Sol blok var olmak istiyorsa dışlamaları ve ayrışmaları bir tarafa bırakarak sosyal demokratları, sosyalistleri, komünistleri, anti-kapitalistleri ve diğer irili-ufaklı aşırı sol oluşumları da kapsayan geniş kapsamlı bir “demokrasi cephesi” oluşturmalıdır.

Sol kazanmak istiyorsa cepheyi genişletmeli

Prof. Dr. Ali ARAYICI/Paris

Fransa’da 10-24 Nisan tarihlerindeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından şimdi de partiler 12-19 Haziran’daki milletvekili seçimine odaklanmış durumda. Sağ ve soldaki bütün partiler, ittifak ve bloklar oluşturarak seçimde en yüksek milletvekili çıkarma peşinde. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda çok sayıda bloku bünyesinde barındıran üç aday ortaya çıkmıştı. Neoliberal merkez sağ blokun temsilcisi Cumhuriyet Yürüyüşü (LaREM) lideri mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. Aşırı sağcı, ırkçı ve faşist blokun başı Ulusal Birleşme Cephesi (RN) lideri Marine Le Pen. Radikal sol bloku oluşturan Boyun Eğmeyenler’in (FI) lideri Jean-Luc Mélenchon.

Bu üç siyasi blokun 12-19 Haziran’daki parlamento seçimlerinde yansımalarının nasıl olacağını göreceğiz. Burada asıl risk Macron’nun Cumhuriyet Yürüyüşü’nün bir kez daha Ulusal Meclis’te salt çoğunluğa sahip olması olasılığı. Bunun belirtileri görülmeye başlandı.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda, üç baskın siyasi güç ortaya çıkmasına karşın bu yapılanmaların istikrarlı olduğu söylenemez. Siyasi arenadaki bu üç blok, bölgesel, yerel ve milletvekili genel seçimlerinde oluşmayabilir.

Boyun Eğmeyenler ve Ulusal Birleşme Cephesi’nin (bazı seçim bölgelerinde işbirliğine rağmen), başarısızlıkları buna tanıklık ediyor. Macron yine aradan sıyrılabilir. Siyaset bilimci Luc Rouban şu yorumu yapıyor: “İlk tur, sağda ve solda radikalleşmenin kurumsallaşmasını doğruladı. Makronizmi merkez sağda bir güç olarak kurdu. Aynı zamanda büyük geleneksel partilerin ulusal düzeyde çöküşünü de doğrulamaktadır.”

ÜÇLÜ CEPHELEŞME

Hazirandaki seçimde yenilenmiş bir başkanlık çoğunluğu, geniş bir sol muhalefet ve büyük bir aşırı sağ milletvekili bloku oluşabilir. Şüphesiz bunun gerçekleşmesi o kadar da basit değil. Oylama sistemi, iki türlü ve çoğunluk sistemine göre. 577 seçim bölgesine ayrılmış orantılı bir sistemden farklı olarak, buna elverişli değil. Halk, ittifaklar oluşturabilen ve geniş çapta birleşebilen partileri tercih ediyor. Bu nedenle, hem ulusal güç dengesine hem de seçim bölgelerine göre yerel özelliklere bağlı.

Marine Le Pen, ırkçı Éric Zemmour’un Fetih Partisi’ni uzaklaştırdığı taktirde dezavantajlı duruma düşer. Dikkate almak zorunda. Ulusal Birleşme Cephesi adayları, ikinci tura kalırsa, yerel barikatların önlerine çıktığını görme riskiyle karşı karşıya. O halde, katılım tehlikesini önlemek için, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turunda aldığı oy oranını, temel olarak almaya yönelebilir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda oluşan, bu üç blokun kendi içinde tutarlı olduğu söylemek olanaksız. Bu durumu Luc Rouban şöyle açıklıyor: "Sorun, bu üç bloku bünyesinde barındırması gereken partilerin, yerel düzeyde bile olsa, güçlü partiler olmadığı sonucuna varıyor. Cumhuriyet Yürüşü kendisini yapılandıramayan Macron figürü etrafında örgütlenmiş bir hareket.”

Bu durum, diğer iki blok içinde geçerliliğini koruyor. Boyun Eğmeyenler sadece Jean-Luc Mélenchon etrafında yapılanmış bir oluşum. Ulusal Birleşme Cephesi üçü arasında en az kırılgan olanı. Ancak, bölgesel çapa ve liderlik yeteneğine sahip yönetici aktörleri çok göreceli.

Fransa’da halkın yerel-genel, Cumhurbaşkanlığı ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde katılım oranının düşüklüğü önemli bir sorun. Bu durumda esas olarak muhalefet blokları cezalandırılmış oluyor. Macron’un Cumhuriyet Yürüyüşü’nün liberal bloku oldukça homojen bir tabandan yararlanıyor. Bu nedenle, bir sonraki seçimde daha istikrarlı ve yenilenmesi kolay olacak bir tablo ortaya çıkabilir. Siyaset Bilimci Vincent Martigny’in bu konudaki analizi oldukça ilginç: “Macron’un seçmenleri en eğitimli ve 65 yaş üstü. Bunlar güvenebilecek ve her zaman oy kullanan bir seçmen. RN ve FI için zorluk yeniden harekete geçmek. Le Pen’in, işçiler ve çalışanlar arasında oy alması kolay olmayacak. Mélenchon oylarının sosyolojisi daha geniş. Özellikle banliyölerde çalışan sınıfların bir kısmına, entelektüel küçük burjuvaziye, kamu hizmetinin bir kısmına, işsizlere ve öğrencilerin oylarına sahip olabilir."

SOL BLOK’UN BİRLİĞİ

Boyun Eğmeyenleri’in oylarını Jean-Luc Mélenchon’u Başbakan seçtirmek için, bir başkanlık oylamasına dönüştürme stratejisi doğru değil. Seçim bölgelerine dayalı, milletvekili genel seçimi özeldir. Hem ulusal güç dengesine, hem de yeni seçilen cumhurbaşkanına karşı bir iyimserliğe ve yerel dengelere de bağlı.

Siyasi blokların kamuoyunda ses getirmesi ve etkili olması için uzun ömürlü ve köklü bloklara gereksinme var. Üstelik, bu durum solda birlik ve dayanışma için acil bir önem taşıyor. Vincent Martigny, bunu şöyle açıklıyor: "Boyun Eğmeyenler dâhil herkesin, birliğin gerçekleştiğini görmekten çıkarı var. Sosyalist Parti (SP) ve Komünist Parti (FCP), Boyun Eğmeyenler’in yoksun olduğu bölgesel yerleşim birimlerini potansiyel bir sol bloka dönüştürebilir.”

Dolayısıyla Ulusal Meclis’teki güç dengesinin yeniden oluşturulabilmesi için, katılımın bozulmaması, yerel güç dengesinin ulusal dengelerle uyumlu olması ve tarafların mutabakata varması gerekecek. Bu istekler biraz fazla olabilir, ancak çok önemli ve gerekli. Başarısızlık durumunda, ülkenin siyasi gerçeğiyle orantısız olacak bir çoğunluğa sahip olma riski var.

Sonuç olarak sol blok 10 Nisan’dan sonra da var olmak istiyorsa dışlamaları ve ayrışmaları bir tarafa bırakarak sosyal demokratları, sosyalistleri, komünistleri, anti-kapitalistleri ve diğer irili-ufaklı aşırı sol oluşumları da kapsayan geniş kapsamlı bir “demokrasi cephesi” oluşturmalıdır. Bu bağlam da, sol blok 12-19 Haziran’daki milletvekili seçiminde etkin katılımı sağlamalı, fırsatları kaçırmamalı ve iyi değerlendirmelidir.