Bir sosyalistin, solcunun, sol partinin “insan hakları”, “demokrasi”, “özgürlük” terimlerine liberal bir perspektiften, Batılı güçlerin gözünden bakmasının “küresel hür dünya”nın değirmenine su taşımak olduğunu anlatmaya gerek yok. Egemen güçlerin- ki burada Amerikan emperyalizmi oluyor- insan hakları”, demokrasi adı altında gerçekleştirdiği liberal müdahaleciliğin” dünyayı nasıl kana, kaosa buladığı ortadayken, bu güçlerin peşine takılıp benzer bir ağızla Washington’ın hedef aldığı ülkelere dair argümanlar üretmek başlı başına bir trajedi.

Aslında solun bu akıma kapılarak sürüklenmesi sadece egemenlerin değirmenine su taşımakla da kalmıyor, daha da acınası aynı zamanda bu terimlerin değerini de düşürüyor.

Yakın tarih de tanıktır ki insan hakları ihlalleri ve demokrasi eksikliği iddiaları defalarca Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerine siyasi müdahale ve şantaj, hammadde hırsızlığı, darbeler ve savaşlar için zemin teşkil etti. Bu durum günümüzde de aynı şekilde, benzer taktiklerle devam ediyor. Küba’da insan hakları ihlalleri ve demokrasi olmadığını iddia eden ABD’nin yarım yüzyılı aşkın süredir uyguladığı ambargo, kışkırtma ve saldırganlık ortada. Libya ve Suriye’ye demokrasi götürme vaadiyle yapılanlar da. Rusya’daki Navalny krizi özelinde yaşananlar da - Putin yönetiminin bütün anti demokratik, baskıcı yönetimine rağmen- benzer bir durumun farklı bir versiyonu.

KRİZ YARATAN 5. MADDE

Bu netameli konuya nereden, neden geldik?

Her şey Alman Die Linke’nin (Sol Parti) 23 Ocak tarihli Yürütme Kurulu toplantısında alınan kararlarla başladı. Beş maddelik Küba kararları dikkat çeken bir tartışmanın fitilini ateşledi. Aslında beş maddelik kararın ilk 4ünde sorun yok. Fırtınayı koparan 5’inci yani son madde.

Neydi peki bu madde…

İlk dört maddede Küba'ya yönelik ABD yaptırımları, Küba'nın ABD hükümeti tarafından "terörist devlet" olarak listelenmesi, ambargo ve dışarıdan rejim değiştirme girişimleri kınanırken, beşinci maddede DIE LINKE için insan hakları evrenseldir, herkes için geçerlidir - her yerde! Küba toplumunun demokratikleşmesi için Küba’da eleştirel sanatçılar ve aktivistlerle diyaloğun devam etmesini savunuyoruz” deniliyordu.

Alınan kararlar haliyle parti içinde krize neden oldu. Parti içindeki gruplar birbirine düştü. Cuba Sí çalışma grubu da zehir zemberek bir açıklama kaleme aldı. ıklamada özetle şu ifadelere yer veriliyordu: Bu karar bir dönüm noktası. Partimizin tarihinde ilk kez, resmi bir parti komitesi, Küba devriminin demokratik karakterinin sorgulanmasına neden olan ve Küba’da sözde “aktivistler” ile diyalog çağrısı yapan bir kararı kabul etti. Bu formülasyonla, hiç şüphesiz bir tabu yıkıldı. Bu karar Miami’den ajitasyon yapan ve Washington tarafından finanse edilen “Diario de Cuba” ve “Cibercuba” gibi medya organları tarafından alkışlarla, tezahüratlarla karşılandı. İnsan haklarını asıl ABD ablukası büyük ölçüde ihlal ediyor. Bu nedenle 23 Ocak kararını kabul edemiyoruz. Bu karar, sosyalist Küba ile dayanışmadan uzaklaşmak anlamına geliyor. Partimizin Küba Komünist Partisi ve Latin Amerika’daki sol partiler ve hareketlerle olan iyi ilişkilerine de ciddi şekilde zarar verecektir.”

AKIL TUTULMASININ YANSIMALARI

Parti içinde gruplar arası sürtüşme karşılıklı açıklama ve suçlamalarla devam eden bu tartışma bütün bir sola sıçramak üzere. Alman solunun önemli aktörlerinden Die Linke’deki bu dönüşüm esasında uzunca bir süredir sol, sosyalist cenahta yaşanan düşünsel ayrışmanın da göstergesi.

Belli bir alana sıkışıp kalan, beklenilen atılımı yapamayan sol güçler, salgın ve ekonomik krizin neden olduğu sorunlar yumağı karşısında politika üretmiyor. İçe kapanık solun dış politika yaklaşımı da bir süredir egemenlerin çizdiği çerçevenin dışına çıkamıyor.

Alman solunun bir bölümünün Ortadoğu, Libya ve Suriye politikalarında da benzer bir “akıl tutulması” söz konusu. Liberal müdahaleciliğin tuzaklarına çok rahat bir şekilde düşülebiliyor.

ABD tarafından uygulanan yarım yüzyıllık abluka görülmeden, dışarıdan finanse edilen güçler teşhir edilmeden “insan hakları” adı altında “kontra” güçlere el uzatılacak olması siyasi körlüğün dışında bir handikabın ürünü.