Rivayet odur ki 1453 yılında İstanbul kuşatma altındayken oradaki papazlar “Bir toplu iğnenin başında kaç melek dans edebilir?” diye tartışıyorlarmış.
Nereden aklıma geldi? Memleket yıkılıyor, aslında ne olacağını kimse kesin olarak bilemiyor, ama gelsin anketler gitsin iktidar halleri, siyasi mühendislik dedikleri son seçim kanunuyla kim kazanırmış tahlilleri… Elbette ayakları yere basan, yol ve çözüm gösteren tahlillere bir sözümüz olamaz ama işi bir toplu iğne üzerinde kaç milletvekili seçtiririz noktasına götürmek kabul edilemez.


SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen’in bu konudaki uyarısını dikkate almak lazım: “Muhalefet kanadında sanki bir düğün dernek havasında seçime girileceği sanılıyor, hatta iktidar sonrası vekillikleri paylaşacak bir plan içerisine girilmiş gibi. Daha önce de uyardık, böyle bir seçim yok önümüzde. Son seçim yasasındaki değişikliklerle birlikte iktidar, kuralları değiştirecek adımlar atmaya başladı. Onun için de bütün muhalefetin uyanık olması, AKP hamlelerine yanıt verecek bir eksende durması gerekir.”

Nitekim geçen hafta yine SOL Parti, yaklaşan seçimlerin Cumhuriyet tarihinin en kritik eşiklerden biri olduğunu vurgulayarak “Geleceğimizi özgürlük ve eşitlik yolunda birlikte kuralım” çağrısı yaptı. Partinin açıklamasında, “Tek adam rejimine” karşı net bir tutum alınacağı belirtilerek, “Herkesi SOL mücadele blokunu oluşturmaya davet ediyoruz” denildi. Memleketi yeniden kuracak, devrimciliği yeniden yeşertecek bir çağrı, devrimci bir yolu kurma çağrısı doğrultusunda bir siyasetin toplumsal bloku da önümüzdeki günlerde açıklanacakmış.

***

Blok, birden çok kesimin bir araya getirilmesiyle oluşturulan bir bütündür. SOL Parti de sosyalist örgütlerle sınırlı olmayan, tüm diğer örgütlü toplumsal dinamikleri de kapsayan bir yere işaret ediyor. Toplumsal muhalefetin uzun süredir ihtiyaç duyduğu zaten budur. Çünkü hayatın her alanında irili ufaklı, farklı bileşenli bir blok oluşturulmasıyla, toplumsal muhalefetin önündeki blokaj da aşılacaktır. Toplumsal muhalefet ancak kendi önündeki blokajı, hareketine engel olan şeyleri kaldırabildiği ölçüde Saraylılar önünde ciddi bir blokaj yaratabilir. Elbette şimdilik Sol muhalefetin, gidişatı bütünüyle ve kısa sürede durduracak gücü yoktur. Ama duraksatabilir. Ama yoluna engel koyabilir. Demek ki bizleri yine ve yeniden uzun ve sürüncemeli bir süreç bekliyor: Sarp, engebeli, dolambaçlı, inişli çıkışlı mücadele günleri…

Üstelik memleketin şu halinde can havliyle de olsa bir araya gelmek, bloklaşmak hayati/ölümcül öneme sahiptir. İnsan normalde doğal gücünün %55’ini kullanır, düzenli antrenmanla %75’e çıkabilir, %100’ünü kullanabilmesi içinse ölüm korkusu gerekirmiş! Ölüm kalım ülkesindeki bir toplumsal muhalefete de yaşam enerjisi dolu böyle performans gerekiyor zaten.

***

Karşımızdakilerin, saraylı “ikbal sahiplerinin/yüksek makamdakilerin” durumu da aslında pek farklı değil. Onlar da adeta “Perde-i zûlmet çekilmiş, korkarım ikbâlime/ Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime” demekteler. Yani? “Korkarım, baht açıklığımın, yüksek makamımın önüne karanlık perdesi çekilmiş; kendi geleceğime bakarken bir suçlu gibi titremekteyim” hallerindeler.

SOL Parti’nin işaret ettiği “Bir hareket düzleminde kendisini seçimlere ve seçimler sonrasına da taşıyacak bir örgütlenme” ise özellikle kaos ve belirsizlik ortamındayken, herhangi bir örgütlenme değil de olabilecek her melanete karşı ve her şeyi yapabilecek kudrette olması gereken “hareket halinde” bir örgütlenmedir. Böylece farklı yerlerde farklı ve beklenmedik başka şeyler meydana geldiğinde kendi kararını anında ve orada uygulayabilecektir. Zaten saraylı ve siyasi İslamcıların gitmemek için her şeyi mubah gördükleri aşikârdır.

Öyleyse bütün bunlar için hakikaten bir laiklik bloku ve blokajı da şarttır!

Çünkü düzen siyasetçileri de bir nevi “Toplu iğne başında kaç melek dans edebilir?” düzleminde seçim tartışıyorlar ve çünkü “ilahiyat”, saraylıların da, bildik muhalefetin de gıdasıdır. Üstelik şeytan da bir melek, Azrail de; hiç olmazsa bunu da unutmayalım! Siyasetin şeytanlarına ve Azraillerine karşı seküler emekçi blokajını yani…