Kapitalist-emperyalist sistemin derin bir krizde olduğu zamanlardan geçiyoruz. Ne liberal kapitalist düzenin bu en derin, en uzun krizinin izdüşümlerini yerkürenin her bir noktasında görmek mümkün. Kapitalizm her zamankinden de saldırgan, acımasız. Daha fazla sömürü, daha fazla kâr için tüm sınırlar zorlanıyor. Emperyalist müdahaleler, emekçilerin/toplumların haklarına yönelik saldırılar nüksediyor. Artan yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik sarmalında yaşanan 21. yüzyılın kapitalist barbarlığıdır.

Krizle boğuşan neoliberal sistemin “rıza üretimi” ters tepiyor. Son yıllarda büyük bir geri çekilmeyle karşı karşıya kalan uluslararası işçi hareketi yeniden ayağa kalkıyor. Direniş dalgaları bütün kıyıları vuruyor. Krizin faturasının çıkarıldığı halklar isyan bayrağını çekmiş durumda.

FAŞİZMİ SOKAKTA YENMEK

Otoriter-totaliter, sağcı faşist rejimlerin sokaklarda nasıl geriletileceğine dair üç çarpıcı örnek verelim.

1) Birincisi Hint ana kıtasından. Hindistan’da Naredna Modi faşizmini sokakta gerileten Hint çiftçilerin mücadelesi yol gösterici. Bir yılı bulan muazzam mücadele sonrasında Modi geri adım atmak zorunda kaldı, tarım alanındaki neoliberal yasalar çöpe atıldı. Hint üreticiler ülkenin dört bir tarafından başkent Yeni Delhi’ye yürümüştü. 14 aylık direnişte 700’ü aşkın çiftçi yaşamını yitirdi.

2) İkincisi Orta Avrupa’dan. Neofaşist Orban rejimine karşı muhalefet bileşenlerinin yılları bulan mücadelesi meyvelerini vermeye başladı. Macar muhalefetinin birleşik mücadelesi sonrası başkent Budapeşte’nin belediye başkanlığı kazanıldı. Muhalefeti, yargıyı, basını susturmaya yönelik düzenlemelerde de önemli bir barikat oluşturuldu.

3) Üçüncüsü de Güney Amerika’dan. Arjantin’de 44 milyar dolarlık borcun yapılandırılması için yeni bir anlaşma dayatan Uluslararası Para Fonu’na (IMF) karşı halk ayakta. Arjantinliler hükümete, herhangi bir anlaşma imzalamaması için ultimatom verdi, ‘‘uluslararası tefeci’’ olarak nitelendirdikleri IMF’yle olan ilişkilerin sona erdirilmesi çağrısı yaptı.

Salgınla birlikte kapitalist krizin daha da derinleşmesiyle neoliberal saldırganlık şiddetini tırmandırırken işçilerin, emekçilerin, halkların elde ettiği kazanımlar, açlık, yoksulluk, sefaletle sınanan toplumlara umut aşılıyor.

ERTELENEMEZ GÖREV

O umut siyasal İslamcı rejimin otoriter politikaları altında can çekişen bu topraklarda da görülmeye başlandı. İşçiler, emekçiler, sendikalar meslek örgütleri ölü toprağını üzerlerinden atmaya başladılar. İrili ufaklı pek çok grev, direniş, eylem gerçekleştiriliyor. Geçinemeyenler, barınamayanlar kendilerini alanlara atmaya başladılar. Ancak tüm bunlar olurken Güven Gürkan Öztan Hoca’nın dünkü yazısında da belirttiği üzere sol/sosyalist bir odağa ihtiyaç var.

Sol-sosyalist odak inşası sadece bu coğrafyanın değil, dünyanın dört bir tarafındaki hareketlerin de ana gündemlerinden. Parlamentolara sıkışmış muhalefet tarzından kendilerini arındıran kitleler İtalya’dan Fransa’ya, Arjantin’den Sri Lanka’ya, Kamboçya’dan Polonya’ya her tarafta alanları doldururken aynı zamanda yeni bir arayışın da işaretlerini veriyorlar.