boyutu gösteriyor.

Grevleri erteleyen, yandaş olmayan hiçbir sendikaya izin vermeyen siyasi iktidar pandemi dönemde bile sermayeyi destekleyen onlarca kararın altına imza attı. Çalışana, küçük üretici ve esnafa yüzünü dönmeyen AKP iktidarı aflar ve vergi indirimleriyle büyük sermayenin arkasında durdu. Göstermelik işten çıkarma yasakları, işsizlik günlük 40-50 liralık işçiyi açlığa mahkûm eden destekler günü geçiştirdi. Hatta işverenin işçiler aleyhine pandemi döneminde daha sık uyguladığı Kod-29’a bile ses çıkarmadı. İşçilerin adeta kapının önüne konulmasına göz yumdu. İşten atılma baskısı emekçinin elini kolunu bağladı. Hatta ölümler karşısında bile. AKP iktidarı için işçinin hayatının bir önemi olmadı. Ölüm, yaralanma ya da sakat kalma o işin fıtratı olarak görüldü. Kader denilip geçiştirildi.

BU DEVRAN BÖYLE GİTMEZ

Ülkede en ucuz olan iki şey var. Birincisi emek, ikincisi ise emekçinin hayatı. Düşük ve sağlıksız çalışma koşulları nedeniyle her gün bir emekçi iş cinayetine kurban ediliyor. Bu alanda Türkiye dünya liderliğini kimseye bırakmıyor.
Bir yandan emek anlamsız bir biçimde değer kaybederken diğer yandan emekçinin hayatı için de hiçbir düzenleme yapılmıyor. Soma’dan Hendek’e kadar onlarca cinayet ve toplu katliam yine bu iktidar döneminde yaşandı.

Bugün binlerce işçi ülkenin sokaklarını doldurdu. Binlercesi de sırasını bekliyor. Madencilerin Ankara yürüyüşüne Enerji işçilerin beş ilde başlattıkları eylemler eşlik etti. Kamu işçilerin toplu iş görüşmelerinde işverenin tutumu 700 bin işçinin daha sokağa çıkma zamanı geldiğini gösteriyor.

Üstelik derdi olan sadece işçiler değil. Üreticilerin durumu da farklı değil. Tütün işçileri Adıyaman’da günlerdir sokaklarda. Daha büyük eylemlere hazırlandıkları anda ise yine kolluk kuvvetleri devreye girdi. Tırşıkçı kapitalistlerin desteğine AKP’lilerin emriyle yine polis ve jandarma yetişti. Üreticiler gözaltına alınarak baskı uygulandı. Ama eylemler ilk somut sonucunu verdi. 1 Temmuz'da yürürlüğe giren tütün satışına yetki belgesi zorunluluğuna tepkiler sonucu kaldırıldı. Sırada Türkiye’nin en önemli tarım ürününü yetiştiren fındık üreticisi var.

Sokaklarda artık emeğin şarkılarının söyleme zamanı. Baskıya ve zorbalığa karşı alın terinin karşılığını isteyen milyonların sesleri yankılanmaya başladı. Gücünü örgütlülüğünden ve haklılığından alan emekçiler sermaye ve onun destekçisi iktidarın karşısına dikildi. Emek sokağa çıktı artık. Emeğin ve emekçinin isyanı sokağa taştı.

DİSK GENEL BAŞKANI ARZU ÇERKEZOĞLU: Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) her yıl dünya ülkelerini işçi hakları açısından değerlendirdiği Küresel Haklar Endeksi raporunu yayımladı. Rapora göre 2021’de işçi hakları açısından en kötü 10 ülke Bangladeş, Belarus, Brezilya, Filipinler, Honduras, Mısır, Kolombiya, Myanmar ve Zimbabve ile beraber Türkiye’de yer aldı. Yıllardır bu endekste ‘en kötü 10 ülke’ arasında olmanın sonuçlarını Türkiye işçi sınıfı ağır biçimde yaşıyor.

Ekonomik kriz ve pandemi sürecinde iktidarın politik tercihleri adaletsizliği büyütüyor. Başta işçi sınıfı olmak üzere halkımız yaşam mücadelesi verirken az sayıda para ve iktidar sahibi servetlerinin, lükslerinin, ihalelerinin, karlarının, rantlarının bir kısmından bile vazgeçemiyorlar. Asgari ücretten tıkır tıkır vergi kesilirken, üç beş şirketin milyonluk vergileri sıfırlanıyor.

Pandemi sürecinde bile üç beş şirketin payına ballı beton ihaleleri, işçilerin payına ise Kod-29 ile tazminatsız işten atılmak, ücretsiz izin, asgari ücretin altında kalan ‘Kısa Çalışma Ödeneği’ düştü. Üstelik çok kısıtlı önlemler bile 1 Temmuz itibarı ile kaldırıldı. Yandaş şirketlerin payına devlet bankalarından geri ödemesiz krediler, işçinin, köylünün, öğrencinin, dar gelirlinin payına banka hacizleri düşüyor.

Ülkeyi yönetenlerin tercih ettiği yol, milyonlar için sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam vadetmiyor.
Bu durumda bizlerin, işçi sınıfının, bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üretenlerin yeni bir yol açması gerekiyor. Sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam için her türlü engele rağmen örgütlenmemiz, önümüze çıkan engelleri omuz omuza aşarak haklarımızı savunmamız gerekiyor.

Bu açıdan emeğin hakları için yürütülen her direniş, yakılan her çoban ateşi, işçi sınıfına nefes bile aldırmayan bu adaletsiz düzenin küllerinden Emeğin Türkiye’sini yaratacak bir kıvılcım olma potansiyeli taşıyor.

sokaklarda-emegin-ruzgari-esiyor-897321-1.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu

SOL PARTİ BAŞ. KUR. ÜYESİ İLKNUR BAŞER: Kapitalist sistem, sermaye ve onların siyasal temsilcileri pandemi sürecinde; sömürüyü derinleştirip, işçileri, emekçileri açlık, hastalık, işsizlik, ölüm kıskacına alıp, emek rejimini otoriterleştirirken, kendi kar marjlarını sürekli yükseltmektedir. İşçi sınıfının, emekçilerin derinleşen sömürü, köleleştirmeye karşı her türlü parçalanmışlığı aşarak geliştirdiği, geliştireceği örgütlü mücadele biçimleri onların söz-karar ve iktidar sahibi olduğu geleceği inşa edecektir. Bu nedenle ülke genelinde başlamış ve devam eden tüm direnişler işçi-emekçilerin özgücünün farkına varması, sınıf bilincinin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.

Tek tek ve farklı yerlerde gelişse de bir direnişin kazanımı tüm işçiler için örgütsüzlüğün hakim hale getirildiği sömürü sisteminden çıkış yolu pusulasının örgütlü güç ve mücadele olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda direnişler ve kazanım deneyimleri Siyasal İslam kültürü ile geliştirilmeye çalışılan kaderciliği, fıtratçılığı, bireyciliği aşan, parçalayan bir gücü de içinde barındırmaktadır. Tek tek gelişen mücadeleler önemli ve değerlidir. Sömürüyü ortadan kaldırma yolunda birleşik örgütlü bir emek hareketinin örülmesi önemli bir görev olarak önümüzdedir.

sokaklarda-emegin-ruzgari-esiyor-897322-1.
SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İlknur Başer

EMEK PARTİSİ GENEL BAŞ. YAR. SELMA GÜRKAN: Kapitalist sistem sermaye işbirlikçisi burjuva iktidarlar eliyle dünyayı sermaye için cennete, işçi emekçi halk kitleleri içinde cehenneme çeviriyor. Tek adam iktidarının dayattığı hukuksuzluk ortamı, artan baskı ve şiddet, demokratik alanın kısıtlanması, sermaye siyaset, çete ve mafya dörtlüsü eliyle yürütülen kirli ilişkiler ağı karşısında, bundan en çok zarar görende yine genci, yaşlısı, kadını, erkeği ile işçiler emekçilerdir. TİS sürecine girilen bu günlerde tekellerin karlarını esas alan iktidar yine sefalet koşullarını dayatacak teklifle gelirken işçi ve emekçilerin mücadeleyle cevap vereceğine dair gelişmeler yaşanmaktadır. Sermaye iktidarlarının elindeki tek koz işçi sınıfının bölünmüş ve örgütsüz halidir. Bu cendereden kurtuluşun tek çaresi işçi sınıfın birleşik mücadelesindedir ve çok gerilere gitmeden geçtiğimiz birkaç yıla bile baksak birleşen işçinin neler yapabileceğini görebiliriz. İşçi sınıfının gücü kimi zaman Ekvator’da olduğu gibi IMF programlarını geri çektirmiş, kimi zamanda başta Fransa olmak üzere zamlara karşı mücadelede olumlu sonuçlar almıştır. Bugün hala salgın koşullarında bile kıdem tazminatını gasp edememeleri ve mayıs ayında çarklar dönerken 17 günlük kapatmayı 1 Mayıs’ı da içine alarak soka çıkma yasağını ilan etmeleri de yine işçi sınıfının birleşik gücünden korktukları içindir. O nedenle kapitalist barbarlık karşısında direnecek ve kazanacak tek güç işçi sınıfının gücüdür.

sokaklarda-emegin-ruzgari-esiyor-897323-1.
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan


İŞÇİNİN AKIMI SABANCI’YI ÇARPTI

Sabancı’nın şirketi EnerjiSA’nın elinde bulunan elektrik dağıtım şirketlerinde işçiler isyanda. Adana, Ankara, İstanbul, Zonguldak’ta binlerce enerji işçisi toplu sözleşme süreçlerinde kendilerine dayatılan düşük zamlara karşı iş bırakma eylemleriyle direniyor. İşçiler, örgütlü olduğu Türk-İş’e bağlı TES-İş Sendikası’nı işverenden yana tavır takınmakla eleştiriyor. Binlerce elektrik dağıtım işçisi emeklerinin karşılığı olan enflasyon rakamlarının üzerinde zam talep ediyor. Ancak işçiye teklif edilen zam yüzde 9. Elektrik idaresinin özelleştirilmesinden sonra sosyal hakları tırpanlanan ve ücretleri yıllar içerisinde eriyen işçiler “Biz bu ülkeyi aydınlatıyoruz. Şimdi de hakkımız neyse onu istiyoruz” diyerek şartelin kendi ellerinde olduğunu hatırlatıyor.

ZAM OLMAZSA SABANCI’NIN ELEKTRİĞİ KESİLECEK

Enerji işçilerinin fitili önce İstanbul’da ateşlendi. İşçiler TES-İş Sendikası’nın patronla yürüttüğü toplu sözleşme sürecinde sefalet zammında anlaşmak istemesine karşı tepki göstermek için EnerjiSA’nın Maltepe bulunan genel merkezi önünde bir araya geldi. Binlerce işçi üretimi iş bırakarak burada eylemlerine devam etti. İşçiler, kendi belirledikleri miktarda anlaşılmaması üzerine iş bırakacaklarını belirtti.

sokaklarda-emegin-ruzgari-esiyor-897320-1.

GREV HAKKIMIZ OLSA DA OLMASA DA DİRENECEĞİZ

Eylemler Ankara’ya da sıçradı. Başkent’te önceki akşam enerji işçileri TES-İş’in Çankaya’da bulunan binası önünde bir araya geldi. İşçiler meşaleli eylem yaptı. Zam taleplerini yineledi. Dün sabah ise eylemler devam etti. Çankaya Tok Sokak’taki toplanma alanlarında bir araya gelen işçiler buradan çalışma bölgelerine dağılmayarak 2 saatlik iş bırakma eylemi yaptı. İşçilerin baskısı sonucu TES-İŞ 2 No’lu Şube de eyleme katıldı. Sendika yönetimi iş bırakma süresini ve iş bırakacak işçi sayısını azaltmaya çalışırken işçiler haklarını alana kadar geri adım atmamakta kararlı olduklarını belirtti. İşçiler burada yaptıkları açıklamada şöyle dedi: “Bugüne kadar özelleştirildikten sonra hep sefalet ücretleriyle çalıştırıldık. Neden? Çünkü enerji işçilerinin grev hakkı yok, iş yavaşlatma hakkı yok. Ne yapalım her denilene boyun mu eğelim? Hayır eğmiyoruz, grev hakkımız olsa da olmasa da bu ücretlere boyun eğmeyeceğiz.”

Ankara’daki merkez ilçelerin yanı sıra Polatlı, Beypazarı ve Çubuk ilçelerinde de işçiler iş bırakma eylemleri gerçekleştirildi. İşçinin Ankara’daki ateşi Adana’ya da yayıldı. Seyhan’da dağıtım noktasında bir araya gelen yaklaşık 300 işçi burada oturma eylemi yaparak greve başladı. Bir işçi şöyle isyan etti: “Sus, sus, sus diyorlar. Bizi şiddetle hizaya getirmeye çalıyorlar. Şikayetçi misin? Nasıl olacaksın? Çocuk evde ekmek bekliyor. Ama artık susmak yok. Yeter. Herkes burada oturacak bekleyecek.”

EnerjiSA Zonguldak’ta da işçinin akımına kapıldı. Maaşlarına ve zam oranlarına itiraz eden işçiler burada da greve çıktı. İşçiler “Bu maaşa bu sözleşmelere tüm elektrik dağıtım işçileri greve gidecek başka yolu yok” dedi. İşçiler “Bu daha başlangıç, devamı gelecek” şeklinde slogan attı.

EnerjiSA’da şubat ayında başlayan toplu sözleşme süreci devam ediyor. EnerjiSA’nın elinde 14 farklı ilde, 20 milyon kişinin yaşadığı alana elektrik dağıtımı yapan AYEDAŞ, Toroslar EDAŞ, Başkent EDAŞ elektrik dağıtım şirketleri bulunuyor. İşçiler özelleştirmelerden sonra sosyal haklarının ortadan kalktığını, ücretlerinin zaman içerisinde eridiğini belirtiyor.

ÖNCE BÖLDÜLER SONRA SATTILAR

Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş 2004 yılında özelleştirme programına alındı. Dağıtım ve perakende satış hizmeti yürütmek üzere TEDAŞ'a bağlı dağıtım bölgeleri 20 adet dağıtım şirketi şeklinde yeniden yapılandırıldı. Özelleştirme süreci ise ilk olarak 2009 yılında Başkent Elektrik Dağıtım AŞ'nin yüzde 100 oranındaki hissesinin EnerjiSA Elektrik Dağıtım AŞ'ye devredilmesi ile başlatıldı. Aynı yıl 3 elektrik dağıtım şirketi daha tamamen özel sektörün eline geçti.
30 Eylül 2013 tarihinde Toroslar Elektrik Dağıtım AŞ'nin de özel sektöre devri ile TEDAŞ'ın bağlı şirketlerinin tamamı özelleştirilmiş oldu. Böylece elektrik dağıtımı tamamen şirketlere devredildi, kamu elektrik dağıtımında elini ayağını çekti.

KALICI YAZ SAATİ İLE ŞİRKETLERİN YÜZÜ GÜLDÜ

Elektrik dağıtımının özel sektörün eline geçmesiyle birlikte tartışmalı uygulamalar da yer aldı. Özelleştirmelerin tamamlandığı yıl elektrik tüketiminde yaz saati uygulaması tasarruf yapılacağı iddia edilerek kaldırılacağı duyuruldu. Karar mahkemelik oldu. Danıştay, yaz saatinin kalıcı hale gelmesi kararını, zarara neden olacağı gerekçesiyle durdurdu. Ancak iktidar kararda ısrarcı oldu. 2016 yılında ise dönemin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak bu uygulamasını kaldırdı. Uygulama tasarruf yerine elektrik tüketiminin artmasına neden oldu. Yaz saati uygulamasının kalıcı hale gelmesinde sadece 1 yıl sonra elektrik tüketimi yüzde 5 arttı. Faturalar katlandı.


sokaklarda-emegin-ruzgari-esiyor-897327-1.

MADENCİLER KAZANACAK

Manisa’nın Soma ilçesinde Uyar Madencilik’in 15 yıl önce işten atıp tazminatlarını ödemediği madencilerin mücadelesi sürüyor. Madenciler tazminatlarının ödenmesi talebiyle defalarca eylem yaptı. Seslerini iktidara duyurmayı başaramayan işçiler Ankara’ya yürüyüşler gerçekleştirdi. Bu yürüyüşlerde önleri kesildi ya da gözaltına alındılar. Ancak haklı mücadelelerinde kamuoyunun da büyük desteğini alan madenciler hak arayışında ısrarcı oldu. Bunun üzerine iktidar kanadıyla görüşmeler gerçekleştirildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dahil iktidar kanadından pek çok isim madencilere tazminatlarının ödeneceğine dair sözler verdi. Son olarak AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş da işçilere temmuz ayına kadar sorunlarının çözüleceği yönünde taahhütte bulundu. Elitaş sözünü tutmadı. Bunun üzerine madenciler tekrar Ankara’ya gitti. Burada Elitaş ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile görüşmeler gerçekleştirildi. Madencilere CHP’den de önemli destek geldi. İşçiler 5 gün boyunca Ankara’da betonlarda yatarak somut bir adım bekledi. Tazminatlar ödenmedi. Madencilerin hak arayışı devam ediyor.

KÖMÜR KARASININ YÜZ AKI TAHİR ÇETİN VE ALİ FAİK İNTER YAŞAMINI YİTİRDİ

Direnen madencilerin umudu, Bağımsız Maden-İş Sendikası’nın Genel Başkanı Tahir Çetin ve madenci önderlerinden genç yaştaki Ali Faik İnter, 15 yıldır tazminatları ödenmeyen maden işçilerinin hak arayışları için gittikleri Ankara’dan Manisa’nın Soma ilçesine dönerken geçirdikleri trafik kazasında yaşamlarını yitirdi. Çetin ve İnter’in ölüm haberi tüm emek örgütlerini, emek dostlarını ve ömrünü mücadeleye adamış herkesi yasa boğdu. Tahir Çetin 43, Ali Faik İnter ise henüz 26 yaşındaydı.

Tahir Çetin kendisini mücadeleye adayan devrimci işçi önderlerindendi. Soma katliamının ardından işçilerin yaşadığı hak gasplarına karşı ve adalet arayışında aktif rol aldı. Örgütlülüğün gücüne inanan Çetin, maden işçileriyle birlikte Bağım Maden-İş Sendikası’nı kurdu. Soma davasında adaleti aradı. Madencilerin gasp edilen tazminatları için mücadele verdi. Günlerce betonda yattılar. Soma’dan Ankara’ya yürüyüşler gerçekleştirdiler. Gözaltına alındılar, darp edildiler ancak yılmadılar. İşçilerle birlikte yürüttüğü mücadele sonucu Soma Kömür İşletmeleri çalışanı madencilerin tazminatlarını kazandılar. Sırada 15 yıldır tazminatları ödenmeyen Uyar maden işçilerinin hakkını almak vardı. Uyar işçisinin hakkını aramak için bakanlıklarla görüşmeye gittikleri Ankara’dan dönerken geçirdikleri trafik kazasında yaşamlarını yitirdiler.

sokaklarda-emegin-ruzgari-esiyor-897325-1.
Ali Faik İnter (solda) - Tahir Çetin (sağda)

Sendikalar ve emek örgütlerinin ölüm haberi üzerine paylaştıkları mesajlar şöyle:

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: Ankara yürüyüşü dönüşü Bağımsız Maden İş Sendikası Genel Başkanı Tahir Çetin ile madenci Ali Faik İnter’i trafik kazasında kaybettik. Acımız ve öfkemiz büyük. İşçi sınıfının başı sağolsun.

Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS): Ekmeğini yerin yedi kat altından alın teriyle çıkarmaya çalışan maden işçilerinin, gasp edilen haklarını almak için yıllardır mücadele veren Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve maden işçisi Ali Faik İnter’i trafik kazasında kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Başta Bağımsız Maden-İş Sendikası ve üyeleri olmak üzere, aileleri ve yakınlarının acısını paylaşıyor, tüm işçi sınıfına başsağlığı diliyoruz.

Disk Enerji-Sen: Madenciler, işçi sınıfı bir mücadele neferini yitirdi. Madencilerin, dostlarımızın acısını paylaşıyoruz. Tahir Çetin’in ve Ali Faik arkadaşlarımızın büyüttüğü mücadele işçi sınıfının mücadelesinde büyüyerek yaşayacaktır.
Disk Dev Yapı-İş: Hak mücadelesi yürüttüğü bu yolda bize büyük miras bırakan Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve üyesi Ali Faik İnter’i anıyoruz. Acımız büyük, öfkemiz daha büyük! Unutmayacağız!

İşçi Dayanışma Derneği: Mücadele dostlarımız Tahir Çetin ve Ali Faik İlter’i kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Maden işçilerinin mücadelesi durmayacak.

Nakliyat-İş: Türkiye İşçi Sınıfına mücadeleleri ile örnek olan Soma Maden İşçilerinin Bağımsız Maden-İş Sendikası önderlerini, trafik kazasında kaybetmenin üzüntüsü, öfkesi içindeyiz. Maden İşçilerinin, Bağımsız Maden İş Sendikası’nın, Türkiye İşçi Sınıfımızın başı sağ olsun.

DGD-Sen: Acımızda öfkemiz kadar büyük. Bağımsız Maden iş Sendikası Genel Başkanı kardeşimiz Tahir Çetin’i, kardeşimiz Ali Faik İnter’i kaybettik. Bağımsız Maden iş Sendikası’nın, Soma halkının, madenci kardeşlerimizin, işçi sınıfının başı sağ olsun

İnşaat-İş: Acımız, öfkemiz çok büyük. Maden işçilerinin yiğit önderi, Bağımsız Maden İş Sendikası Genel Başkanı Tahir Çetin’i ve işçi önderi Ali Faik’i kaybettik. Tüm dostların, maden işçilerinin ve işçi sınıfının başı sağ olsun.