Soma katliamı ile ilgili savcılık fezlekesinde şirket yöneticileri ve CEO hakkında kasten adam öldürmekten ceza istenmesi son derece önemli ancak fezlekede hiçbir kamu görevlisi yok. Ne Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ne de Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) yöneticileri. Bunlar hakkında soruşturma izni verilmemiş. Sorumlulardan bir kısmı için soruşturma açılırken bir bölümü dokunulmaz kalıyor. Oysa bilirkişi raporu kamu yöneticilerinin katliamla ilgili bir dizi vahim sorumluluğu olduğunu saptamıştı.

5 Eylül 2009 tarihli bilirkişi raporunda şu önemli saptamalar yer alıyordu: “Asli görevi kömür işletmeciliği olan, gerekli bilgi birikimi ve teknik personel desteğine sahip Türkiye Kömür İşletmeleri’nin, asıl işi olan yeraltı kömür üretimini, hizmet alım sözleşmesi ile iş güvenliğini göz ardı ederek, maliyet kaygısıyla alt işverene devretmesi nedeniyle; a-TKİ Yönetim Kurulu Başkanı; b-TKİ İşletme Dairesi Başkanı, asli kusurludur.”

Şaka değil. Bilirkişi raporu TKİ Yönetim Kurulu Başkanı asli kusurludur. Bu kadar ciddi bir iddianın aydınlanması için yargılanmadan başka hangi yol var? Peki, bilirkişi raporundaki bu saptamanın arka planında ne yatıyor? Ruhsat hakkı TKİ’ye ait olan katliamın yaşandığı Soma Eynez Kömür Ocağı’nda TKİ ile Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. arasında yapılan hizmet alım sözleşmesi hileli (muvazaalı) ve kanunsuzdur. Soma A.Ş.’nin işçileri sözleşmenin başından beri TKİ’nin işçisidir ve TKİ gerçek işveren olarak hem cezai, hem de hukuki anlamda sorumludur.

Bu tespitler daha önce Sayıştay’ın TKİ ile ilgili 2012 raporunda da yer almıştı. Sayıştay raporuna göre Eynez Ocağı’nda şirkete hizmet alımı suretiyle 3,8 milyon ton kömür ürettirilmiştir. Dolasıyla bu ocakta Kamu İhale Kanunu’na göre yapılmış hizmet alım sözleşmesi söz konusudur.

Ancak bu sözleşme hem Kamu İhale Kanunu’na, hem de İş Kanunu’na aykırıdır. Sayıştay raporunda vurgulandığı gibi, “Kamu İhale Kanunu’nun 4. maddesinde dekapaj ve benzeri işler yapım işi olarak tanımlanmasına rağmen, kömür kazı, yükleme ve taşıma işi TKİ’ce sunulan raporlarla Hazine Müsteşarlığı’na hizmet olarak bildirilmektedir. Halbuki mahiyet olarak, yapılan işler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Bu itibarla kömür kazı işi de yapım işidir.“

TKİ, Kamu İhale Kanunu’nun 4. maddesinde sayılan hizmet işleri arasında olmamasına rağmen, kömür çıkarma işini hizmet alımı yoluyla yaptırmaktadır. Yapılan bu iş başlı başına yasaya aykırı ve muvazaalı (hileli, gerçeği gizlemeye yönelik anlaşma) bir işlemdir.

TKİ İş Yasası’nın 2. maddesini de açıkça çiğneyerek muvazaalı bir alt işveren (taşeron) ilişkisi kurmuştur. TKİ asıl işin tamamını kendisini ihale sözleşmesiyle  perdeleyerek alt işverene devretmiş, bu yolla işçiyi koruyucu mevzuatın arkasına dolanıp ucuz kömür üretmiştir. Yasa gereği, böylesine muvazaalı bir ilişkide alt işverenin işçileri (Soma A.Ş.) başından beri TKİ’nin işçisidirler. TKİ de bu işçilerin hukuken işverenidir. 

Bu durumda gerçek işveren olarak TKİ yönetimi hem cezai, hem hukuki sorumlulukla karşı karşıyadır. Gerçek işveren olarak TKİ (ve siyaseten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı) işçiyi koruma borcunu yerine getirmediği için sorumludur. Gerçek işveren olarak TKİ, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu’nun öngörmüş olduğu önlemleri almamış olmaktan dolayı sorumludur.

Ancak sanık sandalyesinde oturması gerekenler hakkında soruşturma izni dahi verilmiyor. Böylece Soma katliamı karartılıyor, gerçek boyutlarıyla soruşturulamıyor. Soma’da da Ermenek’te de asıl işveren devlettir. Bu yüzden bu cinayetlerden işverenle birlikte hükümet de sorumludur. Çalışma Bakanı Faruk Çelik “Tek suçlu biz miyiz?” diye soruyor. Haklı, Enerji Bakanlığı ile birlikte sorumlular.

Sorumlu siyasiler istifa etmediği ve sorumlu kamu yöneticileri hesap vermediği sürece kömür yeryüzüne çıkmaya, işçiler yeraltında kalmaya devam eder. Ve gerçek sorumlular cezasız kalıyorsa bunda hükümet kadar, bakanlıklar kadar, susmuş ve sinmiş sendikal hareket de sorumludur.