Mevsimlik tarım işçileri ağır koşullarda çalışıp sağlıksız ortamlarda konaklıyor. Atılan adım yok. Bir de ulaşım masrafları katlandı. Kalkınma Atölyesi’nden Karabıyık “Ulaşım yardımı yapılmalı, koşullar düzeltilmeli” dedi.

Sorunlar çok ama çözen kimse yok
Fotoğraf: İHA

Emek Servisi

Mevsimlik tarım işçileri için zor günler başladı. Özellikle yaz mevsiminde iş yükü daha da ağırlaşan işçiler uzun saatler yevmiye için tarlalarda çalışıyorlar. Bu yıl bir de enflasyon nedeniyle artan ulaşım maliyetleri de mevsimlik tarım işçileri için ciddi bir soruna dönüştü. İşçiler ulaşım maliyetini kapatmak için artık daha fazla çalışmak zorunda.

Kalkınma Atölyesi’nden Ertan Karabıyık, tarım işçiliğinde ücret kaybı ve ağır çalışma ve yaşam koşullarına dikkat çekti. Karabıyık sorunları şöyle anlattı: “Mevsimlik gezici tarım işçileri evlerinden çıkıp çalışma yerine gitmek zorunda. Ulaşım maliyetlerinin artmasıyla giderler çok yükseldi. Eskiden ulaşım masrafını karşılamak için bir kişi 5-10 gün çalışmaları gerekirken artık, şimdi çok daha fazla çalışmaları gerekiyor.”

İşçilerin konakladıkları alanlarda altyapı sorunlarına dikkat çeken Karabıyık şöyle konuştu: “İşçiler kötü koşullarda kalıyorlar. Yağışlar sonrası yaşam alanları sular altında kalan işçiler oldu. İnsana yakışır bir ortam görmek kolay değil. Bir çadır yerleşimini kurarken risk faktörünü gözetmek lazım. Toz fırtınası, yağmur, rüzgar gibi benzeri konular dikkate alınmalı ama yakın zamanda da gördük ki bu konuda yetersiz kalınıyor.”

Karabıyık diğer sorunları ise şöyle sıraladı: “Birçok yerde ücretler asgarinin altında. Güneşin altında uzun saatler çalışıyorlar. Çocuk işçiliği sorunu yakıcı olarak duruyor. Yeterli proteini alamıyorlar. Beslenme şartları yetersiz. Göçmen çocukların aşıları tam olarak yapılamıyor. Çalışma ortamlarından kaynaklanan sorunları var. İşçiler tekrar eden hareketleri yapmaktan, ağır kaldırmaktan kas ve iskelet sorunları yaşıyorlar. Gelir kaybı yaşamamak için sağlık hizmetinden yeterince yararlanmıyorlar. Çünkü sağlık merkezine, hastaneye gitmeleri o gün yevmiye alamamaları demek.”

Mevsimlik gezici tarım işçiliğine yönelik ulusal ve bölgesel düzeyde bağımsız bir komisyon kurulması gerektiğini söyleyen Karabıyık şunları söyledi: “Bağımsız komisyonlar kurulmalı ve çalışma, yaşam şartlarının düzeltilmesine yönelik uygulamalı adım atılmalı. Konaklama alanlarının acilen standartlarının belirlenmesi ve bu standartlara uygun halde düzenlenmesi gerekli. Çocuklar için güvenilir alanlar yaratılmalı, eğitimleri mutlaka sağlanmalıdır. Çamaşırhane imkanı sağlanmalı, ücretsiz temiz su, elektrik temin edilmeli, hem çalışma ortamında hem de yaşam ortamında hijyenik tuvalet imkanı sunulmalıdır.”

KÖYE 2 KİLOMETRE

Mevsimlik tarım işçilerinin çalıştığı yerlerden birisi de Erzincan Yakuplu köyü. Mangal kömürü üreten mevsimlik işçiler köye 2 kilometre mesafede kurdukları çadırda yaşıyor. Çoğunlukla Güneydoğu’dan gelen işçiler, sabah odun toplayarak başladıkları mesailerini, odun kömürü için yaktıkları ateşin başında gece yarısına kadar devam ettiriyor. Atalarından gördükleri doğal yöntemlerle odun kömürü üreten işçiler, Orman İşletme Müdürlüğü’nün belirlediği bölgelerden elde ettikleri meşe odununu yakıp mangal kömürüne dönüştürüyor.

Günün ilk ışıklarıyla mesaiye başlayan ve traktörlerle ormana ulaşmak için yolun bitimine kadar giden işçiler, yürüyerek meşelerin bulunduğu dağlık alanlara dağılıyor. Zorlu bir yürüyüşten sonra çalışma alanına gelen işçilerin kimi motorlu testereyle kimi ise balta yardımıyla mangallık kömür yapmak için meşe kesiyor. Kesilen meşeleri çadırların bulunduğu alanda kurdukları ocaklarda 2 ila 3 hafta kontrollü şekilde ve başında nöbet tutarak yakan işçiler, daha sonra soğutma çalışması yapıyor. Bu işlemler sonucu oldukça meşakkatle elde edilen odun kömürleri, kamyonlara yüklenip alıcılarına götürülerek satışa sunuluyor. Bu süreçte yaşamlarının büyük bir kısmı konakladıkları çadırda, ormanda ya da odun kömürü elde etmek için yaktıkları odunların başında nöbet tutarak geçen ve yüzlerinden kömür karası eksik olmayan mevsimlik işçiler, oldukça zorlu bir iş yapmalarına rağmen ekmek parası kazanmanın mutluluğunu yaşıyor.

20 GÜN BEKLİYORUZ

Mardin’den ailesiyle çalışmak için Erzincan’a gelen Şehmuz Akgün, “10 senedir üretim yapıyoruz. Bu işi yapıyorum. Mangal kömürünü dağdan indiriyoruz. Bütün odunları teker teker atıyoruz yol kenarlarına, yol kenarlarından çocuklarla beraber traktöre yükleyip getirip ocak yapıyoruz. Şu ocakları yaptığımız zaman ocakların sönmesi için 20 gün gece gündüz nöbet tutuyoruz. 20 gün boyunca bu ocakların başında bekliyoruz. Çünkü beklemezsek kül oldukları zaman bizim de emeğimiz boşa gider” dedi.

Zor şartlar altında mangal kömürü üretmeye çalıştıklarını ifade eden Murat Akgün ise, “Mangal kömürü yapıyoruz. Buraya 4’üncü ayda gelmişiz, Kasım’ın 15’inde işimiz bitiyor. Bizim ormandan mühletimiz vardır. Ondan sonra biz kesime gidiyoruz. Kesimimizi yapıyoruz. Ondan sonra çekmeye başlıyoruz buraya. Belirli bir sahamız var burada. Biz traktörle çekiyoruz dağdan. Buraya getirip çatıyoruz. Ondan sonra yakıyoruz. Emeğimiz buradan çıkıyor. Burada yaklaşık 15 sefer vuruyoruz. 12 günde yanıyor. 3 günde de kömürü çıkarıyoruz” diye konuştu.

Mangal kömürünün yapımını aşama aşama anlatan Feyzullah Çelik’te, “15 gün yanacak. 15 gün boyunca nöbet tutacağız başında, 15 gün sonra kömür olacak. Zor, kolay bir şey değil. Burada 4 ayda geliyoruz. 11 ayda gidiyoruz kışa kadar buradayız” ifadelerine yer verdi.