SOL Parti yarın Fatsa’da gerçekleştireceği ‘Fındıkta Sömürüye Son’ mitingi için çalışmalarına devam ediyor. SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, “Halkımızla birlikte çaresizliği, çareye; umutsuzluğu, umuda çevirmeye çalışıyoruz. Bunu başaracağız” diyor.

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen: Halkımızla birlikte mücadele vereceğiz

Dilan ESEN

SOL Parti, Ordu Fatsa’daki Cumhuriyet Meydanı’nda yarın saat 15.00’te ‘Fındıkta Sömürüye Son’ mitingini gerçekleştirecek. Fındık üreticisi bir aileden gelen SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen ile fındık ile doğa mücadelesini, AKP’nin iktidara gelişiyle birlikte tarımda yarattığı sorunları, ranta dayalı politikalarını ve üreticinin getirildiği hali konuştuk.

>> Fındık Karadeniz için çok önemli bir ürün. Ama yeterli desteği görmedi. Üretici sürekli mücadele vermek zorunda kaldı. Bölgedeki fındık mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fındık üreticisi geçmiş dönem boyunca da sıkıntı çekti. Ama AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte fındığın değersizleştirilme süreci katmerleşti. IMF ve Dünya Bankası’nın Türkiye’deki tarım politikalarına ilişkin yaklaşımının bir parçası olarak tıpkı KİT’lerin tasfiyesine benzer bir süreç olarak Fiskobirlik’in tasfiyesiyle birlikte başlıyor. AKP iktidara geldikten 3 sene sonra Fiskobirlik’in tasfiye süreci başlıyor. Fiskobirlik kısmen de olsa piyasa karşısında, tefeciler karşısında üreticiyi koruyacak bir mekanizmaydı. Taban fiyat açıklanırdı. Fiskobirlik taban fiyatından alım yaptığı için tüccarlar da çok düşemezlerdi. Fiskobirlik aynı zamanda belli bir fındık alım ve ihracat fiyatını da temsil ederdi. Kısmen de bunu kamu adına yapardı. AKP’nin emperyalist merkezlerle yürüttüğü işbirliğinin sonucu, Fiskobirlik’in çekilmesiyle üreticiyi koruyabilecek mekanizma ortadan kalktı. Fındığın bütün hâkimiyeti tefecilerin eline geçti. Piyasa, Ordu’nun ve bütün fındık bölgesinin en büyük tekeli haline gelen İtalyan Ferrero’nun eline geçti. Dolayısıyla üreticinin ürettiği, topladığı, tek tek emek ettiği fındıkta tek bir söz sahibi değil. Taban fiyat dahil her şeyi bunlar belirlemeye başladı. Fındıkta üreticiden yana her mekanizma ortadan kaldırıldı. Dolayısıyla üretici bütünüyle çaresiz duruma geldi. Belki 5 yıl sonra artık burada üretici bulunamaz hale gelecek.

BAHÇE SATIN ALDI

Biz buranın bir işgal altında olduğunu düşünüyoruz. Sadece fındık değil, fındığıyla, toprağıyla, madenle bu bölge işgal altında. Ferrero artık bahçeleri satın almaya başladı. Kaliteli fındığın, nitelikli toprağın olduğu bölgeleri tespit ederek bu bölgelerdeki fındık bahçelerini kiralamaya ya da satın almaya başladı. Zaten yüzde 74’ü maden sahası diye tespit edilmiş Ordu’nun. Belirli yerli yabancı tekeller de buradaki maden sahalarını işgal etmeye başladılar. Bir taraftan madenler toprağı zehirliyor, bir taraftan da şirketler üreticinin emeğini ve toprağını çalıyorlar. Burası gizli bir işgal altında. Diğer iktidarlardan farklı olarak bu dönemin en önemli noktası bu.

Burada verimli arazilerin alt tabakasındaki toprakların yabancı şirketler tarafından sökülüp limandan gemilere yüklenerek gönderildiği bir gerçek var. Yani biz işgal derken soyut bir şeyden bahsetmiyoruz. Bir İngiliz şirket yerli işbirlikçisiyle gelip Fatsa’nın tepesindeki bir orman veya tarım alanını işgal ediyor, oradan cebini doldurarak çıkıp gidiyor burada toprağı alıp bize bir taş yığını bırakıyor. Öbürü de toprağın dibindeki kullanabileceği verimli unsurları alıp 10 yıl sonra o toprağı kapatıp orada bir toprak değil kum yığını bırakıyor. Bu ülkenin gerçek yurtseverlerinin yapması gereken tek bir şey var; bu topraklara, bu fındığa sahip çıkmak ve bunun üzerindeki bütün şirket tekellerini emperyalist tekellerin varlığına son vermek için çalışmak.

>> Fatsa AKP eliyle yaşatılan rant ve yağma politikasının katmerlisini mi yaşıyor?

Doğru sadece Ordu’ya ve fındığa özel bir durum değil. Tütünde aynı şeyi yaşadı. İzlenen politika bu. Halka ait olan her şeyin şirketlere devredilmesi, halkta olan her şeyin zenginlere aktarılması. Toprak aktarımı yapılıyor, köylü topraksız bırakılıyor. Bütün Türkiye gerçeği buranın da gerçeği. Burada aynı anda bu yağma hem maden hem de tarımda yaşanıyor. Katmerli taradı burası.

>> Sizi mitinge götüren süreci özetler misiniz?

Bugün Türkiye’de çok ağır bir yoksulluk ve kriz var. İnsanlar, iktidardan umudunu kesti, bütün bu krizin kaynağının iktidar olduğunun farkında ama şunu da soruyor, “Bizim sorunlarımız nasıl çözülecek?”. Muhalefetinin, insanların çığlığını ekrana taşıyarak yürüttüğü, “Yoksulluk var, bunu teşhir ediyoruz” politikası bir çare üreten değil çaresizliğin parçasıdır. Halk talepleriyle harekete geçtiğinde, kendi talepleri için mücadele etmeye başladığında kazanabilir. Sistem muhalefeti halka “Bekleyin” demek dışında hiçbir şey söylemiyor. Biz başka bir şey yapmaya çalışıyoruz. Yapmak istediğimiz şey şu: Halkın acil taleplerini, onlarla birlikte, onların mücadelesini ve örgütlenme bilincini geliştirerek köylerde, mahallelerde örgütlülüğü geliştirerek halkın kendi hakkı için mücadele ettiği bir siyaset zeminini inşa etmek. Bütün bu yıkılmışlık karşısında hâlâ bu iktidarın zor da olsa ayakta duruyor olmasının nedeni sistem muhalefetinin halkın bütün bu sorunları karşısında yukarıdan söz söylemek, bekleyin demek dışında hiçbir şey yapmıyor olmasıdır. Bu insanları daha çok mutsuzluğa ve çaresizliğe itiyor. Biz bu çaresizliği, çareye; umutsuzluğu, umuda çevirmeye çalışıyoruz. Bu yüzden de bu miting SOL Parti’nin mitingi ama esas olarak üreticilerin, işçilerin kendi eylemleri olarak gerçekleştirmeye, kendi örgütlenme seviyelerini güçlendirmeye dönük çalışmanın mitingi.

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyenSOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen

>> Miting öncesinde Fatsa’nın Ordu’nun pek çok köyünü ziyaret ederek halkla bir araya geldiniz. Nasıl geçti bu geziler, ne gibi geri dönüşler aldınız ve halk ne talep ediyor?

Köy toplantılarımız, gezilerimiz, yaptığımız sohbetler beni çok etkiledi. Çünkü biz sadece anlatmadık aslında bu mitingi örgütlemek için dertleştik, birbirimizi dinledik. Taleplerimiz ne onları açığa çıkarmaya çalıştık. Yaşayan onlar zaten dolayısıyla gübrenin ne kadar zamlandığını, mazota ne kadar zam geldiğini, bütün bu girdi maliyetlerinin hangi seviyelere yükseldiğinin farkındalar. Bu konuda zaten talepler çok açık. En az 70 lira olmalı çünkü 70 lira olduğunda biz de söylüyoruz, en azından üretici zarar etmeden çıkar içinden ama 70’in altına düşerse bu fındık fiyatı bütün insanlar zarar ederek bahçelerden çıkacaklar. Kendi emeklerini hiç saymıyorum.

İnsanlar öfkeli ama insanlar bu öfkeyi örgütlü bir mücadeleye dönüştürme iradesine de sahip, bunun gelişmesi olanaklarına da sahip. Beni etkileyen 2 şey var. Buradan somut çıktılar da ürettik aslında.

Bu gezilerde kulağımda asılı kalan bir söz “Benim hayallerim vardı, artık hayallerim de yok” oldu. Gerçekten “Neden yapıyoruz bu mitingi” dersen, bunun için yapıyoruz. 60 yaşında birisinin “Önceden hayallerim vardı, şimdi hayallerim bile yok” dediği bir ülke var ve bu ülkeye isyan etmek lazım. Bu insanların hayallerini çalanlara isyan etmek lazım. Bu insanların köyünden çıkıp denizi görebilecek bir hayale bile sahip olmayan bir toplum yarattılar. Buna isyan etmemiz lazım. Bu insanların tekrar hayal kurabildiği, ümit edebildiği bir Türkiye yaratmak için çalışmamız gerekiyor. Bu miting de böyle bir miting olacak. Bu insanlara tekrar hayal kurabilmenin mümkün olduğunu, birleşirsek alabileceğimizi, bizi ezenlere karşı bizim de güçlü olabileceğimizi gösterecek bir miting olarak. Burada şunu da eklemem gerekir, özellikle sosyal medya üzerinden gelen bazı saçma tepkiler var, bu insanlar AKP’ye oy veriyor gibi şeyler yazıyorlar. Onlar için neden uğraşıyorsunuz gibi bir şey söylemek istiyorlar. Bu muhalefet hareketi içindeki önemli bir zaaf. Devrimcilik önce bu ülkenin sırt çevrilmiş yoksul ve güzel insanları için çabalamaktır. Emek vermeden değişim beklemek, insanların kendiliğinden her şeyi yapmasını ummak büyük yanılgıdır.

İnsanları hak arama mücadelesinden uzaklaştırdılar. Hakkı için mücadele ettiğinde ancak kazanabileceği duygusunu bir kez daha kazanması gerekiyor. Bir köyde teyzemiz “Eskiden 70 lira hakkımız söke söke alırız diyorduk, şimdi bir kez daha öyle diyeceğiz, söke söke alacağız” dedi. İşte asıl mesele bu; umutsuzluğun karşısında bu iradeyi güçlendirmek. SOL Parti, bunu adım adım örgütlüyor! Mitingin asıl anlamını da burada aramak gerekir.

MİTİNGLE BİTMEYECEK

Biz bu mitingde fındıkla ilgili güncel talepleri ifade etmekle yetinmeyeceğiz. Bütün bu toplantılardan bazı sonuçlar var. Fiskobirlik’in yeniden halka kazandırılmasının mümkün olup olamayacağı ya da bunu nasıl yapabileceğimiz veya bütün bunlar karşısında üreticiyi savunacak bir kooperatif biçimlerinin olup olamayacağı gibi sorular, öneriler önümüze geldi. Dolayısıyla fındık mitingi bunları geliştirmek için bir başlangıç olacak. Gittiğimiz köylerde bizimle birlikte olan üreticilerle birlikte mitingden hemen sonra, fındık mevsimi ve sonrasında kalıcı çözümleri nasıl yakalayabileceğimi tartışmaya devam edeceğiz. Aslında biz her gittiğimiz yerde üretici meclisi kurarak da çıkmış oluyoruz. Bu meclisi tartışıp geliştireceğiz. Mitingle başlıyoruz ama mitingle bitirmeyeceğiz.

>> SOL Parti Fatsa dışında nerelerde hedef çalışmaları önüne koydu?

Fatsa mitinginin karar sürecini buradaki arkadaşlarımızla birlikte aldık. Bu karar sürecini dolaştığımız pek çok köydeki insanlarla birlikte bu konuyu konuştuk. Böyle bir şey yapmanın bir ihtiyaç olduğunu tespit ettik. SOL Parti açısından şöyle bir durum var: Esas olarak üreticinin, işçinin, emekçinin kendi talepleriyle sokağa çıktığı; kendi taleplerini ortaya çıkartabildiği bir mücadele eksikliği var. Bu yüzden SOL Parti önümüzdeki günlerde Türkiye’de işçilerin, emekçilerin, köylülerin sorunlarına sahip çıkacak başka mitingler de yapacak. SOL Parti’nin merkezi politikası açısından da bu bir başlangıç mitingi. Bunu değişik biçimlerde önümüzdeki günlerde sürdüreceğiz.

Gittiğimiz her köy toplantısında talepleri tartıştık. Bazı köylerden taşocağı mücadelesine ilişkin talepler çıktı, bazı köylerden madene karşı talepler çıktı. Bu meydan, köy meclislerinde birlikte tartışarak birlikte ortaya çıkardığımız halkın taleplerini kürsüye taşıyacağımız bir meydan olacak.

DOĞAYI KATLETTİLER

AKP iktidarı dönemi bütün ülke ve Karadeniz içinde bir ekolojik yıkımla, yağmayla muhatap haline geldi. Şirketlerin kazanması için suyun, toprağın denetim altına alındığı bir yer. Fatsa’da gezdiğimiz her köyde ya madenle ilgili bir çalışma var ya maden var ya taşocağı var. Bütün bunlar aslında Türkiye’nin geleceği açısından düşününce verimli toprağı, tarım arazisini ortadan kaldırıyor. Fiziken ortadan kaldırıyor zaten, o toprağı da toprak olmaktan çıkartıyor. Bütün bunlar suyu zehirleyen, yağmuru zehirli hale getiren, bölge insanının 5-10 yıl sonra hayatını tehlikeye atan, burada yaşayamaz hale getirecek bir duruma geldi. Fındığa sahip çıkmakla toprağa sahip çıkmak arasında herhangi bir fark kalmadı. Bunların hepsine sahip çıkmak zorundayız.

PAZAR GÜNÜ MEYDANDAYIZ

sol-parti-baskanlar-kurulu-uyesi-onder-isleyen-halkimizla-birlikte-mucadele-verecegiz-1043382-1.

SOL Partililer ise dün mitinge çağrı çalışmalarına devam etti. Fatsa’da Yalıköy ve Bolaman’ı ziyaret eden SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İlknur Başer ile Parti Meclisi Üyesi Alper Taş ve partililer, halkı pazar günü gerçekleştirilecek mitinge davet etti. Daha sonra Fatsa’nın merkezinde de esnaf ziyaret edildi. SOL Parti PM Üyesi Alper Taş, yurttaşlara, “Emeğimize, fındığımıza sahip çıkmak için pazar günü Cumhuriyet Meydanı’ndayız” çağrısı yaptı.