TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Şubat ayında bir önceki ayın seviyesini koruyarak yüzde 14,7 oldu. Oranın aynı kalması kafalarda karışıklık yaratmasın, bir önceki aya göre 62 bin kişi daha işsiz kaldı, bir önceki yılın aynı ayına göre ise 1 milyon 376 bin kişi işsizler ordusuna katıldı. Özetle bugün Türkiye’de resmi verilere göre 4 milyon 730 […]

TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Şubat ayında bir önceki ayın seviyesini koruyarak yüzde 14,7 oldu. Oranın aynı kalması kafalarda karışıklık yaratmasın, bir önceki aya göre 62 bin kişi daha işsiz kaldı, bir önceki yılın aynı ayına göre ise 1 milyon 376 bin kişi işsizler ordusuna katıldı. Özetle bugün Türkiye’de resmi verilere göre 4 milyon 730 bin kişi işsiz.

Ülkedeki işsizler tablosuna yakından bakmak gerekirse;

Her 5 kadından 1’i işsiz.

Erkeklerde işsizlik oranı yüzde 13,7 iken kadınlardaki işsizlik yüzde 16,9 oldu. Bu oran içinde 40 saatten az çalışıp daha çok çalışmak için iş arayanlar ve başka nedenlerle işteyken iş aramaya devam edenler ilave edildiğinde, kadın işsizliği yüzde 19,62’ye çıkıyor. Tarım dışı işsizliğe baktığımızda ise kadınlardaki işsizlik yüzde 20,5’e yükseliyor. Yani kısaca tablo, ülkemizde her 5 kadından 1’inin işsiz olduğunu gösteriyor.

Kadın işsizliğinde dikkat edilmesi gereken bir konu işgücüne katılan kadın sayısının oldukça düşük olması. Şubat ayında işgücü nüfusu toplamda yaklaşık 32 milyon açıklanırken, kadınlar bu nüfusun sadece 10,5 milyonunu oluşturuyor, yani yalnızca üçte birini.

İstihdama katılımın bu kadar düşük olmasının elbette eğitime katılımla oldukça yakın bir ilişkisi var. 2018 yılsonu MEB verilerine göre, resmi okullarda eğitim görenlerin yüzde 51,3’ü erkek, yüzde 48,7’sini ise kız öğrenciler oluşturuyor. Her 10 kadın öğrenciden 3’ü ortaöğrenimini tamamlayamıyor, 4’ü lise eğitimi almıyor. Bu durum, toplumsal açıdan ülkemizdeki cinsiyet eşitsizliğinin boyutlarını ortaya koyarken, aynı zamanda kadının toplam istihdamdaki yerini de gösteriyor.

Gençlerde her dört kişiden 1’i eğitimde de istihdamda da yer almıyor

Yine eğitim ile devam edelim. OECD ülkeleri arasında Türkiye, öğrenci başına en az harcama yapan ülke konumunda. Bu durumun hem ekonomik hem de toplumsal maliyeti ise oldukça yüksek. Bugün ülkemizde 15-24 yaş aralığında olan toplam genç nüfusun yaklaşık yüzde 25’i ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Kadınlarda bu oran yüzde 32’ye çıkıyor. Yaklaşık sayıları 3 milyona dayanan 15-24 yaş arası nüfusun 171 bini okuma yazma bilmiyor; 1,5 milyonu lise eğitimi almamış gözüküyor.

Kayıt dışı çalışan oranı yüzde 33!

Sosyal güvenceden yoksun çalışanlar resmi olarak ‘kayıt dışı’ olarak tanımlanıyor. TÜİK, bu rakamı ise aylık hanehalkı işgücü anketlerinden elde ediyor. Resmi olarak bu sayıyı TÜİK Şubat ayı için 9,16 milyon olarak açıklasa da -orana vurulduğunda yüzde 33- adı üzerinde herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan çalışanları kapsadığı için bu rakamın gerçekte çok daha yüksek olduğu biliniyor.
Bu haliyle 2004’ten bu yana sayısı 1 milyonun üzerinde artarak 9,16 milyona yükselen kayıt dışı çalışanların sayısı ülkedeki toplam işsizleri ikiye katlamış gözüküyor.

***

Sonuç olarak derinleşen ekonomik krizin işsizliğe yansımasını görüyoruz. Fakat işsizlik oranındaki yükselmeyi, bu verilerden de anlaşılacağı gibi, tek başına kriz ile açıklamak oldukça yetersiz olacaktır. Yüksek işsizlik ülkemizin kemikleşmiş sorunlarından birisidir. Bunun yapısal birçok nedeni var, başta da istihdam yaratan yatırımların yetersizliği ve eğitime erişim gelmekte. Krizler ise bu yapısal halde bulunan sorunu tetiklemektedir. Nihayetinde işsizliğe olan etkisinin boyutuyla da içinden geçtiğimiz krizin de ne denli derin olduğunu anlamaktayız. İşsizlik etkisinin boyutuna dair de şu son hatırlatmayı yapalım; en son 2009’da işsizlik oranının tarihi rekor kırarak yüzde 14 olduğunu görmüştük. Dolayısıyla Şubat ayında açıklanan rakamın 2009’u da geçerek son 30 yılın en yüksek işsizliği olduğunu söylemek mümkün.