SOL Parti Bursa'dan iktidarın eğitim, ekonomi ve kadına yönelik politikalarına tepki

SOL Parti Bursa İl Örgütü gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bursa İl Örgütü Eğitim Meclisi, eğitimdeki ticarileşmenin ve siyasallaşmanın giderek derinleştiğini vurguladı. SOL Partili kadınlar ise Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine tepki gösterdi.

Türkiye ekonomisinin uzunca süredir alarm verdiğini kaydeden SOL Partili gençler ise, “Sözde genç işsizliği azaltmak için meclise getirilen yasa tasarısı, siyasi iktidarın emekçilere ama en çok genç emekçilere yönelik tavrını gözler önüne seriyor” açıklamasında bulundu.

Yapılan açıklamaların tamamı şöyle:

SOL PARTİ BURSA İL ÖRGÜTÜ: İNSANLAR KADERİNE TERK EDİLDİ

“Değerli Bursalılar, Görüldüğü gibi, iktidarın politikaları yaşamın her alanını adeta sorun yumağı haline getirmiş durumda. Nereye el atsanız elinizde kalıyor. Ekonomi, eğitim, gençlik, dış politika, vs. İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı diz boyu. İnsanlar kendi kaderlerine, açlığa ve ölüme terk edilmiş durumda.

Aşı konusundaki belirsizlikler aynen devam ediyor. İnsanlarımız yaygın aşıya ve sağlık hizmetlerine hala erişemiyor.

Hepiniz AKP kongrelerini televizyonlardan izlemişsinizdir. Hınca hınç dolu salonlarla övünen iktidar partisinin bakanı, kongre haberlerinden 5-10 dakika sonra aynı yayında utanmadan maske-mesafe-hijyen uyarısı yapabiliyor. “Pandemiyle mücadele sizin elinizde” diyerek gelinen noktada bir de halkı sorumlu tutuyor. Onlar pişkinlikte sınır tanımazken insanlarımız ölmeye, onlar da sefalarını sürmeye devam ediyor.

Gençlerin yarısından fazlası işsiz ve umutsuz. Birçoğu iş aramaya dahi gidemiyor. İktidarın yerel yönetimi de gençlere el uzatmak bir yana, toplu ulaşıma zam üstüne zam yapmayı tercih ediyor. Bu iktidara ve iktidarın kötü kopyası olmaya çalışan düzen muhalefetine mecbur da değiliz, mahkûm da değiliz. Bu sorunlar yumağından ancak ve ancak sol değerler etrafında örgütlenerek kurtulabiliriz.

Kendi kaderimizi elimize alarak, Sol politikalar etrafında örgütlenerek onları yenebilir, emekten, eşitlikten, özgürlükten yana bir yaşamı mümkün kılabiliriz. SOL demek, emeğin çıkarlarını gözetmek demek, Sol demek kamuculuk demek, bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik demek.

SOL demek bu ülkenin aydınlanma birikimini daha ileriye taşımak demek. Din sömürüsünün olmadığı, ayrımcılığın olmadığı bir yaşam demek. Gelin böyle bir yaşamı birlikte kuralım. Gelin bu sömürücü zorbalardan kurtulalım. Gelin, Sol Parti’de örgütlenelim.”

sol-parti-bursa-dan-iktidarin-egitim-ekonomi-ve-kadina-yonelik-politikalarina-tepki-861539-1.

BURSA SOL PARTİLİ KADINLAR: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN AYRILMAK KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNÜNÜ AÇMA BEYANIDIR

Bir gece kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuzca çıkıldığı duyuruldu. Doğrudan Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla alınan kararla kadınların yaşamları bir kez daha tehdit altında. Uygulamamakta ısrarcı olunduğu için her gün kaybetiğimiz kız kardeşlerimizden, kadına yönelik şiddetten sorumlusunuz!

Kadına yönelik şiddeti bitirme sözü daha hafızalarda tazeyken İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararı AKP iktidarının ve siyasal islamcı gericiliğin kadına yönelik şiddeti bitirmeyi bırakalım ancak sorumlusu olabileceğini bir kez daha göstermiştir. Her tartışmaya açtığınızda söylediğimiz gibi kadına yönelik şiddetin sorumlusu haklarımızı gasp etmeye çalışan, yasaları ve sözleşmeleri uygulamayan iktidardır. Tüm karalamalara rağmen İstanbul Sözleşmesi kadınların yaşamlarını güvence altına alan ve doğrudan ülkemizde hazırlanmış uluslararası bir sözleşmedir; sözleşmeden çıkmak için atılan imza doğrudan kadına yönelik şiddetin önünü açma beyanıdır.

Milyonların artık sırtında istemediği iktidar köşeye sıkıştıkça saldırganlaşıyor ve her gün bir hakkımıza saldırıyor ancak unutulmasın ki Kadınların yaşamlarının yanında tek adamın koltuk sevdası bir hiçtir. Her bir kız kardeşimizin yaşamı kirli koltuk oyunlarınızdan değerlidir; kadınları ateşe atmaktan vazgeçin. Söyledik yine söylüyoruz İstanbul sözleşmesi bizimdir, İstanbul sözleşmesi bütün kadınlarındır; vazgeçmiyoruz! Bütün kadınları yaşamlarımızı hedef alan bu saldırı karşısında İstanbul Sözleşmesi'ne sahip çıkmaya çağırıyoruz.

SOL PARTİLİ GENÇLER: EKONOMİ ALARM VERİYOR

Türkiye ekonomisi uzunca süredir alarm vermektedir. Neo-liberal ekonomi politikalarının kaçınılmaz sonucu olarak giderek dışa bağımlı hâle gelen Türkiye ekonomisi yeni istihdam alanları yaratamaz hale gelmiştir. İşsizlik rekor seviyelerde seyrederken işsizler ordusunun en büyük kısmını gençler oluşturmaktadır. 2021 Mart ayı istatistiklerine göre Türkiye’de her iki gençten birisi, Dünya’da ise her altı gençten birisi işsizdir. İstihdam alanlarının hızla düştüğü, milyonlarca gencin iş bulabilmek umuduyla her sene üniversite sıralarını doldurduğu göz önüne alındığında meselenin vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Bir şekilde iş bulabilen gençler ise neredeyse 19. yüzyıl kapitalizmini andıran güvencesiz koşullarda, ne bugününden ne de yarınından emin olmadan çalışır hale gelmiştir. Ücretsiz/ücretli stajyerliği, deneme süresini dayatan sözleşmeler aracılığıyla elde kalan son güvence kırıntıları da budanıyor.
Sözde genç işsizliği azaltmak için meclise getirilen yasa tasarısı, siyasi iktidarın emekçilere ama en çok genç emekçilere yönelik tavrını gözler önüne seriyor.

Genç işsizlikte durum böyleyken AKP iktidarının üniversiteler üzerinde yürütmekte olduğu anti-demokratik ve gerici politikaları hız kesmeden devam etmektedir. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan,676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversiteleri de tamamıyla kontrolü altına almıştır. Bu tarihten itibaren birçok üniversiteye rektörler demokratik yöntemler hiçe sayılarak, Erdoğan’ın şahsi tercihleriyle belirlenmiştir. 2016’dan bu yana üniversitelere rektör olarak atanan isimlerin 23 tanesi AKP’li, 19’u ise ilahiyat mezunudur. Rektör atama yetkisi Erdoğan’a verildiğinden beri üniversitelerin yerel ve uluslararası sıralamalarda gerilediği yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir.

İktidarın üniversitelere yönelik eğitimin içini boşaltma ve kendi denetimine alma hamleleri gençlik tarafından hiçbir zaman benimsenmeyecektir. Yıllardır ODTÜ’de ve diğer üniversitelerde kayyum rektörlere yönelik yürütülen bir mücadele ekseninin yanı sıra pandemi döneminde yükselen Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin kayyum rektör atamasına karşı sürdürdüğü direniş de iktidarın gençleri tahakküm altına alamadığının bir kanıtıdır. Gençlik içerisinde oluşan muhalif hat, iktidar tarafından gerçekleştirilen yüzlerce gözaltı ve ev hapsiyle bastırılmaya çalışılmaktadır. Biz Sol-Genç olarak buradan iktidarın tüm baskı ve zor uygulamalarına karşı sessiz kalmayacağımızı, demokratik, özerk üniversite talebimizi her alanda sürdürmeye devam edeceğimizi bir kez daha dile getiriyoruz.