Sonunda Türkiye’ de de solun zamanı başlıyor...

Giden sadece AKP değil, ağababası 12 Eylül Darbesi ile birlikte yanında çakma diktatörünü de alıp, pılısını pırtısını topluyor.

Bir yandan inanamıyoruz böylesi açık hırsızlara, kanunsuzlara, yağmacılara hâlâ bu kadar oy çıkabilmesini. Ama anlaşılır da bir yandan. 12 Eylül Darbesi sonrası silah zoruyla, kanla, vahşetle kurulan bir ekonomik düzenin üretip üreteceği yağmacı çetelerden başka bir şey değildi, öyle de oldu zaten. AKP, 12 Eylül’ün kurmak istediği düzenin asli evladı olarak büyüyüp, iktidarı ele geçirmişti. Bütün o dinci, mezhepçi, faşist söyleminin ardında en vahşi ekonomik düzeni topluma benimsetti bunca yıl. Ürettiği sadaka ekonomisiyle kitleleri uyuşturup, yabancılaştırdı, kimsesiz, çaresiz hissetmelerini sağladı. Bu etkiler bir çırpıda silinmiyor.

Ama asıl inanılmaz olan HDP’ nin aldığı oy. Neden inanılmaz? 35 yıldır PKK ile ilgili ülkede oluşan, oluşturulan yargılar sırtındaydı. Yetmezmiş gibi Ermenilikten Aleviliğe, gayrimüslimlikten Zerdüştlüğe, eşcinsellere velhasıl bu ülkede ‘öcü’ olarak görülen/ gösterilen her grubun, kimliğin sözcüsü olmaktan da zerre tereddüt etmedi bu süreçte.

Diktatörün tersine amasız, fakatsız bir barış dilini içtenlikle savundu, söze ve eyleme döktü. Diyarbakır’ daki katliam girişiminden sonra bile barış dedi, sadece barış.

HDP’ nin barajı geçmesiyle Türkiye bir iç savaşın kıyısından döndü. Geçemeseydi iç savaşı onlar değil, iktidardakiler çıkaracaklardı. HDP’ siz ve AKP’ nin ağır çoğunluğuyla kurulsaydı Meclis, Türkiye vasat Ortadoğu diktatörlüklerinden birine doğru yönelecekti.

Cumhuriyet’ i olası bir yıkımdan onun en zalim davrandığı üvey evlatlarının neredeyse kurtarması başlı başına tarihsel bir olay.

Şimdi bu olayın etkilerine yönelik bir siyaset için özgürlükten, eşitlikten, barıştan yana olanların daha da çok çalışmaları zorunlu.

Seçimin gizli galiplerinden biri MHP. Ama bu galibiyetin bir iktidar projesi ya da projeye onay verilmesinden çok, bir tür tepki, yedek güç olarak değerlendirilmesi daha doğru. Türkiye’ de belki de en güçlü kimlik siyasetini MHP yapıyor ve bunun bir tarihsel karşılığı var. Bu gün için bir anlamı yok. Artık MHP tipi sağ kimlik siyasetinin ancak ekonomik refah dönemlerinin arkasından gelecek krizlerde bir değeri olabileceğini söylemek mümkün.

Bu bahiste CHP’ nin yeri varmı? Var tabi, ama diğerlerinden biraz farklı bir yeri var. CHP bu yapısıyla ve yönetimiyle solun güçlenmesinin önündeki önemli engellerden biri olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu haliyle kalması gelecek için sol güçleri zayıflatıcı ama ondan vazgeçmek de doğru değil. Şimdi nasıl seçim boyunca HDP desteklenmişse, sol güçler yarından başlayarak CHP’ yi de sola çekmek için çalışmaya başlamalılar.

Hayata ve insana inanmak için çok nedenimiz var, bilgiden kaynaklı bir inanç bu. Şimdi Haziran’ a çok daha büyük bir görev düşüyor. Türkiye’ de başlayan solun zamanının Latin Amerika ülkelerindeki gibi bir tür rejim restorasyonu olarak sürmesine karşı politikalarını geliştirmek zorunda.