SOL Parti’den Antakya’daki kültürel mirasa ilişkin yapılan açıklamada, “5 Nisan 2023 tarihinde Resmi Gazete’de Antakya Tarihi Kent Merkezi’nde riskli alan ilanı kararı ise öncelikle vatandaşların 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlara Dair Kanundan kaynaklı haklarına el konulması, yok sayılması hem de 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında kentsel mirasın korunmasına katılım hakkının, kentsel koruma odaklı kültürel miras haklarının ihlali anlamına gelmektedir” ifadelerine yer verildi.

SOL Parti: Antakya’nın tarihi mirası rant ve yağma riskiyle karşı karşıya

HABER MERKEZİ

SOL Parti Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu, “Antakya’da Kentsel Kültürel Miras’a El Konulması Yaşama ve Bellek Haklarının Gaspıdır!” başlıklı bir açıklama yayınladı.

Açıklamada “Hatay Antakya’da 307 hektarlık, tarihi kent merkezini ve Kurtuluş Caddesini de içeren alan 5 Nisan 2023 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan ilan edilmiştir” denildi.

Bu ilana ilişkin uyarılarda bulunan SOL Parti, “5 Nisan 2023 tarihinde Resmi Gazete’de Antakya Tarihi Kent Merkezi’nde riskli alan ilanı kararı ise öncelikle vatandaşların 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlara Dair Kanundan kaynaklı haklarına el konulması, yok sayılması hem de 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında kentsel mirasın korunmasına katılım hakkının, kentsel koruma odaklı kültürel miras haklarının ihlali anlamına gelmektedir” ifadelerine yer verdi.

Açıklamada, “İstanbul’dan tanıdık olduğumuz gibi bir AntakyaPort projesi olarak, Antakya’nın tüm sosyal, ekonomik, kültürel mirasına bir avuç şirketin el koyması sürecidir. Antakya kent merkezini hangi şirketlere verileceği, kimlerle ne anlaşmalar yapıldığı araştırılmalıdır” değerlendirmesinde bulunuldu.

SOL Parti SOL Parti Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu tarafından yapılan açıklama şöyle:

“AFETZEDEYE KONUT TEMİNİ YAŞAMA HAKKININ PARÇASIDIR”

Antakya’da Kentsel Kültürel Miras’a El Konulması Yaşama ve Bellek Haklarının Gaspıdır!

AKP iktidarı, depremi fırsat bilerek tarihi ve kültürel mirası yağmalamaya ve önemli kentsel alanlara el koymaya devam etmektedir.

Son güncel örnek olarak, Hatay Antakya’da 307 hektarlık, tarihi kent merkezini ve Kurtuluş Caddesini de içeren alan 5 Nisan 2023 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan ilan edilmiştir. Hali hazırda felakete dönüşen depremlerin etkisi ile büyük oranda yıkıma uğramış dünya ölçeğinde öneme sahip Antakya’nın tarihi bölgesi, el koyma, rant ve yağma riski ile karşı karşıyadır.

Afet sonrasında afetzedeye konut temini, yaşama hakkının bir parçası olarak 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlara Dair Kanun kapsamında düzenlenmiştir. Bu kapsamda afete maruz bölge ilanı yurttaşların konut temelli maddi ve manevi varlığını koruma hakkı için elzemdir. Fakat bu Kanun AKP iktidarı tarafından uygulanmamaktadır. Bu Kanun gündemden düşürülürken bir yandan da kentsel sit alanlarında hızla uygulamaya geçilmiştir. Afet sonrasında uygulama öncelikle alanın 7269 sayılı Kanun kapsamında afet bölgesi ilan edilmesi ve yıkılan tarihi ve kültürel mirası koruma amaçlı imar planı hazırlanarak ve etaplanarak yeniden ayağa kaldırılması amacını taşımalıdır.

5 Nisan 2023 tarihinde Resmi Gazete’de Antakya Tarihi Kent Merkezi’nde riskli alan ilanı kararı ise öncelikle vatandaşların 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlara Dair Kanundan kaynaklı haklarına el konulması, yok sayılması hem de 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında kentsel mirasın korunmasına katılım hakkının, kentsel koruma odaklı kültürel miras haklarının ihlali anlamına gelmektedir. Bu anlamda alanda koruma amaçlı imar planları olmaksızın uygulamaya geçilmesi gündeme dahi alınamaz, alınmamalıdır.

Afet sonrası, afet bölgesi ilan edilmeksizin bir uygulama yapılması, bölgede öncelikle acele kamulaştırma uygulaması yapılmasına yönelik bir hazırlık yapıldığını göstermektedir. Diğer yandan riskli alan uygulaması deprem sonrasındaki uygulamalar için değil deprem öncesi yapı stoğunun iyileştirilmesi amacına uygun çıkarılmıştır. Bu yasa, ortaya çıkan soruna çözüm bulabilecek bir amaca ve uygulama araçlarına yönelik değildir. Deprem sonrasında ortaya çıkan afet, yurttaşların maddi ve manevi haklarının korunması odaklı olarak 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda düzenlenmiştir. Kanunla düzenlenmiş bu hakkı KHK ile veya riskli alan uygulaması ile daraltılamaz.

Olağanüstü hal ile ilgili olağan hukuk varken, hakları ve yargısal denetimi ilga edecek düzenleme yapılması Anayasa’ya aykırıdır. Haklar riski alan uygulaması veya Cumhurbaşkanlığı KHK’si ile sınırlandırılamaz.

Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin bölgede enkaz kaldırmak amacıyla kentsel sit alanında riskli alan ilan edildiği yönünde basına sızdırılan açıklamaları ise gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü enkaz kaldırma faaliyetleri ile ilgili idare Afet ve Acil Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği kapsamında zaten yetki Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığına aittir. Bu enkazı Kültür Bakanlığı kaldıramadığı gerekçesiyle yetki devri yapıldığına yönelik açıklamalar bu nedenle gerçeği yansıtmamaktadır. Kaldi ki envanter çıkarılmadan ve etaplandırma yapılmadan kültürel mirasa enkaz muamelesi yapılamaz.

Bu kapsamda kentsel ve arkeolojik sit alanında gerçekleştirilmeye başlanan uygulama, Antakya için modelin ne olmakta olduğunu göstermektedir. Bu modele göre, Antakya kent merkezi önce riskli alan edileceği, sonra acele kamulaştırmaya tabi tutulacağı, bu alan TOKİ üzerinden Emlak Konut’a ve onun anlaşacağı bir inşaat şirketi grubuna mülkiyeti verileceği endişesini taşımaktayız. Bu sadece mülkiyetin el değiştirmesi değildir. Aynı zamanda, İstanbul’dan tanıdık olduğumuz gibi bir AntakyaPort projesi olarak, Antakya’nın tüm sosyal, ekonomik, kültürel mirasına bir avuç şirketin el koyması sürecidir. Antakya kent merkezini hangi şirketlere verileceği, kimlerle ne anlaşmalar yapıldığı araştırılmalıdır. 5 Nisan 2023 tarihinde yayımlanan riskli alan ilanı kararı bu sürecin nasıl işleyeceğini göstermektedir.

Antakya tarihi kent merkezi, toplumsal bellek ve kültürel miras olarak korunmalıdır. Bu mirasın ve belleğin çalınmasına biz daha önceden Antalya Balbey, İstanbul Sulukule, Diyarbakır Sur, Ankara Ulus tarihi kent merkezlerine el konulması, halktan çalınması ve şirketlerin eline geçirilmesi sürecinden tanığız.

Antakya üzerine çalışma yürüten demokratik kitle örgütlerinin, gönüllü organizasyonların, tarihi ve kültürel mirası korumaya çalışan yapıların bu gelişmeyi görmesi ve buna yönelik politika ve hedef belirlemesi gerekmektedir. Bizler de kültürel mirasın, toplumsal belleğin, yaşam haklarının korunması için her türlü hak mücadelesinin öznesi olduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunarız.

Depremi fırsata çevirenlerin Antakya’yı yağmalamasına izin vermeyeceğiz. Antakya’ya, Hatay’a ve ülkemize sahip çıkacağız.