Gözünü para hırsı bürümüş bir müteahitin doğa talanına sessiz kalınmasını beklemek, insanın kendisini inkâr etmesi demektir

Son sözü Cerattepeliler söyleyecek!

> UĞUR BİRYOL @ugurbiryol

Cerattepe’de yazdan bu yana süren bir direniş; bir avuç dolar için, gözünü hırs bürümüş, “Bu milletin a…koyacağız” diyebilen bir kifayetsiz muhterisin gövde gösterisine, talanına, yağmasına karşı. Bir halkın iradesine başvurulmadan, yaşamı hiçe sayılarak, sanki onların orada hiç hayatı yokmuş gibi davranılarak bir bozguna girişilmesi. Ne bekliyordunuz ki? Tabii ki; gelin, bizim topraklarımız size ananızın ak sütü gibi helaldir, hem ne olacak memleket ekonomisine katkı, altın yerin altında dursa ne faydası var, çıksın ki belki bize de bir pay çıkar, hem belki kalkınırız (!) demelerini mi? Yanılıyorsunuz beyler, yanıldığınızı da bal gibi biliyorsunuz üstelik. Rahmetli Cüneyt Oğuztüzün’le Yusufeli-İspir hattı barajlarının doğaya tahribatını çalışmak için gittiğimiz Artvin’de kaldığımız otelin sahibi Artvinli amcanın dediği gibi, “Siz projenizi halka sunarsınız, içine sinerse kabul eder, yaparsınız ama tepeden inme işgal ordusu gibi davranırsanız bu millet de aptal değil, tabii ki toprağına sahip çıkacak” demişti. Şimdi anladınız mı beyler? Artvinlilerin bugün sergilediği direniş ve tavır; öyle kaba milliyetçi bir direniş değil, toprağa özüyle sahip çıkma direnişidir. Çünkü o toprak, onların yaşam biçimi kendini ifade etme tarzı, varoluş temelidir. Dünyada ormanlar, akarsular ve tüm doğa hızla kirlenirken; çocuklarımıza bırakabileceğimiz nefes alınabilir alanlar hızla tükenirken, birkaç şirket kesesini doldurup ihya olacak diye, bir bütün toprağı üzerindeki tüm canlılarla birlikte yok etmeye kalkışmak mı bu ülkede iş yapmak?

Ölüler altın takar mı?
Yıllar evvelinin Bergama direnişini hatırlayın. Moğollar’ın “ Ölüler altın takar mı?” şarkısıyla ruhunu bulan direnişte, bir toprakta yaşayan insanların isyanı ne güzel anlatılıyordu. Siyanürle toprağı zehirle ki ben de yavaş yavaş ölmeyi bekleyeyim öyle mi? Sen kimsin arkadaş, hangi hakla benim binlerce yıllık kökümü buradan koparmaya ve beni yok etmeye çalışıyorsun? Hangi yasa hangi hak sana bunu verebiliyor? Senin bu ülkede iş yapabilme koşullarını oluşturan yasanın benim karşıma başka bir şekilde çıkmasını kendime nasıl izah edeceğim? Bir sermayedar olarak senin mi yoksa sıradan bir vatandaş olarak benim mi hakkım çok bu ülkede? Tiksiniyorum artık olanlardan. Yıllarca insanların iştahını kabartan Karadeniz coğrafyasına; sahil yolu, taş ocakları, gelişigüzel açılan yayla yolları, Yeşil Yol, HES… Bitmedi bu dayatmalar… Hiçbir idareci de çıkıp diyemiyor ki, “ Kardeşim elimizin altında bir orman, su, bir biyolojik rezerv alanı da kalsın, buralar da imara açılmasın…” Demezler! Çünkü devir inşaat ya resulullah dönemidir, ne kadar çok yaparsan o kadar çok kazanırsın.

TMMOB raporunda Cerattepe
TMMOB’un Aralık ayında yayınladığı Cerattepe raporunda şu bilgiler yer alıyor: “Söz konusu proje sahası ile ilgili olarak Artvin Orman Bölge Müdürlüğü’nden edinilen ÇED İnceleme ve Değerlendirme Formu ve 1/25.000 ölçekli Meşcere haritası verilmiştir. Buna göre; izin istenilen 31,8 hektar alanın tamamı orman sayılan alanlar üzerindedir. Alanın işletme şekli üretim fonksiyonlu olup mevcut ağaç cinsleri ladin, sarıçam, göknar, kayındır. Söz konusu projenin tamamına yakını orman arazisi niteliğindedir. Yeraltı üretim yöntemiyle bakır üretimi projesine göre yeraltı maden işletmesi nedeniyle 50.300 adet ağaç kesilecektir. Maden, Artvin şehir merkezinin kuş uçuşu yaklaşık olarak 4 km güneybatısında yer almaktadır. Proje sahası 1.700 m yükseklikte bir zirvede ve dik eğimlerin, kısa mesafelerde aşırı yükseklik değişikliklerinin bulunduğu çok engebeli bir topografya içinde bulunmaktadır. Ruhsat sahasının içerisinde ‘Artvin Kafkasör Turizmi Koruma ve Geliştirme Bölgesi’, ormanlık alan, ağaçlık karakteri korunacak alanlar, kentsel yerleşim alanı yer almaktadır. Maden çalışmalarının yapılacağı alan ise ormanlık alanlar üzerinde yer almaktadır. Ruhsat sahasının hemen batısında, ruhsat alanı sınırına en yakın noktası yaklaşık 660 m kuzeybatıda bulunan ‘Hatila Vadisi Milli Parkı’ yer almaktadır.”

Doğanın söyleyeceği son sözler
Doğa bize asla yalan söylemez. Kendi devingenliği içerisinde, bize imkânlarının elverdiği ölçüde her şeyi sunabilir. Ama bizler, doğayı yok etmekte bir besi görmeyiz. Her yok ettiğimizin aslında temelimiz olduğunu bile bile yaparız bunu. Nükleer santrallerde ısrar ederiz mesela. Fukuşima’dan Çernobil’den yaşadıklarımız bizi kesmez çünkü. Savaşlarda ısrar ederiz. Binlerce yılda oluşturulan medeniyet ve kültürleri, kentleri bombalar, ondan sonra da ah vah ederiz. Karadeniz de sancılı bir geçmişin ayak izlerinde, doğasıyla ön plana çıkan bir bölge. Burada yapılması planlanan turizmin ekolojik temelli olmadığı sürece bir anlamı yok. İnsanların olmadığı bir coğrafyada değil turizm yaşamdan bahsetmek olanaksız. O nedenle Cerattepe gibi Karadeniz coğrafyasını yok edecek projelere imkân tanımak, onları bölgenin efendisi gibi konumlandırmak bu bölge insanına yapılan ve asla unutulmayacak bir kötülük olarak tarihe kaydedildi bile.

Hukukun ölümü
Bugünlerde Cerattepe için sokaklarda haykıran onbinlerce insanın derdi; bir doğa alanının koşulsuz korunması ve kendisini bu memleketin sahibi gibi gören şirketin temsilcisine bu toprakların sahipsiz olmadığını göstermektir. Mahkeme kararlarına rağmen Cerattepe’ye girmeye çalışan bu güruha söylenecek en güzel sözü doğa söyleyecek, bugün bu mücadeleyi sürdürenler isimlerini tarihe gururla yazdıracaklar. Hukukun ölümünü izliyoruz; mahkeme kararını takmayan, illa ki ve ısrarla o sahaya girmeye çalışan şirketin temsilcisi bilmelidir ki, Artvinliler de bu doğa için mücadele veren insanlar da yalnız değildir çünkü bizim çocuklarımıza anlatacağımız hikayelerimiz, masallarımız var. Biz bu doğanın içerisinde nasıl var olduysak, çocuklarımız da olacak. Varsın düğünlerinde altın takmasınlar, lazım değil…