Yaklaşık dört yıl önce, 301 işçi Soma’daki madende hayatını kaybettiğinde, “Soma Holding’in patronu Can Gürkan, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun 130-140 dolara mal ettiği kömürün tonunu 23.8 dolara mal ettiklerini övünerek anlatırken, işin buraya varacağını bilmiyor muydu?” diye yazmıştım.

Aynı Can Gürkan, iş cinayetine açılan davanın geçen haftaki duruşmasında, “Dört yıldır tutukluyum. İşimin başına dönmek istiyorum. Tahliyemi talep ediyorum. İşçilerim var. Tutukluluğum sadece insanların içini ferahlatıyor” dedi.

Tam da ‘işçileri olduğu için’ tahliye edilmesi kamu sağlığına risk oluşturan Can Gürkan’ın avukatları, madene sabotaj yapıldığını iddia edip şikâyetçi oldukları için, olaydan üç yıl sonra ayrı bir soruşturma açıldı.

Davanın savcısı da esas hakkındaki mütalaasını vermek için bu soruşturmanın sonucunun beklenmesine karar verdi. Savcı, bu soruşturmayla ‘davanın seyrinin değişebileceği ihtimalinin göz önünde bulundurulmasını’ istedi. Yani, sabotaj ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyor. Ne gerekçeyle ve hangi kanıtla? Bilmiyoruz.

Çünkü Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nda açılan soruşturma bir yıldır ‘gizli’ olarak sürüyor. Dava açılmadığı gibi, dosyada bir gelişme olup olmadığı meçhul. Davanın kilitlenmesine sebep olan bu suç duyurusu ve soruşturmayla ilgili ne Somalı ailelere ne kamuoyuna bilgi verildi.

Tabiri caizse davayı sabote eden bu sabotaj şikâyetinin temelinde, madende bulunan bir ‘pet şişe’ var.

Can Gürkan’ı kim, neden sabote etmiş olabilir, işçileri kim öldürmek istemiş olabilir, bilmiyoruz. Bizim bilmememiz sorun değil de, o madende ölen 301 işçinin yakınları ve avukatları da bilmiyor.

Mahkeme de beşi tutuklu 51 sanığın yargılandığı iş cinayeti davasında ‘sabotaj’ iddiası üzerine başlatılan soruşturma dosyasının beklenmesine hükmetti. (Neyse ki, Can Gürkan’ın geçen yılki bir duruşmada söylediği “Ülkemiz PKK, DHKPC, FETÖ saldırısı altındadır. Bu örgütler Soma’yı da yapmışlardır” sözlerini mahkeme ciddiye almadı da bir yargı skandalına imza atmadı.)

Somalı ailelerin avukatlarından Can Atalay, “Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı, Gürkan’ın şikâyeti üzerine olduğu belirsiz bir soruşturma başlattı. Oysa bu dosyada hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde olay açıklığa kavuşmuş, kimin nasıl sorumlu olduğu açıklığa kavuşmuş durumda” dedi.

Somalı ailelerin avukatı Selçuk Kozağaçlı ise tutuklu, Soma civarında görülmüş olması da delillerden biri.

Kozağaçlı’ya 13 Kasım 2017’de, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığındaki sorgusunda, “İzmir’de bir evin çevresinde dolaşmasıyla ilgili” soru soruldu. Kozağaçlı da o evin “çevresinde dolaşmadığını”, zaten o evde Soma davasının duruşmaları sırasında misafir olduğunu, evin de bir meslektaşına ait olduğunu ifade etti. Kozağaçlı, dava dosyasındaki kendisine ait fotoğrafın da Soma davasının görüldüğü Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmadan önce veya sonra çekilmiş olması gerektiğini söyledi. Aynı gün tutuklandı.

Sermaye sahibinin bir dilekçesiyle dört yıllık davanın seyri değişirken, 301 işçiyi kaybeden Somalıların avukatı olmak suç hanesine yazıldı.

Hangisi sabotaj?