Sony’de neler oluyor?
Başlık sizi yanılmasın, konumuz markanın reklamı değil, dramı

Başlık sizi yanılmasın, konumuz markanın reklamı değil, dramı. Dünya teknoloji devi Sony çok zor günler geçiriyor. Hikayede dram, trajedi, korku, komedi, aşk hepsi var. Adeta bir film senaryosu. Bu hikayeyi anlatmak lazım, çıkarılacak sonuçlardan pek çok kişi, firma kendine göre dersler alabilir. Amacımsa asla ders vermek değil, kişisel analiz yaparak durumu masaya yatırmak.
Önce filmi başa saralım. Dünya üzerinde en çok kamera, televizyon, fotoğraf makinesi satanların en başında gelen bir dev düşünün. Her şey harika gidiyor, piyasaya hakimsin büyümeye devam ediyorsun. Birden bir şeyler ters gitmeye başlıyor. Birinci ters giden profesyonel kamera sistemleri. Büyük maliyetlerle sahip olunabilen bu kameraları tüm dünya üzerinde video prodüksiyon şirketleri alırken, DLSR diye bir şey ile tanışıyor! Bu DLSR öyle bir şey ki hem çok ucuz, hem çok portatif, hem de kullanımı kolay. Canon 5D Mark II’den bahsediyorum. Üstelik kullanılan lenslerle çok daha sinamatografik görüntüler elde edilebiliniyor. Yönetmenler de bu resimleri sevdiği için anında bu cihazı tercih ediyor. Yapım şirketleri büyük yatırımlar yapmadan bu cihazları aldığı için film maliyetlerini de düşürme şansına sahip oldular.
Sony bu eğilimi farketmedi ya da küçümsedi. ‘Nasıl olsa eninde sonunda bizim kameralarımızı kullanmak zorundalar’ gibi bir düşünce vardı diye tahmin ediyorum. Beklenen olmadı. Bu kameralarla sinema filmleri, diziler çekilmeye başlandı. Üstüne üstlük bu küçük canavarlar gelişerek daha da güçlenmeye başladılar. Sony bunu farkettiğinde kamera grubundaki liderliği kaptırmıştı. Şimdi sadece rejili sistemler konusunda pazar payını elinde tutmaya çalışıyor. Bu alanda da yalnız değil! Şimdi sektörün tercih ettiği kameralardan o da üretmeye başladı, eskiden hakim olduğu pazar payını geri almaya çalışıyor. Fakat işi çok zor.
Uzun yıllar Sony’nin kalesi pozisyonunda olan televizyon üretimi konusunda da agresif ilerleyen piyasaya fazlaca bir direnç göstermeden teslim olmak zorunda kaldı. Philips, LG, Samsung bu alanda onu bir hayli yıprattı.
Sony’nin en büyük darbeyi yemesinin sebebi mobil telefon pazarındaki başarısızlıklarıydı. Üstüne üstlük rakipler çok iyi işler çıkartınca bu alandaki hasar tahminlerin ötesine geçti. Xperia Z serisi ile inovatif bir atılım yaptı. Su ve toza dayanıklı telefonları ile bir ivme yakalamaya başlamıştı ki Z2 modelinde teknik bazı problemler çıkmış, yüksek fiyatı ile zaten rekabet gücü zayıf olan ürününü pazara sokmakta zorlanmıştı. Üstelik yaklaşık 6 ay gibi kısa bir süre sonra Z3 modelini piyasaya sürünce Z2 alan kullanıcılarını bir kat daha mutsuz ederek bana göre bir stratejik hata daha yapmış oldu.
Tüm bunlar olurken mali yapısı bozulan şirket zorunlu işten çıkartmalar, üretim tesisi kapatmalar ve mülk satışlarıyla krizi içeriden çözmeye çalıştı. Japonya’da yaşanan büyük deprem de üzerine eklenince haklı olarak büyük bir açmaza girdi. Sony’nin yüzünü güldüren tek alan oyun konsolu diyebiliriz. PlayStation serisi her zaman yüksek satış rakamlarıyla karlılığını korudu. Vita modelini çaktırmadan ortadan kaldırdıysa da PlayStation’ın başarıları arkasında pek farkedilmedi. Tabii bir de 2011’deki PlayStation Network’e yapılan siber saldırıyı da unutmamalı. Pek çok hesapla ilgili bilgilerin çalındığı bu olayda şirketi çok zor durumda bırakmıştı.
Tam artık bu olumsuzluklar aşılacak ümidi ile beklerken ‘Kuzey Koreli Hacker’ grubunun saldırısı 2014’ün kabuslarla bitmesine sebep oldu. Olayı bir kez daha anlatıp yer kaybetmek istemiyorum ama sonuçlarından biraz bahsetmeliyiz.
Sony Pictures bu saldırıda, vizyona girmesi beklenen filmleri, çekilmekte olan son James Bond’un senaryosunu, oyunculara verilen bütçeleri, yöneticilerinin oyuncular ve sektörle ilgili dedikodulu özel yazışmalarını, internet korsanlarına kaptırınca işin tadı iyice kaçtı. James Bond film setinden film için özel olarak üretilen 14 jipin çalınması, ‘hacker’ saldırısına sebep olduğu iddia edilen ‘The Interview’ filmle ilgili ABD ve Kanada’da filmin yayınlanacağı sinema salonlarına ’11 Eylül 2001 saldırılarını hatırlayın’ tehditlerinin sebebiyle Sony Pictures filmi yayınlamayacağını duyurması, 46 milyon doların çöpe gitmesi anlamına geliyordu. Tam bunlar olurken iki Sony çalışanı hackerların sosyal güvenlik numaralarının ve kişisel bilgilerinin ele geçirmesini sebep göstererek şirketlerine dava açınca işler iyice karıştı. 15 bin çalışan aynı davayı emsal göstererek dava açması halinde sonuç çok yıkıcı olabilir.
Ben bu kadar aksiliğin üst üste geldiği çok fazla olay bilmiyorum. Bunun yanında iyi yönetilememeyi de eklediğimizde sonuç kaçınılmaz olarak bu boyutlara taşınıyor. Sony pek çoğumuzun sempati duyduğu markalar listesinde uzun yıllar üst sıralarda olan bir şirket. Bu zor günleri atlatıp var olmaya devam edecek güce sahip. Bakalım doğru adımları atıp beklentilerimizi karşılayabilecek mi?