Her ne olduysa oldu. Herkes eteğindeki taşları döktükten sonra aldığı pozisyona göre, çok önceden yerleştiği pozisyondan

Her ne olduysa oldu. Herkes eteğindeki taşları döktükten sonra aldığı pozisyona göre, çok önceden yerleştiği pozisyondan, dün ne yaptıysa yaptı referandumda. Sonuç ne olduysa oldu yani.

Böyle diyorum ama, ben bu yazıyı yazarken daha yeni başlamış oysa oy verme - vermeme işlemi.

Şimdi ise işte bütün gazetelerin manşetlerinde referandum sonucu duyurulur ve yorumlanırken, ben burada 'ne olduysa oldu' diyorum ama sanılmasın ki hafife alıyorum sonucu. Elbette önemli etkileri olacak önümüzdeki dönemde bu alınan sonucun, ama o kadar da değil.

O kadar değil yani, yani bizim açımızdan, bu anayasa ile, toplumun sıkıştırıldığı bu paradigma ile bir yere gidilemeyeceği kanaatinde olanlar açısından.

Hatta sonuçtan çok bu sonuca giderken yürünen yolda olanlar etkileyecek bizi daha çok.

O yüzden sonuçtan çok orada, öncesinde yani referandumun, olanlara bakmalı, her ne hata yapıldıysa, kim nerede ne hata yaptıysa o hata sürdürülmemeli, savrulunmuş pozisyonlardan ortada bir yere, ortak bir yere gelinmeli. Hemen.

Çünkü çok kalp kırıldı.

Çok ayrıştı bu ülkenin muhalifleri, muhalefet cephesi. Hele Sol.

Ortada bir yere gelinmeli şimdi.

Ortada bir yerde bu ülkenin siyasi, ahlakî, vicdani sorumluluğu bekliyor Sol'u. Sol'u bekliyor şimdi yeniden bu sorumluluk.

Kürt sorununun barışçıl çözümü için yapılacaklar, bu barış ve hukuk mücadelesine yeniden, yoğun ve gönülden katılım Sol'un ülkeye karşı olduğu kadar kendisine karşı da sorumluluğudur.

Böylelikle, böyle yapıldığında, böyle yaptığında Sol, Kürt hareketiyle bu dayanışmanın ülkeye sağlayacağı kazanımların yanı sıra, kendi içindeki yarılmayı da aşacaktır.

Sol'daki bu yarılma sadece bir acil durum zorunluluğu, zorunlulukları ile aşılır artık çünkü. O aşamaya geldi çünkü.

Kolaylıkla boykot edilebilecekken, kolaylıkla geçirilebilecekken, işte bir referandum nasıl dağıttı cepheleri, nasıl bozdu dayanışmaları, hiç olmazsa asgari müşterekleri. Bundan sonra da böyle giderse, fena olur herkes için. Her konjonktürel tavır belirleme gereği, daha önemsizleri de, daha da parçalar, böler muhalefet cephesini, Sol'un muhalefet hattını.

Oysa burada işte, önümüzde siyasi, ahlakî ve vicdani aciliyeti ile Kürt sorunu, genç ölümler, gergin kentler.

Kürt hareketinin geniş alanı, ülke için sunduğu demokratik perspektifler, sağladığı siyasi enerji bütün Sol'u, elbette ulusalcı olanını kastetmiyorum, bir arada yürümeye çağırıyor işte.

Bakın nasıl tedirgin toplum yine.

10 yaşında oğul sahibi analar bile daha şimdiden, 10 yıl önceden karalar bağlamış, "Nasıl göndereceğim çocuğumu askere?" diye soruyor bize.

Nasıl yorgun toplum şiddetten.

Nasıl bıkkın silahtan.

İşi bu Sol'un yani: Barış. Her cephede.