"AKP'nin 20 yıllık sağlık politikası: Paran kadar sağlık" başlıklı rapor yayımlayan SOL Parti, iktidarın 'yalanlarını' ve gerçekleri tek tek anlattı. Parti ayrıca sağlık alanındaki çözüm önerilerini de sıraladı.

SOL Parti'den "AKP'nin 20 yıllık sağlık politikası" raporu: İşte iktidarın yalanları ve gerçekler...

HABER MERKEZİ

SOL Parti Sağlık Çalışma Grubu, iktidarın sağlık alanındaki yıkım ve yalanlarını ortaya koyduğu raporu paylaştı.

"AKP'nin 20 yıllık sağlık politikası: Paran kadar sağlık" başlıklı raporda, "Özel hastanelere ise para yetişmiyor. Depremde enkazdan 138 saat sonra çıkarılan yaralı vatandaşımızın sözlerini hatırlayalım: “Kurban olayım beni özel hastaneye götürmeyin, param yok.” Bu 20 yılda tek kazanan özel hastane patronları oldu. AKP’nin Sağlık Bakanı bile özel hastane patronu" denildi.

Raporda, "Oysa herkese eşit, ücretsiz, nitelikli hizmet sunacak başka bir sağlık sistemi mümkün" vurgusu yapıldı.

SOL Parti'nin sağlık raporunda iktidarın sağlık alanındaki 'yalanlarına' da yer verildi. Raporda öne çıkan yalanlar ve gerçekler şöyle anlatıldı:

"Sağlıkta büyük reformlar yaptık"

AKP yirmi yıldır “Sağlıkta reform yaptık. Devrim gibi adımlar attık. Herkes sağlık sisteminden çok
memnun.” deyip duruyor. Oysa 5 dakikalık bir muayene için bile günlerce, haftalarca uğraşıyoruz. Telefondaki cevap hep aynı: Aradığınız Randevuya Ulaşılamıyor!

“Özelleri sigortalılara açtık”

Evet ama Covid-19 salgınında bile parası olmayanı özel hastanenin kapısından içeri dahi almadılar. “Bıçak parasını kaldırdık.” dediler ama özel hastanelerde alınan paranın haddi hesabı yok. Üstelik borca da çalışmıyorlar. Parayı daha girişte peşin alıyorlar. Para yoksa hizmet de yok!

“Herkesin sağlık sigortası var” “İlacım istediğim eczaneden”

Evet ama primini ödeyemeyen esnaf ve zanaatkârlar, çiftçiler, okul hayatı bitip de çalışmayan gençler, işsizler sağlık sigortasından faydalanamıyor. Sigortamız olsa bile hele bir hastaneye düşmeyelim. ”Muayene ücreti” diyorlar, “katılım payı” diyorlar, “reçete bedeli” diyorlar; alıyorlar da alıyorlar. Sağlık sistemi soygun sistemine dönüştü.

“İlacım istediğim eczaneden”

Tabii, bulabilirsem! Çünkü yüzlerce ilaç aylardır piyasada bulunmuyor. Bir de, eğer reçetedeki ilaç benzer ilaçların en ucuzu değilse aradaki fark da cebimizden çıkıyor. Bu paraya muayene ücreti ve reçete bedeli de eklenince normal fiyatından bile daha pahalıya gelebiliyor.

“Şehir hastaneleri kurduk”

Devletin arazisine özel şirket hastane kuruyor, karşılığında 25 yıl hem kira alıyor, hem de hastanenin rantını yiyor. Oysa bir şehir hastanesine verilen 2-3 yıllık kirayla o hastaneyi devletin yapması mümkün. Yani, arsayı devlet veriyor, parsayı şirketler topluyor. Bu arada “şehir dışı şehir hastanesi” açılınca şehrin içindeki hastaneler de kapatılıyor.

“İş Sağlığı Yasası çıkarttık”

Evet de, AKP iktidarında 30 bin 546 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Zonguldak’ta 30 maden işçisi öldüğünde dönemin AKP’li Çalışma Bakanı “Güzel öldüler.” demişti. Soma’da 301 maden işçisi öldüğünde de Tayyip Erdoğan “Bu işin fıtratında var.” dedi. Ölüm bile utandı!

“Ambulans uçaklarımız var”

Sağlıkta öyle çağ atlamışız ki (!) artık hastalar ambulans uçakla taşınıyormuş. Oysa 2014 yılında Van’ın bir mezrasında 3 yaşındaki Muharrem zatürreden ölmüştü de çağrılmasına rağmen ne ambulans gelmişti ne de cenaze aracı. Babası oğlunun cenazesini bir çuvala koyup 16 kilometre sırtında taşımak zorunda kalmıştı.

“Salgını çok i̇yi yönettik”

Sağlık Bakanı’nın her gece televizyonlarda gösterdiği turkuvaz tablonun “Koca bir yalan” olduğu Türkiye İstatistik Kurumu 2020-2023 yılı ölüm istatistiklerini yayınladığında açığa çıktı. Türkiye’de 200 bin insan önlenebilir bir hastalık yüzünden hayatını kaybetti. Beş tane maskeyi dağıtmayı bile beceremediler.

“Asrın Felaketi”

Yirmi yıldır ülkeyi inşaata boğup deprem konusunda kılını kıpırdatmayan AKP döneminde depremde ölü sayısı 50 bini geçti. “Asrın Felaketi” diyerek sorumluluğu üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. Oysa gördük; depremde AFAD çöktü, Kızılay çöktü, yeni yapılan hastaneler bile
çöktü. Aslında devlet çöktü, sağlık sistemi çöktü.

“Kadının kariyeri anneliktir”

AKP zihniyetinin kadının kariyerini annelikle sınırlandıran “fıtrat anlayışı” kadın kimliğini yok saymakta, onu aile içine hapsetmekte. AKP döneminde derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden en çok kadınlar ve LGBTİ+ bireyler etkilendi. Türkiye’de 81 ilin 53’ünde kürtaj hizmeti veren devlet hastanesi bulunmuyor. Oysa, “Kürtaj haktır, karar kadınlarındır!"

“Giderlerse gitsinler!”

Uzun çalışma saatlerine, sözleşmeli, taşeron, güvencesiz çalışmaya rağmen fedakarca hizmet veren sağlık çalışanlarını hiç sevmedi. Gün geldi “Doktor Efendi dönemi bitti!” diye azarladı, gün geldi “Giderlerse gitsinler!” diyerek ülkeden kovdu. 2022 yılında 2 bin 685 doktor yurt dışına gitmek için TTB’ye başvurdu.

“Bel fıtığına hacamat”

Akıl, bilim, aydınlanma düşmanları modern tıbba da saldırıyor. Anne sütüyle beslenemeyen bebekler için yaşamsal önemde olan süt bankası dinci gericilerin saldırıları yüzünden kurulamıyor. Ortalık hacamatçı, sülükçü, “alternatif tıpçı” şarlatanlarla doldu. Oysa, Tıbbın Alternatifi Olmaz!

BAŞKA BİR SAĞLIK SİSTEMİ MÜMKÜN

SOL Parti'nin raporunda sağlık alanında yapılması gerekenler de madde madde sıralandı.

SOL Parti'nin çözüm önerileri şöyle:

>> "Sağlık bütün insanların doğuştan kazanılmış bir hakkı olup temel şiarımız “Herkese eşit, ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti”dir.

>> Sağlık piyasanın vahşi koşullarına terk edilemez. Bütün özel sağlık kurumları kamulaştırılmalıdır.

>> Sağlık için gerekli tüm kaynaklar genel bütçeden karşılanmalı; sağlıktaki bütün “ilave ücret, katkı, katılım payları” kaldırılmalıdır.

>> Sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi ve sunumunda öncelik koruyucu hizmetlere verilmeli; sevk zinciri bir an önce hayata geçirilmelidir.

>> “Türkiye Aile Hekimliği Sistemi” kaldırılmalı; birinci basamakta bölge/nüfus tabanlı ve ekip çalışmasına dayalı yapı kurulmalıdır.

>> Sağlık hizmetleri mahalleler, fabrikalar, işyerleri, okullar gibi yaşam ve çalışma alanlarından başlanarak örgütlenmeli, toplum katılımı sağlanmalıdır.

>> İşyerlerinde iş cinayetleri ve meslek hastalıklarının önlenmesi için bütün önlemler alınmalıdır.

>> Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları hayata geçirilerek, kadınlar ve LGBTİ+ bireylerin eşit ve kolay bir biçimde gereksinim duydukları sağlık hizmetlerine erişimleri sağlanmalıdır.

>> Sağlıkta bölgesel eşitsizlikler kaldırılmalı, bütün yurttaşlar ana dilinde sağlık hizmeti alabilmelidir.

>> Bütün sağlık çalışanları grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkına sahip olmalıdır."