İsveç’te çekişmeli geçen genel ve yerel seçimlerde sandıktan Sosyal Demokratlar çıksa da en büyük yükselişi aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi gösterdi. Gazeteci ve akademisyen Pressfeldt, “Seçim sonuçları demokratik kurumlara, sol gruplara ve sığınmacılara doğrudan tehdit oluşturuyor” dedi.

Sosyal demokrat kalede sağ tehdit
Fotoğraf: Jimmie Ackesson (solda) - Magdalena Andersson (sağda)

Yaren ÇOLAK

İsveç’te Ukrayna savaşı ve NATO üyeliği tartışmalarının gölgesinde gerçekleşen seçimde çıkan ilk sonuçlara göre Sosyal Demokratlar sandıktan zaferle ayrılsa da aşırı sağdaki yükseliş dikkat çekti.

7 milyon 700 bin seçmenin pazar günü sandık başına gittiği genel ve yerel seçimlerde kesin olmayan sonuçlara göre, Başbakan Mangdalena Andersson liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti oyların yüzde 30,5’ini alarak birinci çıktı. Sağ blokta yer alan aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi (SD) ise yüzde 20,7 oy oranıyla ikinci parti oldu. Sağ blok 176 milletvekili çıkarırken, sol blok ise 173 milletvekili çıkardı.

Göçmen karşıtlığı, artan enflasyon, ekonomik kriz, Ukrayna savaşı ve NATO tartışmaları İsveç’teki tablonun sağ partilere doğru değişmesine neden oldu. Sandıktaki en büyük yükselişi ise aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi gösterdi.

Kesin olmayan sonuçlara göre Sosyal Demokratlar Parti 108 sandalye alırken, İsveç Demokratlar Partisi 73 sandalye aldı. Ilımlı Muhafazakâr Parti 67 sandalye ile üçüncü parti olurken, Sol Parti 24, Merkez Parti 24, Hristiyan Demokratlar 19, Yeşiller ve Çevre Partisi 18 ve Liberaller 16 sandalye almış durumda. Seçim sonuçlarını yurtdışında kullanılan oyların sayılması ile tablonun değişebileceği belirtiliyor. Resmi sonuçların ise yarın duyurulması bekleniyor.

Ilımlılar Partisi Başkanı Ulf Kristersson, "Sonucun ne olacağını bilmiyoruz. Ancak İsveç’in tamamı ve tüm vatandaşları için yeni, istikrarlı ve güçlü bir hükümet kurmak için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım" dedi. İsveç Demokrat Partisi Başkanı Jimmie Akesson, "Şu anda bir iktidar değişikliği olacak gibi görünüyor. Amacımız hükümette oturmak" ifadelerini kullandı. İsveç’in mevcut Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti Başkanı Magdalena Andersson ise sonuçların tahmin edilemeyecek kadar birbirine yakın olduğu söyledi.

***

SOLUN SESSİZLİĞİ SAĞI GÜÇLENDİRDİ

Gazeteci ve akademisyen Victor Pressfeldt, aşırı sağın yükselişini, sol blokta yaşanan oy kaybını ve önümüzdeki dönem olası senaryoları BirGün’e değerlendirdi.

Aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi’nin oylarında yaşanan yükselişe dikkat çeken Pressfeldt, “İsveç aşırı sağı 2010’da İsveç Parlamentosu’na ilk girdikleri günden itibaren gözle görülür bir güç kazandı. Şu anda sağ koalisyondaki en büyük parti ve Parlamento’daki en büyük ikinci parti olduklarını görüyoruz. Sonuçlarını öngörmek oldukça zor, ancak şu anda partinin hükümette koltuğu, hatta başbakanlığı hedeflediği gözüküyor. Parti yeni nüfuzunu kullanarak öncelikle elinden geldiği kadar çok sığınmacıyı sınır dışı edecek” dedi.

Victor Pressfeldt, Gazeteci ve akademisyen Victor Pressfeldt, Gazeteci ve akademisyen

SOLA VE GÖÇMENLERE DOĞRUDAN TEHDİT

Aşırı sağın yükselişinin yalnızca göçmenleri hedef almayacağının toplumun pek çok kesimi için ciddi bir tehlike olduğunun altını çizen Pressfeldt, “Yeni dönemde “sol kanadın karakolu” olarak gördüğü kültürü ve akademiyi de hedef alacak. Ayrıca Aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi, muhtemelen İsveç refahında kesintiye giderken aynı zamanda yüksek gelirli kesimin vergilerinde kesintiye giden yeni sert politikada geleneksel sağı destekleyecek. Doğrusunu söylemek gerekirse, İsveç Demokratları’nın, Nazizm ve faşizmle doğrudan bağlarıyla Avrupa Parlamentosu’nda temsil edilen en radikal aşırı sağcı gruplardan biri olduğunu göz önüne aldığımızda, seçim sonuçları demokratik kurumlara, sol gruplara ve sığınmacılara doğrudan tehdit oluşturuyor. Ancak şu an bunu nasıl yapacaklarını söylemek için biraz erken” diye konuştu.

8 yıllık sosyal demokrat iktidarının sona ermesiyle yeni bir dönemin başlayacağını belirten Pressfeldt, “Mevcut yönetimdeki Sosyal Demokrat Parti, iyi kötü zenginlere vergi kesintilerinin yanında kanun ve düzene yönelik sorulara odaklanarak geleneksel sağ politikalarıyla ülkeyi yönetti. Sol Parti ise görünüşe göre bir alternatif üretmekte başarısız oldu, kendini merkezci burjuvaziye beğendirmek için elinden geleni yaptı. Bu strateji ise oldukça büyük bir hataydı. Ayrıca Sosyal Demokratların seçim kampanyasına, seçmenlerine istikrar dışında hiçbir şey vaat etmeyerek girmesi de çarpıcıydı. Bu “istikrar” ise birçok kişiye göre yavaşça küçülen hayat şartları anlamına geliyor. Şu anda siyasi bloklar arasındaki farkın oldukça az olduğunu ve birçok işçi sınıfı ve kırsal bölge seçmeninin sağ ve sol kanadı ele geçiren neoliberal merkeziyetçilik dışında bir şey sunduğu için aşırı sağa oy verdiğini görüyoruz. Yeni bir özelleştirme, vergi kesintileri, refah kesintileri vb. dalgası; ayrıca sınır dışı etmelere, daha sert hükümlere, orduya yönelik daha fazla politikaya ve paraya odaklandıklarını göreceğiz. Ve tabii ki, büyük ihtimalle sokaklarda şiddet uygulamakta bir beis görmeyen aşırı sağcı gruplara Parlamento’daki destekler artış gösterecek” ifadelerini kullandı.

Pressfeldt, NATO üyeliğine hazırlanan ülkede seçim kampanyasında NATO’nun adeta ortadan yok olduğunu söyledi. Solun bu konuda da sessiz kaldığını belirten Pressfeldt, “Sadece Sol Parti ve Yeşil Parti NATO’ya katılmaya karşı, ancak onlar da konuyu belli belirsiz tartıştı. İktidar partisine fayda sağlamış gibi görünen bir ulusal acil durum algısı olmasaydı, sol blok daha da kötü bir seçim geçirmiş olurdu” dedi.

GENEL HİSSİYAT ENDİŞE VE KARMAŞA

Pressfeldt, sözlerini şöyle noktaladı: “Sonuçlar böyle kalsa bile İsveç’in nasıl yönetileceğini bilmiyoruz. Diğer sağcı partilerin, İsveç demokratlarının başbakanlık koltuğuna sahip olacağını kabul edip etmeyeceklerini; hatta hükümete kabul edilip edilmeyeceklerini bile bilmiyoruz. Sağ bloka katılan Liberal Parti’nin sol bloku destekleyip desteklemeyeceğini bilmiyoruz. Sosyal Demokratlar’ın ve Moderaterna’nın, İsveç’in ulusal güvenliğini önde tutan bir koalisyon hükümeti kurması da muhtemel. Aşırı sağa desteğin oldukça az olduğu çoğu kentsel bölgede, bildiğimiz İsveç demokrasisine somut bir tehdidin farkına varılmasından kaynaklı büyük bir endişe yayılıyor. Genel hissiyat endişe ve kafa karışıklığı. Ancak İsveç borsasının yükseldiğini bir kenara not etmeliyiz. İsveç organize sermayesi, sağ ve aşırı sağa olanak sağlamak için oldukça fazla kaynak harcadı.”