İşçilerin direniş sesleri yükselmeye devam ediyor. Ücret artışı ve sendikal hakları için mücadele eden işçiler, geri adım atmamakta kararlı. ETF ve Mas-Daf işçileri, haklarını alana dek mücadele edeceklerini vurguluyor.

Sokakta emeğin sesi yankılanıyor
ETF işçileri.

Deniz GÜNGÖR

Sene başında işçilerinin sermayenin baskılarına, ücret artışı ve sendikal hak talebi mücadelesinin yarattığı fırtına etkisini sürdürüyor.

İstanbul Tuzla’da faaliyet gösteren ETF Tesktil fabrikasında işverenin 30 Temmuz’da fabrikayı kapatacağını söylemesi üzerine DERİTEKS’te örgütlü işçilerin direnişi 6’ıncı gününde devam ediyor. Fabrikaya kapanan işçiler, kıdem ve ihbar tazminatlarının tamamının ödenmesini talep ediyor. Emekçiler, tazminatlarını yüzde 50 ve yüzde 60 oranında ödemeyi teklif eden işverene geri adım attırma konusunda kararlı.

Düzce’de faaliyet gösteren Mas-Daf fabrikasında ise işçiler, işverenin Birleşik Metal-İş Sendikası’nın yetki belgesine itiraz etmesine karşı kendilerini fabrikaya kapattı. Sendikalı olarak çalışma ve işverenin itirazını geri çekmesi talebiyle başlattıkları eylemde işveren, akşam saat 18.00’dan sonra fabrika içerisindeki mescitleri, tuvaletleri kapatarak direnişi kırmaya çalışıyor. Tüm engellemelere karşı direnişlerini sürdürmekte kararlı olan işçiler, sendika fabrikaya girene dek mücadeleden vazgeçmeyeceklerini belirtiyor.

‘SADAKA DEĞİL HAKKIMIZI İSTİYORUZ’

ETF Tekstil’de bir işçinin işverene tepki göstermek için çatıya çıktığını belirten işçilerden Melek Kaptı, “Arkadaşımız, ‘Haklarımızı alana kadar, patron sesimizi duyana kadar aşağıya inmeyeceğim’ diyor. 350 işçi olarak psikolojik olarak çökmüş durumdayız. İtfaiye ve polisler geldi. Olarak zor durumdayız. Burada hakkımızı gasp eden bir patron var” dedi.

Patronun aniden fabrikayı kapatma kararı aldığını belirten Kaptı, “Biriyle bir işbirliği yapmış ya da başka yerde iş yapacak gibi düşünüyoruz. Ancak mağduriyet sadece işçiye yansıtılıyor. İşten çıkartabilirsin ancak bunu yaparken kanun vardır hak vardır. Kıdem ve ihbar hakkını verir çıkarırsın. Bizim haklarımız burada gasp ediliyor” vurgusunu yaptı. Kaptı, “1 ay geldim 15 gün çalışmışım gibi davranıyor. 30 Temmuz’dan itibarinden iş akitlerini fesih edecek. Her türlü ihtiyacın, servislerin iptal edileceği söyleniyor, şirkete alınmayacağız belki de. Acil yetişmesi gereken işler var ve dertleri onları götürmek. Ancak biz bunlara el koyduk” ifadelerini kullandı. “Ya hakkımızı ver ya da sen de mağdur ol” diye konuşan Kaptı, “2021’den beri mağduruz. Biz sadaka değil, hakkımızı istiyoruz. Yanımızda devletimiz yok, bize sadece arabulucuya gidin diyorlar. Biz mahkemeye gitmek istemiyoruz. Davaların ne kadar süreceği belli değil. Çocuğu hasta olan, eşi olmayan işçi arkadaşlarımız var. Mağduriyet neden sadece işçiye?” diye sordu.

‘MAZLUM VE ZALİMİN ARASINDAKİ OLAY’

Mas-Daf işçilerinin ilk olarak 2010 yılında Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlendiği hatırlatan vardiya amiri işçi Ahmet Demir, “O dönem direnen işçi arkadaşlarımızın üzerine araba sürüldü. Sendikalaşma hakkı engellenmeye çalışıldı. Şimdi ise tekrar örgütlendik ancak tekrardan işveren sendikanın yetki belgesine itiraz etti” dedi. “Yetki mahkemeleri yıllarca sürüyor” ifadesini kullanan Demir, “Biz yönetimle görüşme talebinde bulunduğumuz halde 10 aydan beri görüşemiyoruz. Bizde sesimizi duyurmak için eyleme başladık. İş yavaşlattık, mesaimiz bittikten sonra akşam 6’dan sonra fabrikada sabahlıyoruz. Eyleme başladığımız geçen hafta salı gününden beri mobbing başladı. Geceleri hava soğuk oluyor ve bulunduğumuz kapalı yerleri açmaya başladılar. Tuvalet ve mescitler kapatıldı. Arkadaşlarımız çimlerde ibadetlerini yapıyorlar. 30 senedir fabrikalarda çalışıyorum, böyle duyarsızlık görmedim” dedi.

MAS-DAF işçileri.MAS-DAF işçileri.

Demir son olarak şunları söyledi: “Arkadaşlarımla beraber en ufak yasadışı eylem yapmadan efendice bu süreci devam ettiriyoruz. Psikolojik baskılarla bizi tahrik etmeye çalışıyorlar. Dün patronumuzla görüşmeyi talep etmemize rağmen olumlu yanıt alamıyoruz. Ekmeğimizin derdindeyiz ancak herkes kulaklarını tıkamış durumda. Bize psikolojik baskı yapıyorlar. Bu olay sendika işçi arasındaki durumdan mazlum ve zalim arasındaki duruma döndü. İşverenler birbirlerini tuttukları için biz buradan çıkınca başka yere giremeyelim diye bizi lekeliyorlar.”