Yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle Erdoğan’da simgeleşen AKP iktidarının yıkılmazlığı algısı daha da güçlendi

Yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle Erdoğan’da simgeleşen AKP iktidarının yıkılmazlığı algısı daha da güçlendi. Zaten en büyük başarıları da ‘yenilmezlik’ hissiyatını yaygınlaştırmaları.
CHP ve MHP’ nin stratejilerini ağırlıklı olarak AKP’nin kendi içinde bölünebileceği umuduna bağlamaları ya da Cemaat ittifakları, partiyi sağa açma aymazlığı da bu hissiyatın tezahürü. Başka bir açıdan Demirtaş- HDP çizgisinin de bu halde olduğunun belirtileri var. Demirtaş- HDP çizgisi kendilerini diğerlerinden ayrı tuttukları için ayrı olarak değerlendirilmeleri gerekiyor. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı yemin töreninde alkışlamaktan kendini alıkoyamaması; akşam ki resepsiyonda HDP- BDP ekibi ile Cumhurbaşkanı ve eşinin şen şakrak şakalaşmaları da yenilmezliğin kabullenilmesiyle ilgili.
Siyasal alanın bütün özneleri ‘Erdoğan’ın dili’nin egemenliği altına girmiş durumda. Bu dil tahakkümü Erdoğan’da simgeleşen muktedirliğin her defasında muhaliflerince yeniden üretilmesini sağlıyor.
Bir mücadele hattı inşa edilirken önce dilin tahakkümünden sıyrılmak gerekiyor; devrimi önce kendi dilimizde yapmalıyız ki zihinlerimiz de devrimci bir zihne dönüşebilsin.
 
Mağdur olmaktan muhatap olmaya
AKP- Erdoğan rejiminin mağdurlarına seslenen her siyaset son örneği Cemaatten medet ummaya varan bir güçsüzlüğün kabulü siyasetidir. AKP’ye güvenip zarar görenler, örneğin şu ‘yetmez ama evetçi liberaller’ ya da Cemaat, Abdullah Gül vs mağdur dili kullanabilirler. Oysa mesele AKP’nin mağdur ettikleriyle değil onun muhatabı olarak siyaset sahnesine çıkabilecek olanları örgütlemek.
 
İtiraz etmekten iddia etmeye
AKP icraatlarına itiraz etmekten başka bir yol yokmuş gibi davranmak onun egemenlik alanı içinde kalmaya yol açıyor. İtirazı bir iddiaya dayanak yapmadıktan sonra sadece mızmızlanan, engellemeye çabalayan ama her defasında boyun eğen, durduramayan konumuna sıkışıp kalınıyor. AKP’ye hayır çünkü bizim daha iyi bir Türkiye iddiamız var demeye başlamak.
 
Direnmekten müdahale etmeye
Direnmek önemli ve değerli ve fakat sadece bir savunma hattında kalmakla eşdeğer. Savunma hattını inşa ettikten sonra kendi hayat tasavvurunu pratiğe dökmeye başlamak zorunlu. Gezi, direnmenin ardından hayata/ siyasete örgütlenerek müdahale edilmediğinde direnişin nasıl bir yılgınlığa dönüşme riski taşıdığının tanıtı.
 
Karşı çıkmaktan seçenek olmaya
Muktedirin söz ve eylemlerine karşıyım demekle yetinildiğinde sadece muhalif olmakla kalınıyor. Öyle değil böyle yapacağım, hayat senin dediğin şekilde olmak zorunda değil başka bir hayatı öneriyorum ve şimdiden örgütleyip yaşamaya da başlıyorum denilebildiğinde tahakküm duvarında bir gedik açılır. O gedikten sızan ışık duvarın yıkılabileceğini ve ardında/ dışında başka ve daha farklı bir hayatın yaşanabileceği umudunu aşılamaya başlar.
 
Hayal etmekten yapmaya
Sadece bir hayalim var demek romantik ve umutkâr ama bir tehlikeyi de içerir. Hayal etmekle kalma, hayali hakikate çevirmek için mücadele etmeme, pratikten kopma tehlikesi. Hayal edilen yapılmaya başladığında hakikate de müdahale edilmiş, o hayalden gerçekliğe doğru değiştirmeye de başlanmış olunur.