Yalova’da 1 ayda ikinci depremin yaşanması ve ortaya çıkan panik, afet bilincinin ne aşamada olduğunu gözler önüne serdi. Afetle nasıl yaşanacağının öğrenilmemesinde yönetimsel hataların olduğunu vurgulayan uzmanlar, “Deprem kuşağındaki bir ülke olarak afet bilincinin geliştirilmesi şart” diyor

Sorun, afet bilincinin geliştirilmemesi

MERAL DANYILDIZ

Yalova'nın Çınarcık ilçesinde dün sabah 09.34'te meydana gelen ve İstanbul ile Bursa'da da hissedilen 4.5 büyüklüğündeki deprem, afet yönetimindeki eksiklikleri yine gündeme taşıdı. Deprem kuşağındaki bir ülke olarak gerekli afet bilincinin oluşmadığına vurgu yapan uzmanlar, "Yönetimsel hatalar giderilmeli ve depremle nasıl yaşanabileceği öğrenilmedi" dedi.

Hiç kimse afete hazır değil
Depremin bilimsel gerçekliğini yanısıra afet bilincinin geliştirilmemesini eleştiren ve bu konuda adım atılması gerektiğini belirten İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, şöyle konuştu:

"Deprem sonrası hangi yolları kullanacağımız, nasıl iletişim kuracağımız, nerede toplanacağımız konusunda herhangi bir tatbikat yapıldı mı? Bildiri geldi mi? Hayır. Biz ne yapacağımıza dair bir şey sorduk mu? Hayır. Dolayısıyla ne kişi olarak, ne toplum olarak, ne de idare olarak herhangi bir afette ne yapacağımız konusunda hazır değiliz. Birinci aşama eğitim. Eğitim sistemi içerisinde daha aile eğitiminden başlayarak doktoraya kadar afet bilincini yerleştirmek gerekiyor. İkincisi, hukuki boyutları var. Afetlere bütüncül bir yaklaşım, güncel bir afet yasası maalesef yok. Bunun çıkartılması gerekiyor. Belediyelerin toplanma alanlarını, hastaneleri, ulaşımı organize etmesi gerekiyor."

Gerekli adımlar atılmalı
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırmaları Enstitüsü Jeofizik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aktar da, afet bilincinin gelişmemesinin yönetimsel bir sorun olduğuna dikkat çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Devletten bütün binaları yapmasını bekleyemeyiz, ama en azından devlet binalarını (Okullar, hastaneler, yapılar, köprüler gibi) deprem sırasında ayakta kalacak şekilde onarmasını bekleyebiliriz. Kaldıki hepimizin şahit olduğu toplanma yerlerimiz vardı. Çoğuna binalar yapıldı. Toplum açısından bakacak olursak da, toplumun bilinçlenmesi lazım. Bireylerin güvenli olmayan binada yaşamamaya karar vermesi lazım. Günümüz ekonomik şartlarında bu çok kolay değil, ama adım adım yaklaşılabilecek bir düzen olabilir. Bu konu her gün işlenen ve her gün sağlıklı bir şekilde gazetelerde yer alan bir konu değil. Ufak bir deprem oluyor hemen ertesi gün televizyona çıkanlar oluyor. Olması gereken ise, bu konunun genel olarak ele alınıp işlenmesi ve gerekli adımların atılması."

***

En erken tarih 2033

İTÜ Jeofizik Bölümü’nden Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan ise, şu uyarılarda bulundu: “Bir ay içerisinde 4.3’lük ve 4.5’lik iki deprem. Yeterli gerginlik biriktirdiği anda biz depremi ciddi şekilde İstanbul’dan hissedeceğiz. Özellikle Ataköy Silivri, Ayamama Deresi ve Gürpınar keza Haramidere’de olan konutlar depremden bayağı etkilenecektir.” Söz konusu depremlerin yaşanabileceği en erken tarihin 2033 olduğunu kaydeden Ercan, “En olası aralık 2040-2050 yılları arasıdır. Bu depremin, 2075 ile 2150 yılına dek gecikmesi şaşırtıcı olmaz. Büyük depremler oluncaya dek 3.5 ile 5.8 arasında öncü depremler olmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.