Tabiatın kucağında doğup büyümüş çocuklar insanı yanıltmaz. Yüreklerinden damıttıklarını size fısıldarken, kulağındaki ninnilerin bir dere sesi ya da ağaç yaprağı hışırtısı olduğunu unutmamalı

Son sözü doğa söylesin…

UĞUR BİRYOL / @ugurbiryol

Kaçkarlar, büyülü bir coğrafyadır. Her bir vadisi, her bir bucağı ayrı bir masal gibidir. Bu vadilerin isimleri de bir o kadar değişiktir. Furtuna, Kaçkar, Hemşin, Ceymakçur, Pokut, Elevit, Amlakit…Sanki hepsi bambaşka gezegen gibi bu yerlerin. Çünkü hepsinin içinde bir dünya hikâye ve anı var. Yüksek dağların sahipleri Hemşinlilerin coğrafyalarındaki bu isminden görüntüsüne kadar yaşanan zenginliği ancak yakından gelip gören yaşayabilir. Uzaktan güzel bir düş gibidir de, yakından dokunmak ve hissetmek başkadır.

Bazen bir şarkı ya da türkü dinlediğinizde, oraya gitmemiş olsanız bile kendinizi orada hissedersiniz. Bu hissi sağlayan şarkılar ve bunu icra eden yorumcular vardır. İşte bu coğrafyanın melodileriyle büyümüş Erdem Akın da, uzun yıllardır içinde sakladığı sesleri artık daha fazla saklamadı, dağların çağrısına kulak verdi ve o sesi insanlara ulaştırmaya karar verdi. “Karemiş” adını verdiği albümüyle, biriktirdiği sesleri dışavurdu. Karemiş, Karadeniz bölgesinde yetişen, mayhoş tatlı bir meyvenin adı aynı zamanda. Tabii, kolay olmayan bu yolculuğunda ona yol gösteren müzisyen dostlarının hakkını teslim etmek gerek. Marsis grubunun solisti Korhan Özyıldız, aranjeleriyle ve müzik direktörlüğüyle albüme çok katkıda bulunanların başında geliyor. Çayeli, Senoz Vadisi’ndeki HES karşıtı mücadeleden tanıdığımız, “Nacaklı Sinan” lakabıyla maruf Sinan Akçal’ın üç söz ve bestesinin de yer aldığı albüm, Hemşin coğrafyasının geleneksel ezgilerinin izinde sağlam bir temele oturtulmuş. Hiç öyle kasmadan, oldukça sade, zaten olması gerektiği gibi bir yorumla eserler icra edilmiş. Tabii, buradaki sentezin bileşenleri de önemli.

Anonim olmayan Karadeniz…

Piyasada, 90’lı yılların başlarında Fuat Saka, Volkan Konak ve Birol Topaloğlu’yla başlayan Karadeniz orjinli şarkılar ya da türkülerin oluşturulduğu repertuvarlardan, sonrasında Zuğaşi Berepe ve Kazım Koyuncu özelinde ilerleyen bambaşka bir hattın günümüze bıraktığı az sayıda nitelikli eser söz konusu. Belki yüzlerce insan, binlerce yorumla Karadeniz adına boy gösterdi ama artık insanlar anonim eserlere yaslanmış, birbirinin tekrarı niteliğindeki yorumlara ilgi göstermiyor. Karemiş bu anlamda, söz ve bestelere ağırlık verilen bir albüm olması hasebiyle, piyasadaki türdeşlerinden ayrılıyor. Bilhassa Sinan Akçal’ın Karadeniz müziği adına önemli bir kaynak olarak öne çıktığı albüm, yine Erdem Akın’ın söz yazarlığı ve bestekâr yönünü daha ilk albümde ortaya koyması bakımından önem arz ediyor. Albümde toplam on eser yer alıyor, herkes kendince bir türküde kâh eğlenebilir kâh hüzünlenebilir, ama Karadeniz’i coğrafya olarak seviyorsa ya da bölgeye bir ilgisi varsa, kayıtsız kalmamalı. Benim albümde en beğendiğim yorumlar, açılış türküsü Armud ve Duman İle (Amlakit)türküsü oldu. Bütünlüklü olarak, birbirini ezmeyen bir repertuvardan oluşan ve dengeli yapıda seyreden albüm, belki sanatçının heyecanından olsa gerek; biraz daha çalışılsa, daha akustik performanslarla donanımlı olsa, icrada bazı şarkılar arasında yorumun bazen çok yükselip bazen de çok düşük tempoda olmamasına dikkat edilse, kuşkusuz dört dörtlük olabilirdi ama bu kadar kusur kadı kızında da olur diyerek, yine de bu piyasa çölünde vahadır desek abartmış olmayız.

Karadeniz’e yakışmayan temsillerin ve tercihlerin olduğu bir dönemde, sahip olduğu doğanın atmosferi ve ruhunu taşıyan, dinlediğinde bu coğrafyanın kültürel çeşitliliğini ve doğasını gözetmemizin yarınlar için ne kadar önemli olduğunu hatırlatan, son sözü daima doğanın söyleyeceğine inananların sesi ve lezzeti olsun Karemiş.