Adaletsizlik, cezasızlık bu ülkede emekçinin, hak arayanın, sıradan ama tok ve mutlu bir hayat isteyenin her gün yüzleştiği gerçek. 9 Temmuz günü binlerce madencinin Soma Holding, Uyar Madencilik ve Türkiye Kömür İşletmeleri’ne karşı yıllardır yürüttüğü mücadeleyi sürdürmek için Ankara’ya giden madenciler elleri boş çıktıkları dönüş yolunda can verdi. Soma’da ve Ermenek’te hakları verilmeyen madencileri bağımsız bir madenci sendikası çatısında birleştirmeyi hedefleyerek Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nı kuran Tahir Çetin ve maden işçisi Ali Faik İnter toprağa düştü.

***

9 Temmuz babamı kaybettiğim gün. 1993 Temmuz’unda Sivas ateşinde yitirdiğimiz insanlarımız artık sadece sayılarla anılıyor. 2 Temmuz günü arkadaşları İslamcı vahşiler tarafından katledilen babam hayatta kalma mücadelesini ancak bir hafta sürdürebilmişti. Madencilerimizin ölüm haberi geldiğinde yüreğim sıkıştı.

***

28 yıldır Sivas için gelmeyen adaletin izini sürerken sayısız katliam, acı, kıyıma da tanıklık ettik. Her birinin adalete kavuşması için adaletsizlik kelimesinin mütemmim cüzü olan Sivas Katliamı davasının emsal niteliğinde olduğunu söyledik. Roboski’de katledilen köylülerin, Gezi’de öldürülen çocuklarımızın, Ankara katliamında öldürülen 103 insanın, insan hakları için mücadele edenlerin önünde dimdik duran adaletsizlik; zaman aşımı, devlet sırrı gibi uygulamalarla sağlamlaştırılıyor. Gerçeğin açığa çıkması engelleniyor. Tanıklar sindiriliyor, katiller, saldırganlar korunuyor, kollanıyor. İlkel dürtüleriyle insanları ateşe veren vahşiler arasından bir ‘kıymetli’, Cumhurbaşkanı tarafından kişiye özel afla bir günde hukuk devre dışı bırakılarak, işi hukuka uydurmaya dahi tenezzül etmeyerek serbest bırakılıyor. Sebep; hastaymış.

***

Çok ağır koşullarla çalışan maden işçilerinin yaşam kavgası nedeniyle kalıcı hastalıklara yakalanmaları kimsenin umurunda değil. Ağır çalışma koşullarıyla çalışırken hak ettiklerini bile alamadıkları düzende adalet, onların hakları için değil sömürü düzeninin sadece kendi cebini dolduran patronları için işletiliyor. Madencilerin Ankara’ya gidişlerinden bir süre önce 14 Haziran’da görülen Soma davasında alınan karar da şaşırtıcı olmadı. 2020’de çıkan ve Alaattin Çakıcı affı olarak bilinen düzenleme sonrasında sanıklar ceza alsalar bile cezaların kâğıt üzerinde kalmasını sağlayan düzenlemelerle yatarları ciddi biçimde azaltılmıştı. Soma davası avukatları, taksirle işlenen suçlar için infaz düzenlemesi gelirse bir gün bile yatmayacaklarını açıkladı. 7 yıldır adalet aranan davanın birçok duruşmasına katıldım. Mahkeme önünde aileler darp edildi, avukatlar sürüklendi, gözaltılar yapıldı. 28 yıl süren Sivas Katliamı davasında olduğu gibi çok çirkinliğe tanık olduk. Karar duruşmasına madenci aileleri, STK’lar ve siyasi parti üyeleri ‘güvenlik önlemleri nedeniyle’ duruşma salonuna yürüyerek gelmek zorunda kaldı. Tutuksuz yargılanan Can Gürkan ise duruşmaya getirilmedi, SEGBİS’le katıldı. Yargılamanın başında alınan basit taksir gerekçeli beraat kararları ve tahliyelerle davada tutuklu kimse bırakılmamıştı. Yargıtayın ‘bilinçli taksir derecesinde kusurları bulundukları’ gerekçesiyle haklarında verilen kararları bozmasıyla yeniden yargılanan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın da aralarında bulunduğu 4 sanık alınan kararla siyasal iktidarın sermayeyi koruyan tutumunun ve hukukun siyasal iktidarın güdümünde esir olduğunun açık bir örneği olarak adeta ödüllendirildi. Maden işletmeciliğinin ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığını belirten heyet, Gürkan’ın bu işi yapmasının yasaklanmasına yer olmadığına hükmetti. Dosyada tek tutuklu davanın avukatı Selçuk Kozağaçlı artık!

***

Soma davasında ilk karar açıklandığında, Sivas Katliamı davasının zaman aşımına uğramasının ardından ‘hayırlı olsun’ açıklaması yapan başbakanın sözlerine atıfla bir tweet paylaşmıştım. Bu tweet nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanıyorum ben de. Babamın “Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm. İçimde cesetler ve daha ölmemişler var” dizelerini alıntılayarak yazmışım tweeti. İronik değil mi?! Hakaret içerdiği iddia edilen cümlem de şu: #SomaDavası’nda patrona beraat kararının verilmesinin ardından RTE’den bir ‘hayırlı olsun’ kutlaması bekliyoruz...

***

Madenci ailelerinden Elmas Kaya “Öyle bir zaman geldi ki Ankara’ya bir dev oturttular. O dev 7 başlı oldu. Ne bizim evlatlarımızı bıraktı, ne dağı taşı bıraktı. Herkes doydu, bu 7 başlı dev bir türlü doymadı. İyi kötü önceleri bir adalet, polisten korkma vardı, hâkim savcı görevini yapıyordu. Tek kişiye çalışır oldular, bizi evlatsız bıraktılar” demiş. Yürek dağlayan sözler.

***

Soma’da öldürülen 301 emekçinin davası böylesi bir adaletsizlikle kapatılmak istenirken, madencilere reva görülen zulüm hak gaspıyla sürüyor. Hem Soma ve Ermenek’ten Ankara’ya yaptıkları madenci yürüyüşleri, hem de TBMM’de yaptıkları görüşmelerle Ankara’da çözüm arayan madencilerin tazminat hakları yıllardır verilmiyor. Ankara’ya yürüyen madenciler yolda engellendi, gözaltına alındı. Kente girişlerine izin verilmedi. Ankara’da yaptıkları görüşmeler öncekilerden farklı olmadı. Onlara “Bekleyin” dediler. Oysa onlar 15 yıldır bekliyor. Bu bekleyiş sürecinde patronlar için mecliste sayısız düzenleme ile yasalar çıkarıldı. En son pandemi nedeniyle vergi muafiyeti kararı bunlardan biri. Madenciler için ise kimse adım atmıyor. Görüşmelerden olumlu bir sonuç alamayan madenciler dönüş yolunda bu kez öldüler! Yüreklerimiz yine acıya düştü.


“Ölüm hep bana bana mı düşer usta?”*

*Zülfü Livaneli