Ukrayna savaşının ya da daha doğru bir ifadeyle işgalinin yeni bir dönemin kapılarını araladığı, küresel dünya sisteminde önemli bir kırılmaya yol açacağı konusunda genel bir görüş birliği var. Korkunç bir yıkıma yol açan, yakın siyasi tarihin en dramatik sahnelerini ortaya çıkaran savaşın şiddeti de, boyutu da gün geçtikçe derinleşiyor. İkinci haftasını da geride bırakmaya hazırlanan savaşın etkileri, sonuçları şimdiden küresel bazda hissedilmeye, kendisini göstermeye başladı.


SAVAŞIN ARA BİLANÇOSU

Savaşın bir ara bilançosunu çıkaracak olursak, ilk fatura şöyle;

Siyasal: Ukrayna’daki savaş önemli bir kırılma noktası oldu. Kapitalist-emperyalist dünya sisteminde yeni bir dönemin kapıları aralandı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. ABD’nin mutlak belirleyici olduğunu tek kutuplu dünyadan yeniden çok kutuplu döneme geçişin işaret fişeği yakıldı. Rusya, küresel denklemde kendisinin de hesaba katılmasını, Batı İttifakı’nın karşısında bir güç merkezi olarak kendi egemenlik alanlarının da dikkate alınmasını gösterdi.

Ekonomik: İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve enflasyon şimdiden kendisini can yakıcı bir biçimde gösterdi. Dünya genelinde enerji, petrol, gaz piyasasının etkilenmesine koşut olarak pahalılık arttı. Rusya'dan enerji ithalatını durdurması başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerini yoksulluğa sürükleyecek. Almanların muhafazakâr Die Welt gazetesi olası bir vana kapatmanın arz darboğazları, kitlesel işsizlik ve yoksulluk olarak kendilerine yansıyacağını yazmaya başladı. Tam da bu nedenle Berlin yönetimi Rus enerji sektörünü yaptırımların dışında bırakmak zorunda kaldı.

Askeri: Beyin ölümünün gerçekleştiği tartışılan, varlığı sorgulanan savaş örgütü NATO yeniden canlandırıldı. Egemenlerin silahlanma yarışını “meşrulaştırma” gerekçesi oldu. Militarizm körüklendi, silahlanma yarışı hızlandı. Milyar dolarların silahlanmaya aktarılmasına başlandı. Silah endüstrisine kan akıtıldı. ABD emperyalizminin yılladır bastırdığı her üye ülkenin daha fazla NATO’ya para aktarması için bahane yaratıldı. Almanya gayri safi milli hasılasının yüzde 2’sini NATO’ya aktarmayı ilk günden kabul etti. Berlin aynı zamanda tarihin en büyük silahlanma bütçesini çıkardı.

Toplumsal: Putin’in savaş kararı nedeniyle tüm Rusya ve Ruslar düşmanlaştırıldı. Faşizme karşı omuz omuza birlikte savaşan toplumlar arasında onarılmaz yaralar tahribatlar yaratıldı. Halklar birbirlerine karşı bilendi, aralarına nefret tohumları serpiştirildi. Faşizme karşı mücadelede milyonlarca gencini yitiren kadim Rus halkı hedef haline getirildi. Ruslara karşı cadı avı başlatıldı, neo McCarthycilik hortlatıldı. Militarist çılgınlıkla birleşen şovenizm, milliyetçilik yeniden toplumların bilincine zerk edildi.

NE YAPMALI, NASIL YAPMALI?

Egemenlerin, gerici kliklerin, emperyalistlerin yol açtığı savaşın faturası ağır. 19 günde üç milyona yakın sığınmacı yaratan savaş, sol da dahil hemen her kesimde büyük bir kafa karışıklığına yol açmış durumda.

Avrupa başkentlerinde hafta sonunda yapılan kitlesel savaş karşıtı eylemlerde bu durum bir kez daha görüldü. Eylemlerde Rusya işgalini kınayanlar da vardı, Ukrayna’ya silah gönderilmesi çağrısını yapan da. Militarist çılgınlığı teşhir edenler de vardı, fiili müdahale talep edenler de.

Fatura ağırlaştıkça, çatışmalar tırmandıkça bu sorular, sorunlar, anlaşmazlıklar da artacaktır. Savaşın acilen durması, silahların susması, işgalin sona erdirilmesi, NATO’nun geri çekilmesini istemek öncelikli görev olmalı. İspanyol Podemos’un, Alman Die Linke’nin, Fransız Sol Cephe’nin “silah teslimatı yerine radikal diplomasi” çağrısı bir başlangıç olabilir.

Barış istemek, savaşa hayır demek ne romantik solculuktur, ne de Batılı savaş aygıtlarının propagandasına yenik düşmektir. Ortalığın savaş çığırtkanlığından geçilmediği ateşten günlerde en zor şeyi yapmayı, barışçıl bir dünya için mücadele vermeyi öncelikli görev saymaktan öte başka çıkar yolu yok. Savaş karşıtı dalgayı büyütmenin, egemenlerin savaş politikalarını teşhir etmenin tam da zamanı.