IMF-DB’nin isteğiyle AKP eliyle gerçekleştirilen tarımda küçük üreticinin tasfiyesi süreci hem üretimi bitirdi, hem de aracı düzeniyle tarladan sofraya kadar ürünlerin fiyatlarını katladı

Sorun, domatesin çok ötesinde: Şirketleşen tarım köylüyü bitiriyor

SEMİH GÜVEN semihguven@birgun.net @semihguvenn

Nisan ayında yüzde 61 zamlanan domatesle birlikte tartışmaların odağına yerleşen yüksek gıda fiyatları enflasyonu Türkiye’de tarım sektörünün adeta iflas ettiğini gösterdi. Hükümet zamlara karşı kısa vadeli ithalat adımlarıyla çözüm bulma derdine düşerken, 15 yıldır uygulanan tarım politikasının yarattığı tahribat, üreticinin ürettiği ürünü düşük fiyata satmasına, tüketicinin ise çok daha uzun bir süre ucuz ürün tüketememesine yol açacak.

BirGün’e konuşan Üzüm-Sen Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu, küresel sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hükümet eliyle tarımdaki tasfiye süreci sonucu yaşanan tahribatı şöyle özetledi:

İktidara gelir gelmez başladılar
»IMF ve Dünya Bankası gibi neoliberal kuruluşlar Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelere, tarımdan elini çekmesi yönünde politikalar dayattı. AKP hükümeti ise bu politikaları uygulamak misyonuyla 2002 Kasımı’nda iktidara geldi. Tarımda özelleşme süreci başladı.

»Uluslararası sermaye, 21’inci yüzyılda 3 alanda egemenliği ele geçirmek istiyor. Enerji, su kaynakları ve gıda. Gıda üzerinden ülkeler kontrol altına alınıyor.

Küçük köylü toprağından koparılıyor
Uygulanan neoliberal politikalarla Türkiye’de tarım ve küçük köylülük tasfiye edilmek isteniyor. Şirket tarımcılığı öne çıkarılıyor ve teşvikler bu doğrultuda veriliyor. Tarım arazilerinin miras yoluyla dağılmasını engellemek için küçük köylüye şirketleşme dayatılıyor. Burada amaç köylünün toprağını terk etmesi ve inşaat, maden gibi sektörlerde ucuz işgücü olarak çalıştırılması...

Şirketlerin önü açıldı
»Hükümet, TİGEM arazilerini özelleştirip satmaya yönelirken Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ise arazi kiralayıp gıda şirketlerine veriyor.

İhracat yapılan ürün ithal ediliyor
»Özellikle domateste ortaya çıkan fiyat artışı ile birlikte tarım yüksek tarım fiyatları tartışılmaya başlandı ama sorun derinde. Sera üretiminden tarla üretimine geçiş döneminde fiyatların yükselmesi olağandışı bir durum değil. Burada asıl sorun ihracatı yapılan tarım ürünlerinin ithal edilmesi.

Tohum gönderdiğimiz ülkeler bize mercimek satıyor
»Türkiye geçmişte buğdayda net ihracatçı durumdaydı. Şimdi ise buğday ithalatı öne çıktı. Mercimekte bizim geçmişte tohum gönderdiğimiz ülkelerden şimdi mercimek ithal eder duruma geldik. Ekim alanlarını azaltıcı politikalar yüzünden tarımda ithalata bağımlı haldeyiz.

Aracılardan yakınma hakları yok!
»Hükümet tarım ürünlerindeki yüksek fiyatlardan dolayı aracıları suçluyor ama bunun engellenmesi için bir adım atmadı. Hal Yasası’nı değiştirdiler, üreticinin yüklü miktarda ürünü hale bırakması engellendi, üretici aracıya mahkûm edildi. Üretici pazarları kurulması teşvik edilmedi. Tarım Satış Kooperatifleri birliklerinin bile işletme açmaları engellendi. Siyasal iktidarların aracılardan yakınma hakları yoktur, bunu düzene koyma zorunlulukları var ama koymuyorlar.

İthalat çözüm değil
İthalat adımı üretici fiyatlarını düşürür, bu da küçük üreticinin tarımsal üretim yapmasını engeller. Türkiye’de çiftçilerin toplam istihdam içindeki payını yüzde 5’e indirmeye çalışıyorlar. Şirket tarımının önünü açmaya çalışıyorlar. Bu projelerle bir dönem fiyatlar düşse bile daha sonra şirketler bu sürece egemen olmaya başladıkları zaman fiyatların önü alınamaz noktaya gelir.

Bu düzen değişir mi?
»Bütün bu politikalar, uluslararası küresel işbirliğinin bizim gibi gelişmekte olan ülkelere getirdiği dayatmaların yansımasıdır. Bu düzeni değiştirebilmek mümkündür ama değiştirmenin yolu doğrudan doğruya yeni bir toplumsal siyasal hat tutturmaktan geçer.

***

Çiftçiye destek değil, köstek oluyorlar

Yüksek gıda fiyatlarına çözüm amacıyla hükümetin 2016 yılı sonunda Milli tarım Projesi’ni ilan etmesini değerlendiren CHP’li Gökhan Günaydın da çiftçinin yaşadığı sorunları şöyle özetlemişti:

»Türkiye’ye maliyeti 1 lira 15 kuruş olan mazot 1 lira 60 kuruş ÖTV, 50 kuruş dağıtıcı ve bayi kârı ve 70 kuruşa yakın KDV eklenmek suretiyle 4 lira üzerinden çiftçiye satılır. Aynı fiyatlar hem Avrupa ülkelerinde hem de ABD’de bunun üçte biri düzeyinde.

»Gübredeki tekelleşme çerrçevesinde ne zaman üreticinin ihtiyacı olsa gübre fiyatları zamlanır ve çok yüksek fiyatlarla üreticiye gübre satılır.

»Tarımsal sulamada kullanılan elektrik ve hayvancılıkta kullanılan yem fiyatları çok yüksek.

»Üreticiden alınan ürünler hipermarketler ve süpermarketler aracılığıyla 6-10 kat fazla fiyatına tüketiciye sunuluyor.

»Devlet olarak Et Balık Kurumu’nu, Yem Sanayii’ni, Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nu, Türkiye Gübre Sanayii’ni dağıtırsanız, hem girdi piyasasını hem de çıktı piyasasını tekellere devrederseniz bu fiyatlar da aracı rantı şekliyle yoksulları ve emekçinin alınterini vurur.